Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2020/1000 E. 2020/5972 K. 18.12.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/1000
KARAR NO : 2020/5972
KARAR TARİHİ : 18.12.2020

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 21. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 26.06.2018 tarih ve 2016/610 E. – 2018/527 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kabulüne-esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi’nce verilen 26.12.2019 tarih ve 2018/2049 E. – 2019/1622 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında 24.07.2006 tarihli İHDS imzalandığını, 29.05.2013 tarihinde kamuya ait müvekkili şirket hisselerinin özelleştirildiğini, kamuya ait davacı şirketin hisselerinin Boğaziçi Elektrik A.Ş’ye devredildiğini, uyuşmazlığın İHDS’den kaynaklandığını, İHDS imza tarihinden önceki her türlü iş ve işlemlerden dolayı bütün sorumluluğun TEDAŞ’ta olacağını, İHDS’de dağıtım faaliyetlerinin davalı TEDAŞ’ta olacağının belirtildiği, 13.09.2005 tarihli fatura karşılığı borçlu olmadığı iddiası ile müvekkili şirkete İstanbul 46. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/239 Esas sayılı dosyası ile menfi tespit davası açıldığını ve temyiz incelemesi neticesinde onanarak kesinleşen ilam uyarınca icra dosyasına 119.603,21 TL, 12.08.2013 tarihinde de 22.451,98 TL ödediğini, ayrıca 21.03.2013 tarihinde 733,00 TL temyiz masrafı ve 2.208,85 TL bakiye temyiz harcı ödediğini, İHDS 7.4 maddesine göre, dağıtım faaliyetinin TEDAŞ tarafından yürütüldüğü dönemde bu faaliyetin yürütülmesi amacıyla gerçekleştirilen her türlü iş ve işlemlerin bütün sorumluluğunun TEDAŞ’a ait olduğunu ileri sürerek, ödenmek zorunda bırakılan toplam 144.997,04 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte TEDAŞ’tan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, açılan davayı kabul etmediklerini, zamanaşımı itirazında bulunarak, davacının özelleşmesinin bilanço düzenlemesi ile gerçekleştirildiğini, devre esas bilanço düzenlemesinden önce bitmiş ve neticelenmiş her türlü işlemin sorumluluğunun davacıya ait olduğunu, hisse satış sözleşmesinin “alıcının taahhütleri” başlıklı 9. maddesinin 3. ve 4. bentlerine göre davacı şirketin hak talep edemeyeceğini, İHD sözleşmesinin 18.6 maddesine 22. maddesine göre davacının talep hakkı bulunmadığını, İHDS’nin 7.1,7.2 ve 7.3. maddesine göre davacının ihbar yükümlülüğün yerine getirmediğinden icra masraflarını isteyemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince, iddia, savunma, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında 24.07.2006 tarihinde İHDS ile işletme hakkının davacıya devredildiği, devir sözleşmesinden önce dava dışı şirket tarafından davalı aleyhine 13.09.2005 tarihli faturadan dolayı borçlu olmadığının tespiti davası açıldığı, İstanbul 46. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11.10.2012 tarihli kararı ile davanın kısmen kabulüne karar verildiği, verilen kararın temyiz üzerine Yargıtay’ca onanarak kesinleştiği, davacı tarafından 3. şahsa mahkeme kararına istinaden ödemede bulunulduğu, bilirkişi raporunda belirtildiği üzere İHDS’nin 7.4. maddesi uyarınca sözleşmenin imza tarihi olan 24.07.2006 tarihinden önceki iş ve işlemlerden doğan zararlardan davalının sorumlu olduğu, ancak rücu talebine konu davadaki fatura bedellerinin bir kısmının 24.07.2006 tarihli İHDS’nin imzalandığı tarihten önce davacı BEDAŞ’ın hesabına yatırıldığı, mahkemece fazladan ödenen bedelin ödeme tarihinden itibaren iadesine karar verildiği ve davacı BEDAŞ tarafından ödendiği, her ne kadar sözleşmenin 7.4. maddesinde belirtilen sözleşmeden önceki iş ve işlemlerden kaynaklanan sorumlulukların TEDAŞ’a ait olduğu belirtilmiş ise de talep edilen bu miktarlar yönünden İHDS’den sonraki dönemde davacının hesaplarına yatırılan fatura bedelinden mahkeme kararıyla fazla tahsil edildiğine karar verilen kısmın iadesine ilişkin olduğu, dolayısıyla bu miktardan davalı TEDAŞ’ın sorumlu olmadığı, geriye kalan miktardan ise TEDAŞ’ın sorumlu olduğu, ödemelerin yapıldığı tarih itibariyle tarafların sorumlu oldukları miktar hesaplandığında davacının ilamdan dolayı davalıdan 60.406,60 TL, temyiz harçları nedeniyle 733,00 TL, bakiye temyiz harcı nedeniyle 2.208,85 TL’yi ödeme tarihinden itibaren davalı TEDAŞ’dan talep etme hakkı bulunduğu, ödeme gününden itibaren avans faize hükmedilmesi gerektiği gerkçesiyle, davanın kısmen kabulüne, 60.406,60 TL’nin ödeme tarihi olan 09.07.2013 tarihinden itibaren, 733,00 TL’nin ödeme tarihi 21.01.2013 tarihinden itibaren 2.208,85 TL’nin ödeme tarihi 24.03.2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, taraf