Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2019/4736 E. 2020/5098 K. 17.11.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/4736
KARAR NO : 2020/5098
KARAR TARİHİ : 17.11.2020

MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesince bozmaya uyularak verilen 19.09.2018 tarih ve 2015/465 E. -2018/1008 K. sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin davacı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalıların müvekkili bankanın yöneticisi oldukları dönemde Bahçeşehir projesi 1. etap yapımı nedeniyle yaptıkları sözleşme ve işlemlerle zarara neden olduklarını, zararın banka ve Başbakanlık müfettişlerince tespit edildiğini ileri sürerek, 93.601.203,38 TL banka zararının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar davanın reddini istemişlerdir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama ve alınan bilirkişi raporuna göre, davacı vekili her ne kadar davalıların banka sermayesini verimlilik ve karlılık esaslarına göre kullanılmaması, değerlendirilmemesi ve bu konuda gerekli gayret ve basiretin gösterilmemesi sebebi ile bankayı zarara uğrattığını, bankayla Süzer Holding, Zer İnşaat, Mesa ve Nurol şirketleri arasında akdedilen adi ortaklık sözleşmeleri uyarınca Bahçeşehir Projesi için adi ortaklık kurulduğu ve bu adi ortaklıktan sözleşmeye göre satış gelirlerinden maliyet ve giderler düşüldükten sonra kalan meblağın %55’nin banka, %27’sinin Zer İnşaat, %9 Mesa, %9’nun Nurol tarafından paylaşılacağına ilişkin sözleşme akdedildikten sonra bu sözleşmenin ve ortak girişimin feshedildiği ve akabinde yapılan sözleşmeyle satış hasılatının %86’sının Emlak Banka, %8,4’nün Zer İnşaata, %2,8’nin Nurol’a, %2,8’nin ise Mesa’ya ait olacağının düzenlendiğini, gerek adi ortaklık döneminde gerekse sözleşmede inşaatın müteahhitliğini Nurol ve Mesa şirketlerinin üstlendiğini, müteahhit ücretinin bankanın ve inşaat sektörünün genel uygulamasına aykırı olarak baz maliyet + %20 kâr üzerinden belirlendiğini, eş anlatımla inşaatın tüm maliyetinin banka üzerinde bırakılıp maliyetin %20’sinin müteahhit karı olarak ödenmesinin kararlaştırıldığını, bu durumun maliyetler üzerinde sözleşmede belirtilmesine rağmen etkin bir kontrol mekanizması kuramayan müvekkilinin zararına bir durum oluşturduğunu ileri sürmüşse de, belirtilen dönemlerdeki yani 1988-1991 yılları arasındaki ülkemizdeki enflasyon oranı dikkate alındığında maliyet + %20 kâr oranının bugün için yada davanın açıldığı tarih itibariyle yüksek gibi gözükse de enflasyonist ortamda yüksek olmadığı, öte yandan söz konusu projeden davacı bankanın ne şekilde zarara uğradığı hatta zarara uğrayıp uğramadığının dahi kesin hesap yapılmadığından ispatlanamadığı, davacı banka tarafından konut üretim sürecinde katlanılan finansman maliyetlerinin de zarara dahil olacağı ileri sürülmüşse de bu hususun davalılar tarafından, dava açılışında maliyetlerin yüksek olması iddiasına dayanan davacı açısından iddianın genişletilmesi kapsamında kalması nedeniyle kabul edilmediği, öte yandan finansman giderinin maliyetlere katılması halinde, maliyetin daha da artacağı ve bu durumun esasen davacı banka lehine olacağı, ayrıca yapılan satışların da maliyet + %20 kâr oranı ile satıldığı, dolayısıyla bankanın söz konusu satışlardan herhangi bir zararının doğmadığı, zararı doğmuş olsa bile bu zararın davacı banka tarafından usule uygun şekilde delilendirilip ispatlanamadığı gerekçesiyle, davacının davasının sübut bulmadığından reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, Emlak Bankası’ndan harç alınmasına yer olmadığına, 17.11.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.