Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2020/128 E. 2020/4647 K. 02.11.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/128
KARAR NO : 2020/4647
KARAR TARİHİ : 02.11.2020

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 04.04.2018 tarih ve 2017/142 E. – 2018/162 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi’nce verilen 11.10.2019 tarih ve 2018/1516 E. – 2019/1002 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, 6100 sayılı Kanun’un 369. maddesi gereğince miktar veya değer söz konusu olmaksızın duruşmalı olarak incelenmesi gereken dava ve işlerin dışında bulunduğundan duruşma isteğinin reddiyle dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili şirketin 1960’ların başında İzmir’de kurulduğunu, Türkiye’nin ilk lpg dağıtım şirketlerinden biri olduğunu, LİKİTGAZ ayırıcı ekini ihtiva eden ticaret unvanının 03.12.1975 tarihinde ticaret siciline tescil ettirdiğini, anılan tarihten bu yana nizasız ve fasılasız olarak kullanarak bu ibareye ayırt edicilik kazandırdığını, tüm il ve 900’e yakın ilçede kesintisiz tüp ve gaz ikmali yaptığını, bunun yanında LİKİDGAZ ibareli 4, 6 ve 11. sınıf ürünleri içeren 1990/117978, 1994/157241, 1995/158946, 1995/159132, 1995/159136, 1995/159138, 1995/159139, 1995/159262, 1997/169250, 1998/6384 sayılı markalarının tescilli olduğunu, davalı şirketin İSTANBUL LİKİT GAZ ENERJİ VE PETROL A.Ş+ŞEKİL ibareli 4, 6 ve 37.sınıf ürün ve hizmetleri içeren 08.02.2016/10634 sayılı markayı adına tescil ettirdiğini, markanın müvekkilinin ticaret unvanının kılavuz unsuru olan “LİKİTGAZ” ibaresi ile ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, ayrıca müvekkilinin “LİKİTGAZ” ibareli markalarıyla da iltibasa neden olacağını, “LİKİTGAZ” ibareli marka ve ticaret unvanının gerçek hak sahibinin müvekkili olduğunu, anılan işaretin kullanılmakla ayırt edicilik kazandığını, marka kapsamlarının da aynı tür bulunduğunu, bu nedenle davalı markasının 6769 sayılı SMK’nın 5/ç, 6/1, 6/3, 6/6, 6/9 ve 25. madde hükümleri uyarınca hükümsüz kılınması gerektiğini, müvekkilinin “LİKİTGAZ” ibareli markalarının tanınmışlık vasfı bulunduğunu, davalının markasının müvekkilinin tanınmış seri markaları arasına girdiğini, ayrıca bu nedenle de hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini, davalının kötüniyetli olduğunu, ticaret unvanının müvekkili markalarına ve ticaret unvanına tecavüz oluşturduğunu ve terkininin gerektiğini ileri sürerek, davalının markasının hükümsüzlüğüne, ticaret unvanından “LİKİT GAZ” ibaresinin terkinine, kullandığı basılı evrak, fatura sevk irsaliyesi, broşür, ambalaj, her cins etiket ticari evrak basılı madde ve tanıtım vasıtaları ile tabelalarındaki “LİKİT GAZ” ibaresinin silinmesine, silinmesi mümkün olmuyorsa da imhasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket vekili, müvekkilinin ticaret unvanının İstanbul Likit Gaz Enerji ve Petrol AŞ biçiminde olduğunu, markasının da bir şekil ile birlikte anılan ibareleri içerdiğini, yeterli ayırt ediciliğinin bulunduğunu, ortak olan unsurun iltibasa sebebiyet verecek nitelikte olmadığını, çünkü yapılan işin konusunu gösterdiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davacının ticaret unvanının Likitgaz Dağıtım Endüstri Anonim Şirketi biçiminde olduğu, 03.12.1975 tarihinde ticaret siciline tescil edilip ilan olunduğu, iştigal mevzuunun likit ve tabii gazlar ve buna mümasil yakıtlarla ilgili olarak her türlü ticari ve sanayi faaliyetlerine ilişkin bulunduğu, bunun yanında davacının LİKİDGAZ ibareli 4, 6 ve 11. sınıf ürünleri içeren 1990/117978, 1994/157241, 1995/158946, 1995/159132, 1995/159136, 1995/159138, 1995/159139, 1995/159262, 1997/169250, 1998/6384 sayılı markalarının tescilli olduğu, davalının ticaret unvanının … biçiminde bulunduğu, 12.02.2015 tarihinde ticaret siciline tescil edilip ilan olunduğu, iştigal mevzuunun her türlü sıvılaştırılmış petrol gazı (lpg) ticareti, dolum tesisleri inşaası, bunlarla alakalı yangın alarm ve söndürme sistemleri, her nevi tüp gaz ticareti ve bayiliği, katı ve likit petrol gazı ticareti alanlarına ilişkin bulunduğu, bunun yanında “İSTANBUL LİKİT GAZ ENERJİ VE PETROL ANONİM A.