Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2019/4344 E. 2020/2506 K. 01.06.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/4344
KARAR NO : 2020/2506
KARAR TARİHİ : 01.06.2020

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 14/11/2017 tarih ve 2017/330 E. – 2017/1315 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Adana Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi’nce verilen 10/05/2019 tarih ve 2018/995 E. – 2019/531 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacı ile İller Bankası A.Ş. arasında Dörtyol Atık Su Arıtma Tesisi İnşaatı işi konusunda sözleşme yapıldığını, inşaatın 30/01/2013 tarihli İnşaat Bütün Riskler Sigorta Poliçesi kapsamında teminat altına alındığını, tesiste arızalar meydan geldiğini, bu arızaların poliçe kapsamında olduğunu, davalı … şirketinin hasarı ödememesi nedeniyle davacı tarafından 424.918,00 TL ödeme yapıldığını, o sigorta şirketinin poliçeye aykırı davranışı nedeniyle davacının bu miktarda zarara uğradığını, söz konusu zararın davacıya ödenmesi gerektiğini, ancak meydana gelen zararların tam miktarlarının, hasarın ne kadarının poliçe kapsamında yer aldığının, davalı tarafından hasar kabul edilmiş ise de, muafiyet sınırına itiraz edildiğinden bu hususun açığa kavuşmasının yargılamayı gerektirdiğini, bu nedenle davanın belirsiz alacak davası şeklinde açıldığı ileri sürerek, şimdilik 10.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davacı tarafça ileri sürülen zarar miktarının iki ayrı fatura içeriği ile bildirildiği ve belirli olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasının usulen mümkün olmadığını, talep edilen hasar miktarının gerçeği yansıtmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, dava dilekçenin “açıklamalar” kısmının dördüncü maddesinde “davalı ile imzalanan All-Risk Sigorta poliçesi kapsamında teminat altına alınan Dörtyol Arıtma Tesisi İnşaatı işinde meydana gelen hasar ve arızalar nedeniyle müvekkilim 424.918,00.TL ödemek zorunda kalmış ve sigorta şirketinin poliçeye aykırı davranışı nedeniyle bu miktar kadar zarara uğramıştır. Söz konusu bedelin davalı ile imzalanan All-Risk Sigorta Poliçesi ve yasal düzenlemeler ışığında müvekkile davalı … tarafından ödenmesi gerekmektedir” denilmek suretiyle davacı tarafından zarar miktarının belirtildiği, buna göre davacının uğradığı hasar miktarı ve talep olunan miktarın belli olduğu, 6100 sayılı HMK’nın 115/1 maddesinde dava şartlarının mevcut olup olmadığı hususunun yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden araştırılması gerektiği, davacının uğradığı hasar ve zarar miktarı belli iken belirsiz alacak davası açmakta hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle, dava şartı noksanlığından davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Adana Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi’nce, taraflar arasında sigorta sözleşmesi bulunduğu ve davacının sigorta sözleşmesi kapsamında yer alan zararını 424.918,00 TL olarak bildirdiği, sözleşmede muafiyet oranının belli olduğu, bu nedenle dava konusu alacağın somut olarak belirlenebilir olduğu, her ne kadar kısmi dava açılması mümkün ise de, davacı davasını belirsiz alacak davası olarak bildirdiğinden kısmi dava olarak kabulünün mümkün olmadığı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2014/16561-2011/11486 EK sayılı ilamının da bu yönde olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK’nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK’nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 10,00 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 01/06/2020 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.