Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2019/463 E. 2020/3939 K. 07.10.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/463
KARAR NO : 2020/3939
KARAR TARİHİ : 07.10.2020

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 19.07.2017 tarih ve 2014/1410 E. – 2017/701 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’nce verilen 10.10.2018 tarih ve 2018/171 E. – 2018/903 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 06.10.2020 günü tebligata rağmen gelen olmadığı yoklama ile anlaşıldı, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, tarafların dava dışı Maks Burger Gıda Maddeleri Ltd. Şti.’nin %50’şer oranında hissedarı olduğunu, davalının 22.10.2003 tarihinden 01.07.2014 tarihine kadar münferiden, 01.07.2014 tarihinden itibaren de müştereken müdürlük yaptığını, davalının münferit müdürlüğü dönemi için diğer ortak olan davacıya bilgi vermediğini, yapılan araştırmalarda davalının 01.01.2010- 31.12.2014 tarihleri arasında şirketin hesabından kendi hesabına muhtelif paralar aktardığının anlaşıldığını, davalının bu dönemde şirkete borcu bulunduğunun görüldüğünü, zimmete geçirilen tutarların şirket kayıtlarında gösterilmediğini, davalının şirketin içini boşaltmayı amaçladığını, Maks Burger Gıda Maddeleri Ltd. Şti. ile aynı alanda faaliyet gösteren Sasa Gıda Maddeleri Ltd. Şti.’nin %50 ortaklığını ve müdürlüğünü yaparak rekabet etmeme yükümünü ihlal ettiğini, davalının kendisine ve ailesine geçirdiği paralar nedeniyle şirketin kredi çekip faiz yükü altına girdiğini, bunların da davalının şirkete verdiği zarar arasında bulunduğunu ileri sürerek davalının müdürlük yetkisinin kaldırılmasını, ortaklıktan çıkarılmasını, davalının şirkete verdiği zararın karşılığı olarak şimdilik 4.000.000.- TL’nin faiziyle tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, her ay mali tabloları e-maille alan davacının uzun süre sonra bu davayı açmasının iyiniyetle bağdaşmadığını, kredilerin ana tedarikçi Tab Gıda A.Ş.’nin talebiyle çekildiğini, şirket borçlarının müvekkilinin şahsi parasından ödendiğini, davacı adına da bir çok ödeme yaptığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, davalının ortağı ve temsilcisi olduğu Maks Burger Gıda Maddeleri Ltd Şti. adına kullanmış olduğu kredilerden dolayı fazladan ödenen faiz kapsamında şirketi toplam 453.288.- TL zarara uğrattığı, davalının şirketi kötü yönettiği, yönetiminden kaynaklı haksız rekabeti nedeniyle kendisinin müdürlük görevinden azledilmesi gerektiği, ortaklıktan çıkarma için gerekli şirket kararının alınmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalının müdürlük görevinin sona erdirilmesine, tazminat talebinin kısmen kabulüne, 453.288.- TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tarafların ortak olduğu şirkete ödenmek üzere davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine, ortaklıktan çıkartılma talebinin dava şartı yokluğu nedeni ile reddine karar verilmiştir.
Taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1-Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre, davalı vekilince yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; davacı, diğer taleplerinin yanında davalı şirket müdürünün şirket hesabından kendi hesabına para aktardığını, bunların bir kısmının kayıtlara geçirilip bir kısmının geçirilmediğini, bu eylemlerin şirketin zararına sebebiyet verdiğini ileri sürerek şimdilik 4.000.000.- TL’nin davalıdan tahsili ile Maks Burger Gıda Maddeleri Ltd. Şti.’ne ödenmesini istemiştir. İlk derece mahkemesince sadece, şirketin banka ve diğer kuruluşlara ödediği faiz kapsamındaki zararın davalıdan tahsili ile şirkete ödenmesine karar verilmiş, fazlaya dair talep reddedilmek suretiyle davalının hesabına aktarıldığı iddia edilen tutarların şirkete ödenmesi yönündeki talep bir gerekçe kurulmaksızın reddedilmiştir. Davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf itirazları ise Bölge Adliye Mahkemesince, davalı uhdesinde bulunan tutarın dava dışı şirketin yönetici ve ortağından alacağı kapsamında olduğu, şirketin borçlusu olan yönetici ortağından olan alacağını her zaman isteyebileceği gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesinin gerekçesine almadığı yeni bir gerekçe ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Karar tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2. bendi uyarınca yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında duruşma yapılmadan karar verilecektir. 22.07.2020 tarihli 7251 sayılı Kanunla 6100 sayılı HMK’nın bazı maddeleri değiştirilmiş ise de anılan bent hakkında bir değişikliğe gidilmemiştir. Bu durumda ancak İlk Derece Mahkemesinin gerekçesinin benimsenmesi halinde esastan ret kararı verilebileceği halde Bölge Adliye Mahkemesince, davalının uhdesinde olduğu iddia olunan şirket alacağının davalıdan alınarak şirkete verilmesi talebi yönünden farklı bir gerekçe ile ret kararı verildiği için İlk Derece Mahkemesinin kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında karar verilmeden yazılı şekilde istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi yerinde olmamış, kararın bu yönden bozulmasını gerektirmiştir.
3-Kabule göre de, davalı müdür hakkında açılan ceza davasına ilişkin dosya celbedilmeden ve davalı müdür uhdesinde bulunduğu iddia olunan şirket parasının usul dairesinde şirkete yapılan borçlanma mı olduğu yoksa davalının şirket malvarlığını hukuka aykırı bir surette mi uhdesine geçirdiği hususu değerlendirilip tartışılmadan şirketçe her zaman istenebilecek alacak olarak nitelendirilmesi yerinde olmamış, kararın bu yönden de bozulmasını gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine, (2) ve (3) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacı yararına BOZULMASINA, HMK’nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, aşağıda yazılı bakiye 25.158,34 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 07.10.2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

Bölge Adliye Mahkemelerince istinaf başvurusunun reddine dair verilen kararların, diğer tüm mahkeme kararları gibi gerekçeli olması, Anayasa’nın 141. maddesi ile HMK’nın 297. maddesince öngörülmüş bir zorunluluktur. Bu itibarla, somut dava bakımından, varlığı ileri sürülen sorumluluk kalemlerinden biri bakımından ilk derece mahkemesince verilen red kararına vaki davacı yanın istinaf başvurusunun, kararda açıklanan gerekçe ile esastan reddine karar verilmesinde usule bir aykırılık bulunmadığı kanaatinde olduğumdan, Daire çoğunluğunun (2) nolu bentte belirtilen bozma görüşüne katılmıyorum.