Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2019/964 E. 2020/4130 K. 15.10.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/964
KARAR NO : 2020/4130
KARAR TARİHİ : 15.10.2020

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada Ereğli (Konya) 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 11.12.2018 tarih ve 2017/116 E. -2018/244 K. sayılı kararın Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesinin davalı …Ş. vekili tarafından duruşmalı, davalı Er Buz Ereğli Soğuk Hava Deposu İnş Gıda San ve Tic. AŞ. vekili tarafından duruşmasız olarak istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 13.10.2020 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacı vekili Av. … ile davalılardan Allianz Sigorta vekili Av. … Ballı dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkiline ait emtianın davalılardan Er-Buz Ereğli Soğuk Hava Depo İnş. Gıda San. ve Tic. A.Ş.’nin malik ve işleticisi olduğu soğuk hava deposuna teslim edildiğini, bu deponun yangın sigorta poliçesi ile diğer davalı tarafından sigorta edildiğini, 17.04.2011 tarihinde meydana gelen yangında müvekkiline ait tüm emtianın yandığını ileri sürerek, 4.709.136,22 TL’nin 17.04.2011 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … şirketi, bedel gösterilmediğinden sigorta poliçesinin geçerli olmadığını, teminat altına yalnızca davacıya ait emtianın alındığını ve hasara uğrayan malzemelerin hepsinin bu kapsamda değerlendirilemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket vekili, zararın davacının iddia ettiği kadar yüksek olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, benimsenen 31.10.2018 havale tarihli bilirkişi raporu uyarınca, davanın kabulü gerektiği, davacının, dava açılmadan önce davalı … şirketine yönelik bir başvurusu olmadığından davanın açılmasıyla davalının temerrüde düşmüş sayılacağı gerekçesiyle, davanın kabulü ile, 4.709.136,22 TL miktarındaki maddi tazminatın, 4.671.056,22 TL’sinin her iki davalıdan müştekeren ve müteselsilen, kalan 38.080,00 TL’sinin ise, sadece davalı Erbuz Ereğli Soğuk Hava Deposu A.Ş’den tahsiline, hükmedilen maddi tazminata davalı Erbuz A.Ş yönünden olay tarihi olan 17.04.2011 tarihinden, diğer davalı … şirketi yönünden temerrüt tarihi olan dava tarihi 07.09.2011 tarihinden itibaren avans faizi yürütülmesine, davalı … şirketinin sigorta poliçesi limit ve şartları dahilinde sorumlu tutulmasına karar verilmiştir.
Kararı, davalılar vekilleri ayrı ayrı temyiz etmiştir.
Dava, ardiye sözleşmesine dayalı tazminat istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda özetlenen gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Ancak, 6100 sayılı Yasa’nın 184. maddesine göre, hakim tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan delilleri inceledikten sonra, duruşmada hazır bulunan taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz verir. Mahkeme tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığını görürse, tahkikatın bittiğini taraflara tefhim eder. Tahkikatın bittiğinin tefhiminden sonra, sözlü yargılama aşamasına geçileceği konusunda şüphe yoktur. Burada açıklığa kavuşturulması gereken husus, tahkikatın bittiğinin tefhim edildiği celseden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için yeni bir gün tayininin zorunlu olup olmadığı hususudur.
Sözlü yargılama 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun’unun 186. maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde, “Mahkeme, tahkikatın bitiminden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet eder. Taraflara çıkartılacak olan davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilir. Sözlü yargılamada mahkeme, taraflara son sözlerini sorar ve hükmünü verir.” hükmünü amirdir.
Bu maddede, taraflara davetiye çıkarılacağı belirtilmiş ise de, HMK’nın 184. maddesine uygun olarak, tarafların tamamının hazır olduğu yargılama sırasında, hâkim, tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan delilleri inceledikten sonra, taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz verip, tarafların bütün tahkikat hakkındaki açıklamalarını dinleyip, tahkikatı gerektiren bir hususun kalmadığını belirledikten sonra, yüzlerine karşı tahkikatın bittiğini tefhim etmişse, sözlü yargılama hakkında da görüşlerini sorması gerekir.
Tahkikatın bittiğinin tefhim edildiği duruşmada, taraflardan bir kısmının hazır olmaması veya hazır olan taraflardan biri ya da tamamının, mahkemeden sözlü yargılama için duruşma günü tayin edilmesini istemeleri halinde, sözlü yargılama için HMK’nın 186. maddesine uygun olarak duruşma günü belirlenmesi ve bu durumun duruşmada olmayan taraflara meşruhatlı davetiye ile tebliğ edilmesi gerekir.
Tahkikatın bittiğinin tefhim edildiği duruşmada, tarafların tamamının hazır ve sözlü yargılama için yeni duruşma günü verilmesini istemediklerini beyan etmeleri halinde, bu husus duruşma tutanağına yazıldıktan sonra, sözlü yargılamaya geçilir, taraflara HMK’nın 186/2. maddesine göre son sözleri sorulur, son sözleri dinlendikten sonra, mahkeme hükmünü verir.
