Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2019/5272 E. 2020/3582 K. 28.09.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/5272
KARAR NO : 2020/3582
KARAR TARİHİ : 28.09.2020

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 17/04/2018 tarih ve 2016/339 E.- 2018/137 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi’nce verilen 11/10/2019 tarih ve 2018/1449 E. – 2019/990 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin çakmak emtiasında kullandığı “İ-LIGHTER” (2012/97933 sayılı) markasının ve 2013/05767 sayılı tasarımın hak sahibi olduğunu, müvekkilinin ayrıca 2012/97933 I-LIGHTER, 2014/106180 ILIGHTER, 2014/32004 I-LIGHTER şekil, 2014/58631 markalarının da sahibi olduğunu, davalı tarafın, tasarımdan kaynaklı hakları davacıya ait olan ve davacının özgün bir form ve bizzat şekil formunun kendisi üzerinden yakaladığı markasal algıya sahip üç boyutlu tasarımının kendisini (farklı açılardan çekilmiş görselleri ile birlikte) üzerine, FLAMI markasını, marka örneğinde küçücük ve okunamayacak şekilde, yani sırf bir şekilde tescil almak, aslında bu kelime ile marka örneğinde ayırt edici algı taşımamak için eklediği açıkça belli olacak biçimde ek yaparak, kendisi adına bütünde, davacı tasarımının kendisine marka tescili alması sebebiyle olduğunu, bunun hem davacının KHK’nın 8/5. maddesi anlamında öncelikli kullanımlarının olması hem de belirgin kötü niyet içermesi ve davacı ile haksız rekabet yaratması sebebiyle işbu davanın ikame edildiğini, davacının KHK’nın 8/3. md. anlamında önceye dayalı hakkının korunması gerektiğini, davacının eskiye dayalı kullanımlarının işbu dava dosyasında sunulan delillerden anlaşılacağını, davacının 8/5 anlamında da hak sahibi olduğunu, davacının dava konusu markanın asıl tescili istenen ve ön plandaki asıl unsuru olan çakmak özgün formunun kendi tasarımına sahip olduğunu, asıl tasarımsal özellik içeren ürünün özgün gövde formunun, dava konusu hem 2014/46335 hem de 2014/46336 sayılı markalarda aynen bulunduğunu, davalının kötü niyetli hareket ettiğini ileri sürerek, davalı adına tescilli 2014/46335 FLAMI+Şekil ve 2014/46336 sayılı FLAMI+Şekil markalarının tescil kapsamında bulunan tüm mallar yönünden hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davacı tarafın davalı firmaya ait “FLAMİ” markasını, dava konusu yapılmış 3D markalarının üzerinde hangi büyüklükte kullanması gerektiğine ve kötü niyete ilişkin beyanlarının herhangi bir dayanağı olmadığını, bunun inisiyatifinin davalı firmada olduğunu, kötü niyetli olarak benzer tasarım/marka tescil başvurularında bulunduğunu, davacı tarafa ait 2015/67297 sayılı 3D markasında yer alan çakmak formunun ve 2014/58631 sayılı markasında yer alan 3D çakmak formunun davacı adına tescilli olmadığını, MGM Sportif’in 2014/05057 nolu dosya ile başvurusunu yaptığı tasarımlarını tescil ettiremediğini, yani MGM Sportif’e ait olan 2014/58631 sayılı 3D markasında birebir yer alan çakmak formunun şu anda tescilli olmadığını, davanın haksız ve yerinde olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalıya ait 2014/46335 sayılı ve 2014/46336 sayılı markaları ile davacıya ait 2014/58631 ve 2015/67297 tescilli markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında benzerlik ve iltibas tehlikesi bulunmadığı, davacının 2013/05767 sayı ile tescilli endüstriyel tasarımı ile davalının 2014/46335 ve 2014/46336 sayılı markaları arasında benzerlik olmadığı, söz konusu işaretler arasında davacının 556 sayılı KHK’nın 8/5 maddesi kapsamında önceye dayalı sınaî mülkiyet hakkının bulunduğu iddiasının haklı görülmediği, davacının, davalının 2014/46335 ve 2014/46336 sayılı marka tescillerinin kötü niyetli olarak yapıldığı yönündeki iddiasının ispatlanamadığı, bu halde ihtilafa konu 2014/46335 ve 2014/46336 sayılı markaların hükümsüzlüğü şartlarının oluşmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstinaf mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, davalıya ait markaların hükümsüz kılınması istemine ilişkindir. Davacı yan, davalı adına tescilli markalarda yer alan çakmak şeklinin müvekkili adına tescilli 2013/05767 sayılı tasarımda yer alan çakmak şekilleriyle ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu ileri sürerek, davalıya ait 2 adet markanın 556 sayılı KHK’nın 8/3. ve 8/5. maddesine dayalı olarak hükümsüz kılınmasını istemiştir. İlk Derece Mahkemesince, benimsenen bilirkişi raporuna dayalı olarak, davacı tasarımının, davalıya ait markalara benzemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Ancak bilirkişilerce değerlendirme yapılırken salt 556 sayılı KHK’nın 8/3 ve 8/5. maddelerine dayalı olarak inceleme yapılmışsa da, işbu dava bakımından öncelikle tartışılması gereken husus davalıya ait markaların aynı KHK’nın 5. maddesine göre marka olarak tescil ettirebilecek işaretlerden olup olmadığıdır. Bu itibarla, ilk derece mahkemesince, davalıya ait markaların, içerdikleri çakmak şekli sebebiyle marka olarak tescil ettirilebilecek işaretlerden olup olmadığına ilişkin bilirkişi incelemesi yaptırılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesi doğru görülmemiş, ilk derece mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının bozularak kaldırılması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK’nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 28/09/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

Daire çoğunluğunun bozma kararının gerekçesine yansıdığının tersine, İlk Derece Mahkemesince farklılıklar öne çıkarılarak yapılan karşılaştırmanın 556 sayılı KHK’nın sistematiğine, Dairemizin konuya ilişkin uygulamalarına uygun olduğu kanısında olduğumdan, Bölge Adliye Mahkemesi kararının başvurunun esastan reddine dair kararın onanması gerektiğini düşünüyorum.