Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2019/4461 E. 2020/4520 K. 27.10.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/4461
KARAR NO : 2020/4520
KARAR TARİHİ : 27.10.2020

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada Yozgat 1. Asliye Hukuk Mahkemesince bozmaya uyularak verilen 05.07.2019 tarih ve 2017/430-2019/477 sayılı kararın duruşmalı olarak Yargıtayca incelenmesinin davalı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 27.10.2020 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davalı vekili Av. … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin hisse devir ve kabul sözleşmesi ile davalı şirkete 18.07.2000 tarihinde hisse bedeli 500 DEM olmak üzere 80 adet hisse karşılığı 40.000 DEM ödediğini, müvekkilinin davalı tarafça, kar payı alacağı ve ana parasını istediği an geri alabileceği şeklindeki yönlendirmelerle ikna edildiğini, böyle birçok kişinin davalı tarafça kandırıldığını, müvekkilinin davalı şirketteki ortaklığının geçerli bir şekilde kurulmadığın, davalı tarafça müvekkiline şimdiye kadar hiç kar payı verilmediği gibi, şirkete geçerli bir şekilde ortak olduğuna dair yazılı bir belge de verilmediğini, şirket kayıtlarında da müvekkilinin ortaklığına dair TTK hükümlerine uygun hiçbir belge bulunmadığını, yatırılan paranın iadesi gerektiğini, Yimpaş Yönetim Kurulu Başkanı’nın Sermaye Piyasası Kanunu’na muhalefet ve izinsiz halka arz suçundan mahkumiyetine karar verildiğini, müvekkilinden alınan paranın hangi hukuki nedene dayalı olarak alındığının belirsiz olduğunu ve davalıdan istenilmesine rağmen iade edilmediğini ileri sürerek, müvekkili ile davalı arasında geçerli bir ortaklık ilişkisi kurulmadığının tespiti ile müvekkilinin davalıdan olan 40.000 DEM alacağından fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL’sinin 18.07.2000 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiş; 24.04.2019 tarihli ıslah dilekçesiyle talebini 40.707,02 TL olarak ıslah etmiştir.
Davalı vekili, zamanaşımı def’inde bulunmuş, davacının müvekkili şirketin ortaklar pay defterinde kayıtlı ortağı olup, 80 adet hisseye sahip olduğunu, müvekkilinin çok ortaklı, halka açık bir anonim şirket olduğunu, sadece davacıya değil hiç kimseye parasını geri alabileceği ve çok kar edeceği taahhüdünde bulunmadığını, TTK’nın 405/2 maddesi uyarınca ortakların sermaye olarak verdiklerini geri isteyemeyeceklerini, müvekkilinin tasfiye halinde de olmadığını, TTK’nın 329. maddesi uyarınca şirketin kendi hissesini temellük sonucunu doğuracak işlemler yapamayacağını, TTK’nın 416 ve 417. maddelerine göre anonim şirket ortaklığının pay defterine kayıtla hüküm ifade ettiğini ve pay defterine kayıtlı olan kişinin ortak sıfatına haiz olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, uyulan bozma ilamı, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında sahih bir ortaklık ilişkisinin kurulmadığı; davalı şirketin ve yetkililerinin, primli pay senedi çıkarma yetkisi olmaksızın, nominal değerin üzerindeki bedel üzerinden “Ortaklık Sözleşmesi”, “Taahütname”, “Hisse Senedi Talep Formu” ve “Hisse Devir Kabul Sözleşmesi” adlı belgeler ile yüksek kar ve istenildiği zaman para iadesi vaadi ile şeklen ortak görünen gerçek kişilerin iradesini fesada uğratma yönündeki haksız eylemlerinden ötürü, davacının vaki zararından haksız fiil hükümleri çerçevesinde sorumlu oldukları gerekçesiyle davanın kabulü ile 40.707,02 TL alacağın 10.000,00 TL’sinin dava tarihi olan 16.07.2010 tarihinden bakiye 30.707,02 TL’sinin ise ıslah tarihi olan 24.04.2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalından tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, davalı ile geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığı için davalı şirket ortağı olmadığının tespiti ile bu amaçla verilen paranın tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece yukarıda özetlenen gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Ancak, 07.12.2019 tarih, 30971 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 7194 sayılı Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 41. maddesinde 25.03.1987 tarihli ve 3332 sayılı Sermaye Piyasasının Teşviki, Sermayenin Tabana Yaygınlaştırılması ve Ekonomiyi Düzenlemede Alınacak Tedbirler ile 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ve 3182 sayılı Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici maddenin eklendiği belirtilmiş olup, işbu geçici 4. maddede ”31.12.2014 tarihine kadar, pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak nominal ya da primli değer üzerinden pay veya pay adı altında satışı yapılmış olan her türlü araç, 06.12.2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun kaydileştirmeye ilişkin şartlarına tabi olmaksızın 29.06.1956 tarihli ve 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu ile 13.01.2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında pay addolunur, bu ortaklıklara yapılan ödemeler pay karşılığı yapılmış kabul edilir ve ortaklık ilişkisi kurulmuş sayılır. Bu payların kaydileştirilmemiş olması ortaklık haklarına halel getirmeyeceği gibi ortaklık ilişkisinin kurulmadığı da iddia edilemez. Birinci fıkra kapsamında kurulmuş olan ortaklık ilişkileri hakkında; geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı veya primli pay satışı yapıldığı ileri sürülerek sebepsiz zenginleşme, haksız fiil, sözleşme öncesi görüşmelere aykırılık veya sözleşmeye aykırılık nedenlerine dayalı olarak açılan ve kanun yolu incelemesindekiler dahil görülmekte olan menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilir ve yargılama gideri ile maktu vekalet ücreti ortaklık üzerinde bırakılır.” hükmü düzenlenmiş, aynı Kanun’un 52/1-h maddesinde de işbu hükmün yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği hükme bağlanmıştır.
Bu durum karşısında, mahkemece taraf iddia ve savunmalarının Sermaye Piyasası Kanunu’nun 16. maddesi ve anılan yasal düzenleme kapsamında değerlendirilerek sonucuna göre bir karar vermek üzere kararın re’sen bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre, davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, kararın re’sen BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, bozma nedenine göre duruşma vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 27.10.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.