vekilleri istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, taraflar arasında akdedildiği hususunda her hangi bir ihtilaf bulunmayan 24.07.2006 tarihli İşletme Hakkı Devir Sözleşmesinin 7.1 maddesinde, sözleşmenin imza tarihinden önce başlamış idari ve hukuki ihtilafların takip edilmesi, çözüme kavuşturulması ve bundan kaynaklanan her türlü sorumluluğun TEDAŞ’a ait olduğunun, 7.4 ve 7.6 maddesinde de dağıtım faaliyetinin TEDAŞ tarafından yürütüldüğü dönemde bu faaliyetler nedeniyle üçüncü kişiler tarafından ileri sürülecek her türlü talebin muhatabının TEDAŞ olduğunun hükme bağlandığı, dosya kapsamında alınan ek bilirkişi raporuna göre davacı şirketin üçüncü kişiye işlemiş faiz dahil 61.739,19 TL ödediğinin sabit olduğu, her ne kadar bilirkişi tarafından yapılan hesaplamada İstanbul 46. Asliye Ticaret Mahkemesine açılan davada davacı lehine taktir edilen 1.200,00 TL vekalet ücretinin işlemiş faizi ile birlikte davacının üçüncü kişiye yapmış olduğu ödemeden mahsup işlemi yapılmış ise de, davacı şirketin İstanbul 5. İcra Müdürlüğünün 2013/14875 takip sayılı dosyasına icra tehdidi altında kendi lehine taktir edilen vekalet ücretinde herhangi bir mahsup işlemi yapılmadan, tüm dosya alacağı ödenmek suretiyle dosyanın infazen kapatıldığının anlaşıldığı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 29.05.2015 tarih 2013/2065 Esas 2015/1291 sayılı kararı uyarınca da vekalet ücretinin davacının rücuya esas davadaki borcu sebebiyle takas ve mahsup edilemeyeceği gerekçesiyle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun ise kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davacının davasının kısmen kabulüne, 64.681,78 TL alacaktan 61.739,89 TL’sinin ödeme tarihi olan 09.07.2013 tarihinden itibaren, 733,00 TL’sinin ödeme tarihi 21.01.2013 tarihinden itibaren 2.208,85 TL’sinin ödeme tarihi 24.03.2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK’nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin temyiz istemlerinin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK’nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK’nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 3.313,41 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, temyiz harcı davacıdan peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 18.12.2020 tarihinde kesin olarak oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

Somut uyuşmazlıkta;
Kaçak elektrik kullanıldığı iddiası ile davalı BEDAŞ tarafından davadışı Bersu İplik Tic. ve San. Ltd. Şti. aleyhine düzenlenen 23.06.2005 tanzim tarihli tutanağa istinaden 13.09.2005 tarih 50.863,12 YTL bedelli faturadan 37.389,35 TL’si 28.04.2006-11.04.2008 tarihleri arasında davadışı şirket tarafından davalı BEDAŞ’a ödenmiş olup, davadışı şirket tarafından BEDAŞ aleyhine İstanbul 46. Asliye Tic. Mahkemesi’nin 2011/239 Esas sayılı dosyasında açılan menfi tespit ve istirdat davasında davanın kabulüne, 37.389,35 TL’nin ödeme tarihlerinden itibaren davalı BEDAŞ’tan istirdadına 11.10.2012 tarih ve 2012/259 sayılı karar ile karar verilmiş, kararın derecattan geçerek kesinleşmesi üzerine davalı Bedaş, hükmolunan alacağı, hisse devir sözleşmesinin düzenlendiği 29.05.2013 tarihinden sonra davadışı şirkete ödeyerek 24.07.2006 tarihli İHDS hükümlerine göre davalıdan talep etmiştir.
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 02.04.2004 tarihli kararı ile davalı TEDAŞ özelleştirme kapsamına alınmış olup, bu çerçevede TEDAŞ’a ait dağıtım bölgeleri birer dağıtım şirketine dönüştürülmüştür. Dönüştürülen dağıtım şirketlerinden biri de davacı şirket olup 01.03.2005 tarihi itibariyle ayrı bir tüzel kişiliğe sahip olarak faaliyet göstermeye başlamış 31.08.2010 tarihli hisse devir sözleşmesi ile de özelleştirilmesi tamamlanmıştır.
Davadışı Bersu İplik Tic. ve San. Ltd. Şti. 37.389,35 TL bedeli 28.04.2006-11.04.2008 tarihleri arasında davacı şirkete ödemiş olup, davacı şirket kendi bütçesine giren ve muhasebeleştirdiği bu bedeli kesinleşen ilam uyarınca ödemeyi yapan davadışı şirkete iade etmiştir.
Davacı, haksız yere tahsil ettiği parayı hak sahibine iade etmiş olup, bu bedelin davalı tarafından davadışı şirketten tahsil edildiği iddia ve ispat edilemediğine göre, davacının ödediği bedeli davalıdan tahsil etmesi davacının sebepsiz zenginleşmesine neden olacaktır.
Uyuşmazlıkta İHDS 7.4 ve 7.6 maddesi hükümlerinin uygulanma imkanı bulunmamaktadır.
Bu halde davalı TEDAŞ’ın temyiz isteminin kabulü ile dava red edilmek üzere Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davalının temyiz isteminin reddi ile kararın onanmasına ilişkin sayın çoğunluk görüşüne karşıyız.