Ş+ŞEKİL” ibareli 4, 6 ve 37. sınıf ürün ve hizmetleri içeren 08.02.2016/10634 sayılı markanın sahibi olduğu, 6769 sayılı SMK’nın 5/ç maddesi uyarınca aynı veya aynı türdeki mal ve hizmetlerle ilgili tescil edilmiş marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretlerin marka olarak tescilinin mümkün olmadığı, SMK’nın 6/1 maddesi uyarınca aynı tür mal ve hizmetlerle ilgili olarak aynı veya benzer birbiri ile ilişkilendirilme ihtimali olan markaların tescil edilemeyecği, SMK’nın 6/3 maddesi uyarınca ticaret sırasında kullanılan tescilsiz işaret ile karışıklığa sebebiyet verecek bir işaretin marka olarak tescili işleminin mümkün bulunmadığı, SMK’nın 6/5.maddesi uyarınca tanınmış bir markanın aynı veya farklı tür mallar için tescili şayet sonraki marka öncekinin itibar veya ayırt edici karakterine zarar verebilecek veya ondan haksız yararlanma sağlayabilecek nitelikte ise tescil edilemeyeceği, tescilli bir ticaret unvanı ile karışıklığa neden olabilecek bir işaretin marka olarak tescilinin de yine SMK’nın 6/6.maddesi hükmü uyarınca mümkün olmadığı, kötüniyetli marka tescillerinin de hükümsüz kılınmasının gerektiği (SMK m.6/9), davalının ticaret unvanının “…” biçiminde olduğu, anılan unvanın 2016/10634 sayılı markada dairesel bir form ve şekil içerisinde kullanıldığı, her iki kullanımda “likit” ve “gaz” ibarelerinin ayrı ayrı yazıldığı, “Likit gaz” ibaresinin, sıvılaştırılmış petrol gazı anlamını taşıdığı, bu haliyle her iki tarafın iştigal mevzuu içerisinde yer alan ürün ve hizmetler bakımından vasıf bildirici olduğu, öte yandan bu sebeple ayırt ediciliğinin bulunmadığı ve herkesin kullanımına açık bulunduğu, anılan ibarenin belirtilen biçimde iştigal mevzuu olan ürün ve hizmetleri gösterecek şekilde bir başka ifadeyle gerçek anlamıyla yani bildirici olarak kullanılmasının mümkün olduğu, esasen davacının “likidgaz” ibareli markalarında “likid” ve “gaz” ibarelerinin bütün yahut birleştirilmiş olarak yazıldığı, bu haliyle davalının gerek marka, gerekse ticaret unvanının davacının markalarından farklı olduğu, ortalama yararlanıcı kitlesinin davalının ticaret unvanı ve markasını gördüğünde veya duyduğunda ilk algısının, “LİKİT GAZ” ibaresinin sunulan ürün ve hizmeti tanımladığı yönünde gerçekleşeceği,davacının “LİKİDGAZ” ibareli markasının içerdiği mal ve hizmetler bakımından taşıdığı tanımlayıcılık nedeni ile ancak tescil edildiği formla birlikte korunmasının tescil ilkesinin doğal bir sonucu olduğu, uzun zaman gerçekleşen kullanımın da, anılan form içerisinde davacının marka ve ticaret unvanının ayırt ediciliğini güçlendirdiğinin kabul olunmasının gerektiği, yoksa “LİKİT GAZ” şeklinde ve tüm halk tarafından bilinen sıvılaştırılmış petrol gazı anlamındaki kullanımı da tekel altına alacak şekilde gerçekleşmiş bir ayırt edicilikten bahsedilemeyeceği, şu hale göre davacının marka ve ticaret unvanı ile davalının marka ve ticaret unvanı arasında karışıklığa neden olabilecek yahut haksız rekabet yaratacak bir benzerlik bulunduğundan söz edilmesinin mümkün olmadığı, buna bağlı olarak davalının eylemlerinin tecavüz oluşturmadığı ve ref edilmesinin de mümkün bulunmadığı, davalının kötüniyetli olduğunu gösterir bir kanıtın da mevcut olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesince, mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK’nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK’nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 10,00 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 02.11.2020 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.