Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2020/1270 E. 2020/4838 K. 09.11.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/1270
KARAR NO : 2020/4838
KARAR TARİHİ : 09.11.2020

MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 15.05.2018 tarih ve 2015/111-2018/446 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin davacı … ve davalı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, bazı noksanlıkların ikmali için mahalline gönderilen dosyanın eksikliklerin giderilmesinden sonra gönderildiği anlaşılmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacılar; murisleri …’ın davalı şirketin kurucu ortaklarından olduğunu, davalı şirkette 10.000 TL değerinde sermaye hissesi bulunduğunu ancak babalarının şirketteki hisselerinin zayi olduğunu ileri sürerek, murislerinin davalı şirkette sahibi olduğu hisse senetleri miktarının tespiti ve kendi adlarına tescilini talep ve dava etmişlerdir.
Davalı vekili; yetki itirazında bulunarak davanın usulden ve esastan reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davacılar murisi …’ın eski unvanı “… Bursa ve Havalisi Pastörize Süt ve Süt Mamülleri Gıda San. ve Tic. A.Ş.” olan şirkette ortak ve hissedar olduğu, ancak davacıların elinde pay senedinin bulunmadığı, buna karşın murislerinden dolayı veraset yoluyla hissedar oldukları, davalı şirketteki hisse senedi miktarının tespiti ve adlarına tescil kararı verilemeyeceği gerekçesiyle davacıların murislerinden dolayı davalı şirkette hissedar olduklarının tespitine karar verilmiştir.
Kararı, davacı … ve davalı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, davalı şirkette veraseten sahip olunduğu iddia olunan hisse miktarının tespiti ile pay defterine kaydı istemine ilişkin olup mahkemece, davacıların ellerinde hisse senedi bulunmamasına rağmen murislerinden dolayı veraseten davalı şirkette hissedar oldukları, ancak hisse miktarının tespit ve tesciline karar verilemeyeceği gerekçesiyle davacıların hissedar olduklarının tespitine dair hüküm tesis edilmiştir.
Davacılar tarafından, murislerinin davalı şirketteki hisselerine ilişkin olarak alınan senetlerin zayi olduğu, ancak sunulan 24.07.1991 ve 12.09.1995 tarihli iştirak taahhütnameleri ile sermaye artırımında murislerinin payına düşen kısma dair yapılan ödemeye dayanak banka dekontu nazara alınarak, murislerine veraseten davalı şirkette hissedar oldukları iddia olunmakla, belirtilen belgeler dışında murislerine ait herhangi bir pay senedi ibraz edilmemiştir.
6102 sayılı TTK’nın 489. maddesi (6762 sayılı mülga TTK md. 415), hamiline yazılı pay senetlerinin devrinin, şirket ve üçüncü kişiler hakkında, ancak zilyetliğin geçirilmesiyle hüküm ifade edeceği hükmünü haiz olup bu kapsamda, devrin şirkete bildirilmesine veya kaydedilmesine gerek yoktur. Hamiline yazılı pay senedinin devri, senedin teslimi ile hem şirkete hem de üçüncü kişilere karşı hüküm ifade edeceğinden bu çerçevede, hamiline yazılı pay senedini elinde tutan, onun malikidir. Buradan hareketle, hamiline yazılı pay senedine dayalı olarak hissedarlığa dair iddia, ancak dayanak olan hamiline yazılı pay senetlerine malik sıfatıyla zilyet olunduğunun ispatıyla mümkündür.
Somut olay bakımından, iddia, savunma, sunulan deliller, ticaret sicil kayıtları ve şirket kayıtları üzerinde bilirkişi marifetiyle yapılan incelemeler uyarınca; davacıların murisinin, davalı şirket kayıtlarındaki hissedarlığına dair son kaydın, davalı şirketin 21.10.1999 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısına ait hazirun cetvelinde yer aldığı, anılan kayda göre davacıların murisinin 893 adet hisseye sahip olduğu, söz konusu tarihten sonrasında davacıların murisinin hissedarlığına ilişkin olarak herhangi bir kaydın bulunmadığı, bu durumun aksini kanıtlar nitelikte dosya kapsamında bir delilin de bulunmadığı, ayrıca davalı şirketin çıkardığı pay senetlerinin hamiline yazılı olduğu, önceki döneme ilişkin pay bedellerinin ödendiği, çıkarılan pay senetlerinin SPK kaydında yer aldığı anlaşılmaktadır. Bu hususlara ek olarak davalı şirketin ana sözleşmesinde; şirket tarafından düzenlenen hamiline yazılı pay senetlerinin alınıp satılmasının hiçbir kayıt altında olmadığı, pay senetlerinin devir ve teslimi ile kesinleşeceği düzenlenmiştir.
Bu durumda mahkemece, yukarıda yapılan açıklamalar kapsamında, 6102 sayılı TTK’nın 489. (6762 sayılı mülga TTK’nın 415.) maddesi ile davalı şirketin pay senetlerinin niteliği ve devrine ilişkin ana sözleşmedeki düzenlemeleri nazara alınıp yapılacak olan değerlendirme sonucu hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, anılan hususlar göz ardı edilerek davacıların miktarı belirli olmamakla beraber davalı şirkette veraseten hissedar olduklarının tespitine dair hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre, davacı …’ın temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı …’ın temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 09.11.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.