YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/1345
KARAR NO : 2021/1219
KARAR TARİHİ : 15.02.2021
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 11. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Kahramanmaraş 5. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 19.07.2017 tarih ve 2015/398 E. – 2017/230 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi’nce verilen 09.01.2020 tarih ve 2018/1450 E. – 2020/31 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacılar vekili, müvekkillerinin Arsan Tekstil Ticaret ve Sanayi A.Ş’nin ortakları olduğunu, davalıların da şirketin yönetim kurulu üyeleri olarak görev yaptıklarını, davalı yönetim kurulu üyelerince alınan kararla şirkete ait taşınmazın üçüncü bir şahsa 2.121.000,00 TL bedelle satıldığını ve şirkete ait iplik işleme tesisinin tüm tesisatıyla birlikte aylık 60.000.-TL bedelle kiraya verildiğini, ancak belirlenen satım ve kira bedellerinin rayiç değerlerin çok altında olduğunu, davalıların bu suretle şirketi zarara uğrattıklarını ileri sürerek, davalıların şirketi zarara uğrattıklarının tespitine ve 30.000,00 TL tazminatın davalılardan tahsili ile şirkete ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili, davaya konu edilen hususlara ilişkin olarak müvekkillerinin şirket genel kurulunca ibra edildiğini, ibra kararı iptal edilmeden sorumluluk davası açılamayacağını bu nedenle davanın usulden reddi gerektiğini, satım ve kiralama öncesi SPK lisansına sahip gayrimenkul değerleme şirketinden ekspertiz raporu alındığını satım ve kiralama bedelinin ekspertiz raporuyla belirlenen değerden fazla olduğunu, şirketin zarara uğramasının söz konusu olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, genel kurulca alınan ibra kararının ibranın kapsadığı maddi olaylara ilişkin olarak, ortaklığın, ibraya olumlu oy veren ve ibra kararını bilerek pay iktisap etmiş olan pay sahiplerinin dava hakkını ortadan kaldıracağı ancak TTK’nın 558/2 hükmüne göre, toplantıya katılmayan veya katılıp da ibraya ilişkin olumsuz oy kullanan ortakların dava haklarının ibra tarihinden itibaren altı ay geçmesiyle düşeceği, somut olayda, davacıların ibra kararının alındığı 19.06.2014 tarihli genel kurula katılarak ibra kararına muhalif kaldıkları, bu davanın ise 18.12.2014 tarihinde altı aylık hak düşürücü süre içinde açıldığı, öte yandan, ibranın borçtan kurtarıcı sonucu doğurabilmesinin ibraya konu işlemlerin açıkça ortaya konulması, bilinmesi ve tartışılmasına bağlı olduğu ancak davaya konu ibra kararında, davaya konu işlemlere ilişkin olarak böyle bir açıklığın olmadığı, bu şekilde alınmış bir ibranın sorumluları borçtan kurtarmasının mümkün olmadığı, yönetim kurulu kararlarıyla şirkete ait taşınmazın 3. bir kişiye satıldığı ve şirkete ait tesisin kiraya verildiği, bu işlemler yapılmadan önce SPK lisanslı bir gayrimenkul değerleme şirketinden ekspertiz raporu alındığı, satım ve kira bedelinin bu raporlarla belirlenen değerlerden fazla olduğu, benimsenen bilirkişi raporuyla da bu değerlerin uygun olduğunun mütalaa edildiği, davacıların davalı yönetim kurulu üyelerinin kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri ve ortaklığı zarar uğrattıkları yönündeki iddialarını ispat edemedikleri gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstinaf mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1-)Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda aşağıda belirtilen hususlar dışında bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre davalı yanca yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından davalılar vekilince ileri sürülen tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