Somut uyuşmazlıkta, davalı … şirketi vekili tarafından hükmün tefhim edildiği 11.12.2018 tarihli celsede, tahkikatın tümü hakkında beyanda bulunmak üzere süre talep edildiği, mahkemece ara kararla, dosyada tüm delillerin toplanmış ve karar aşamasına gelinmiş olması, davacı ve davalı vekillerinin duruşmada hazır bulunması ve yargılamanın gereksiz yere uzamasına sebebiyet vermemek adına sözlü yargılama için ayrı bir gün tayin edilmesine yer olmadığına karar verilerek tahkikatın bittiği ve sözlü yargılama aşamasına geçildiği bildirilerek taraflara son sözleri sorulup, karar verildiği anlaşılmıştır. Oysa, HMK’nın 184. maddesi uyarınca, davalı vekili tahkikatın tümü hakkında yazılı olarak değerlendirme yapmak üzere süre talep etme hakkına sahiptir. HMK’nın 371/1-ç (HUMK 428/2) maddesi gereğince tahkikata etki etmeyen usul hataları bozma sebebi yapılamaz ise de, yukarıda açıklanan yasal düzenlemelere uyulmadan hüküm kurulması savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olduğundan, adil yargılanma hakkı ile HMK’nın 27. maddesi uyarınca hukuki dinlenilme hakkına aykırıdır. Mahkemece, bu hususlar nazara alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
2-Bozma sebep ve şekline göre, davalı …Ş. vekilinin sair, diğer mümeyyiz davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı …Ş. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı …Ş. vekilinin sair, diğer mümeyyiz davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, takdir olunan 2.540,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalı …ye verilmesine, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz edenlere iadesine,
15.10.2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY
7251 sayılı yasanın 20.maddesi ile değişik 6100 sayılı HMK 186/1 maddesinde “Mahkemenin, tahkikatın bittiğini tefhim ettikten sonra aynı duruşmada sözlü yargılama aşamasına geçeceği, bu durumda taraflardan birinin talebi üzerine duruşmanın iki haftadan az olmamak üzere erteleneceği…” düzenlenmiş,
6100 sayılı HMK 371/4 maddesinde “karara etki eden yargılama hatası veya eksikliklerin bulunması ” bozma sebebleri arasında sayılmıştır.
HMK 371/4 maddesinde açıkça ifade edildiği üzere yargılama (usul) hatasının bozma nedeni olması için, yargılama hatasının karara etki etmesi, yani o hatanın sonucu değiştirecek nitelikte olması gerekmektedir. Usul hatasının, işin sonucuna yani esasa etkili olmaması durumunda bu usul hatasının bozma nedeni yapılmasında yarar yoktur.
Yargılama (usul) hatasının bozma nedeni teşkil etmesi ancak mutlak bozma sebeblerinin bulunduğu halde söz konusudur.
Somut uyuşmazlıkta;
Bozma üzerine alınan 02.10.2018 günlü bilirkişi kurulu raporuna karşı davalı … şirketi vekili 19.11.2018 tarihli itiraz dilekçesi ile itirazlarını bildirmiş, mahkemenin 11.12.2018 tarihli oturumunda davalı vekili itiraz dilekçesini tekrar etmiş, mahkemece itirazın reddine ve yeni bilirkişi raporu alınmasına yer olmadığına karar verilmesi üzerine davalı vekili tahkikatın tümü hakkında beyanda bulunmak üzere süre talep etmiş, yerel mahkemece sözlü yargılama için ayrı bir gün tayin edilmesine yer olmadığına karar verilerek aynı günlü oturumda yazılı şekilde karar ittihaz olunmuştur.
Davalı vekilinin sözlü yargılama için ayrı bir gün verilmesi talebinin reddi HMK186/1 maddesine aykırı ise de, bu aykırılık HMK 371/4 maddesinde öngörüldüğü üzere karara etki eden bir yargılama hatası niteliğinde değildir.
Zira, Dairemiz bozma ilam üzerine yerel mahkemece bozma ilamına uyularak rapor alınmış, rapora istinaden yazılı şekilde temyize konu karar verilmiştir.
Hükme esas alınan rapor, dosya içeriği ile uyumlu olup yerel mahkeme kararının onanması gerekmektedir.
HMK 186/1 maddesine aykırı davranılması, hükmün isabetli bulunması nedeniyle, bozma nedeni teşkil etmemektedir.
Sayın çoğunluk, tarafından, HMK 186/1 maddesine aykırı davranılmasını, HMK 27 maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkının ihlali olarak kabul edilmiş ise de, 07.09.2011 dava tarihinden itibaren davalı … şirketi vekil marifetiyle davada temsil edilmiş, dosyaya müteaddit dilekçeler sunulmuş, aleyhine verilen kararın temyizi üzerine karar bozulmuş, bozmaya uyularak alınan rapora karşı 19.11.2018 tarihli itiraz dilekçesi ibraz edilmiş, mahkemece adı geçen davalı vekilinin itirazları red edilmiştir.
Görüldüğü üzere davalı … şirketi vekiline tüm aşamalarda savunma ve karşı delil gösterme hakkı tanınmış olup, salt HMK 186/1 maddesine aykırı olarak sözlü yargılama için yeni bir gün tayin edilmemesi hukuki dinlenilme hakkının ihlali olarak kabul edilemez.
Sonuç olarak, mümeyyiz davalı … şirketi vekiline HMK 186/1 maddesine uygun şekilde sözlü yargılama için süre verilmemesi usul hükümlerine aykırılık teşkil etmekle birlikte, yerel mahkeme kararının bozmaya uygun ve isabetli olması nedeniyle, bu aykırılık HMK 371/4 maddesinde ifade edildiği gibi karara etki etmediğinden, davalı vekilinin temyzi isteminin reddi ile bozmaya uygun yerel mahkeme kararının onanması gerekirken yazılı şekilde uyuşmazlıkta uygulama yeri bulunmayan HMK 27, 371/4 maddelerine istinaden kararın bozulmasına karar verilmesi doğru değildir.
Açıklanan nedenlerle sayın çoğunluk görüşüne karşıyım.