Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2020/102 E. 2020/3628 K. 28.09.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/102
KARAR NO : 2020/3628
KARAR TARİHİ : 28.09.2020

MAHKEMESİ :BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 28.12.2017 tarih ve 2016/434 E. – 2017/488 K. sayılı kararın davacı ve davalı şirket vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi’nce verilen 11.10.2019 tarih ve 2018/1495 E- 2019/999 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı ve davalı şirket vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı şirketin “takipcell” ibaresinin tescili için diğer davalı Kuruma başvurduğunu, 2015/59109 numarası verilen başvuruya müvekkilince adına tescilli 2006/05637 sayılı “turkcell araç takip” ibareli markaya dayalı olarak itiraz edildiğini, itirazın önce Markalar Dairesi sonrasında ise YİDK tarafından reddedildiğini, alınan kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu başvuru ile müvekkili markası arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunduğunu, ayrıca müvekkili markasının tanınmış olduğunu ve bu nedenle de başvurunun reddinin gerektiğini, öte yandan dava konusu başvurunun, başvuru kapsamındaki iletişim ve enformasyon ile ilgili mal ve hizmetler bakımından vasıf bildirdiğini, dolayısıyla dava konusu markanın 556 sayılı KHK’nın 7/1-c maddesi uyarınca da hükümsüzlüğünün gerektiğini, dava konusu marka başvurusunun kötüniyetli olduğunu ileri sürerek, YİDK’in 2016/M-6983 sayılı kararının iptaline, dava konusu markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı TPMK vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, başvuru konusu ibare ile davacının itirazına mesnet marka arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket vekili, müvekkili şirketin başvurusu ile davacının itirazına mesnet marka arasında, bir bütün olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle iltibasa yol açacak derecede benzerlik bulunmadığını, taraf markalarında mevcut olan “cell” ibaresinin, elektronik sektöründe ortak kullanıma açık bir ibare olduğunu, markaların hitap ettiği tüketici kitlesinin bilinç düzeyinin yüksek bulunduğunu, davacının tanınmışlık iddialarının yerinde olmadığını, kötü niyet iddialarının dayanaksız olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet marka arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığı, zira markalarda ortak olarak yer alan “cell” ibaresinin ilgili sektörde, sadece davacı yanca kullanılan bir ibare olmadığı, pek çok farklı firma tarafından yaratılan pek çok farklı marka içerisinde yaygın kullanımının bulunduğu, taraf markaları benzer görülmediğinden aynı KHK’nın 8/4 maddesinin de somut olaya uygulanamyacağı, dava konusu başvurunun kötü niyetli olduğunun ispat edilemediği, bu itibarla iptali istenen YİDK kararının yerinde olduğu, hükümsüzlük talebi yönünden ise dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan 09. sınıftaki, “Her türlü toplu taşıma araçları için gsm, gprs, gps, bluetooth, rfid, sms, mail, mobil ve akıllı telefon uygulamaları ve web tabanlı kullanılan bir sistem ile toplu taşıma aracının tam olarak hangi zamanda (saat, dakika, saniye) durma noktasına (durağa) geleceği hakkındaki bilgileri telefonlarına arama, sms, mail ile haber vererek ve internet ve mobil akıllı telefonlar ile dijital haritalardaki coğrafi bilgiler üzerinden takip edilebildiği, böylelikle yolcuların ve yolcu yakınlarının araca binmeleri ve gidilecek noktaya varmaları ile ilgili bilgileri anlık ve geçmişe yönelik tüm süreçleri takip edebilen ve raporlayabilen sistem bütünü dahilindeki yazılımlar ve donanımlar.” malları ile 37.sınıftaki, “Her türlü toplu taşıma araçları için gsm, gprs, gps, bluetooth, rfid, sms, mail, mobil ve akıllı telefon uygulamaları ve web tabanlı kullanılan bir sistem ile toplu taşıma aracının tam olarak hangi zamanda (saat, dakika, saniye) durma noktasına (durağa) geleceği hakkındaki bilgileri telefonlarına arama, sms , mail ile haber vererek ve internet ve mobil akıllı telefonlar ile dijital haritalardaki coğrafi bilgiler üzerinden takip edilebildiği, böylelikle yolcuların araçlara binmeleri ve gidilecek noktaya varmaları ile ilgili bilgileri anlık ve geçmişe yönelik tüm süreçleri takip edebilen ve raporlayabilen sistem bütünü dahilindeki tüm yazılım ve donanımların tesisi, bakımı ve tamiri hizmetleri.” ve 39.sınıftaki, “Taşımacılık hizmetlerine ilişkin olarak; toplu taşıma araçlarının hizmet verdiği yolcuları aldığı ve bıraktığı noktalara (duraklara) varmadan önce, bu sisteme üye tüm yolculara belirlemiş oldukları telefon numaralarından çağrı yapılarak, sms ve e-mail göndererek toplu taşıma aracının bölgeye (durağa) girdiğinin/yaklaştığının haber verilmesi hizmetleri. Rfid kimlik kart ile yolcuların araca bindiğinin de ayrıca önceden belirlenen diğer kişilere haber verilmesi ve istenildiğinde internet üzerinden görüntülenmesi hizmetleri” yönünden dava konusu başvurunun tanımlayıcı nitelik taşıdığı ve sunulan mal ve hizmetin doğrudan karşılığı olan bir ibare olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, Türk Patent aleyhine açılan davanın reddine, hükümsüzlük talebinin kısmen kabulü ile yukarıda sayılan mal ve hizmetler yönünden dava konusu markanın hükümsüzlüğüne, fazlaya dair istemin reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı ve davalı şirket vekilleri tarafından istinaf edilmiştir.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesince, mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davacı ve davalı şirket vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı ve davalı şirket vekilleri temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına ve 556 sayılı Marka KHK’sının 7/1-c maddesi uyarınca başvuru kapsamından çıkartılan mal ve hizmetler itibariyle davaya konu başvuru markasında yer alan şekil unsurunun ayırt ediciliği sağlayacak özgünlükte bulunmamasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı ve davalı şirket vekillerinin temyiz istemlerinin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK’nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK’nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesi’ne, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 10,00 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacı ve davalı şirketten ayrı ayrı alınmasına, 28.09.2020 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.