2-) Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince, dava, anonim şirket yönetim kurulu üyesi olan davalılarca şirketin zarara uğratıldığı iddiasına dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Davalı yönetim kurulu üyelerince alınan kararla, şirkete ait bir taşınmazın satılmasına ve yine şirkete ait bir iplik işleme tesisinin kiraya verilmesine karar verilmiş, satış işlemi 12.12.2013 tarihinde 2.121.000,00 TL bedel üzerinden, kiralama işlemi ise 01.03.2014 tarihinde aylık 60.000,00 TL bedel üzerinden gerçekleşmiştir. Davacı yan, satış bedelinin taşınmazın gerçek değerinin çok altında olduğu iddiasına dayanak olarak, taşınmaz için ilgili belediye tarafından belirlenen rayiç bedelin 3.219.77,08 TL olmasını ve taşınmaza bitişik parsellerde bulunan ve taraflar arasındaki ortaklığın giderilmesi davası sonucunda açık artırma usulüyle satılan 5 adet taşınmazın satış değerinin davamıza konu taşınmazın değerinden çok yüksek olmasını göstermiş, kiralama bedelinin rayicin çok altında olduğu iddiası bakımından ise, kira bedelinin tesis içindeki makinelere değer biçilerek belirlendiğini, belirlenen değerin düşük olduğunu, bu hususun haricen yapılan bir araştırmayla dahi tespit edilebildiği hususlarını ileri sürmüş ve söz konusu makinelere ilişkin bir takım satış ilanlarını dosyaya ibraz etmiştir. İlk derece mahkemesince, yönetim kurulunca davaya konu işlemlerinin yapılmasından önce SPK lisanslı bir gayrimenkul değerleme şirketine satış ve kiralama bedellerinin tespit ettirildiği, satış ve kiralama bedellerinin bu raporlarla belirlenen değerlerden yüksek olduğu, yargılama sırasında aldırılan bilirkişi raporlarıyla da gerçek değerler üzerinden işlem yapıldığının tevsik edildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de hükmün eksik incelemeye dayalı olarak verildiği anlaşılmaktadır. Zira davacının yukarıda özetlenen iddialarına ilişkin olarak ne mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporlarında ne de mahkeme gerekçesinde hiçbir inceleme ve değerlendirme bulunmamaktadır. Bunun yanında, mahkemece muteber görülerek davanın reddine dayanak yapılan gayrimenkul değerleme raporunun SPK nezdinde şikayete konu edildiği, SPK tarafından şikayetle ilgili işlem yapılmasına yer olmadığına dair karar verilmesi üzerine davacı yanın ilgili kararın iptali için idari yargıya başvurduğu, İdare Mahkemesinin, raporla belirlenen değerin taşınmaza ilişkin belediye rayicinden düşük olduğu ve daha ileri bir tahkikata girişilmesi gerektiğinden bahisle sözü edilen kararı iptal ettiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle belirtilen hususlara ilişkin hiçbir değerlendirme yapılmaksızın sözü edilen gayrimenkul değerleme raporunun hükme dayanak yapılması da doğru görülmemiştir. Bu itibarla, mahkemece, konusunda uzman kişilerden oluşan yeni bir bilirkişi heyeti oluşturularak, öncelikle, davacı yanın iddialarına ilişkin inceleme yapılması ve özellikle taşınmazın belediye rayicinin altında bir bedelle satılmasının ve bitişik parsellerdeki taşınmazların ihale bedellerinin davaya konu taşınmazın satış değerinden çok yüksek olmasının makul bir gerekçesi olup olmadığının gerekirse yukarıda sözü edilen şikayet sürecinin sonuçlanması da beklenilerek ortaya konulması, akabinde ise taşınmazın değerinin emsal nitelikteki diğer taşınmaz satışları da gözetilerek belirlenmesi, keza kira bedeline ilişkin olarak da iddialara cevap verir bir araştırma ve inceleme yapılarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesi doğru görülmemiş, karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararının bozulmasını gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK’nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacılara iadesine, aşağıda yazılı bakiye 4,90 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalılara alınmasına, 15.02.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.