Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2019/5372 E. 2021/5538 K. 16.09.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/5372
KARAR NO : 2021/5538
KARAR TARİHİ : 16.09.2021

MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 07.03.2019 tarih ve 2015/612-2019/169 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi duruşmalı olarak davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 14.09.2021 günü tebligata rağmen gelen olmadığı yoklama ile anlaşıldı, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı şirkette müdür yardımcısı olarak görevli …isimli kişinin birçok kişiyi mevcut paralarını değerlendirmek amacıyla kandırdığını ve aldığı paralar karşılığında davacıya ve dava dışı şahıslara logolu ve imzalı hazine bonoları verdiğini, ancak bu belgelerin sahte olduklarının anlaşılması üzerine davacı ve diğer şahıslarca …ve çalıştıran sıfatıyla Yaşar Menkul Değerler A.Ş.’ye karşı tazminat davası açıldığını, davalı şirketin olayda %75 kusuru olduğunun tespit edilerek tazminata mahkûm edildiğini, alacak faiz ve masrafları ile birlikte tahsil edilmiş ise de davacının munzam zararının oluştuğunu ve tazmin edilmesi gerektiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 30.000.- TL munzam zarar alacağının faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, ıslah dilekçesi ile talebini 366.759,17 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili, davacının munzam zararını hangi kriterlere göre belirlediğini açıklamadığını, davanın on yıllık zaman aşımına uğradığını, davanın açıldığı tarihten geriye doğru on yıllık süre dışında kalan bölümün talep edilmesinin mümkün olmadığını, munzam zararın varlığı ve miktarının somut vakıalarla ispatının gerektiğini, paranın geç tahsil edilmesinde davalının bir kusuru bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece verilen davanın kabulüne ilişkin kararın bozulması üzerine bozmaya uyularak yapılan yargılamada davacının talebinin munzam zararın tahsiline yönelik olduğu, davaya on yıllık zaman aşımı süresinin uygulanmasının gerektiği, asıl davanın açılmasının munzam zarar istemine yönelik zaman aşımı süresini kesmediği, davacının dava ve ıslah tarihinden önceki on yıla ilişkin zararını talep edebileceği, hükme esas alınan bilirkişi raporunda her yıl itibariyle gerçekleşen yıllık enflasyon oranının eşya fiyatlarına yansıma durumu, mevduat işlemlerine uygulanan faiz oranları, Türk Lirası karşısında döviz kurlarında meydana gelen değişiklikler, yatırım aracı olan altının değerindeki artış gibi unsurlara göre değerlendirme yapıldığı, davacının 58,92 TL munzam zararının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Dava, munzam zarar istemine ilişkin olup mahkemece bilirkişi raporuna itibar edilerek “davacının talep edebileceği 58,92 TL tutarında munzam zarar alacağı kalmadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Ne var ki, mahkemece itibar edilen raporda davacının 58,92 TL tutarında munzam zarar alacağı oluştuğu kanaati ifade edilmiştir. Bu durumda mahkemece bu rapora itibar edildiği belirtildiği halde davacının alacağı kalmadığı gerekçesiyle davanın tamamen reddi doğru olmamıştır.
3- Ayrıca, Dairemizin bozma ilamına uyularak zamanaşımına uğramayan son on yıl için munzam zarar hesabı yapılmış ise de davacının bu on yıl için aldığı temerrüt faizinin hesaplanan munzam zarardan mahsubu gerekirken, davacının bu süreden daha uzun süre için almış olduğu temerrüt faizinin tamamının zarardan düşülmesi doğru olmamış, mahkeme kararının davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) ve (3) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle yerel mahkeme kararının BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 16.09.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.