Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2019/4202 E. 2020/2640 K. 08.06.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/4202
KARAR NO : 2020/2640
KARAR TARİHİ : 08.06.2020

MAHKEMESİ : FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince bozmaya uyularak verilen 27/03/2018 tarih ve 2018/61-2018/111 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin davalı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı adına 03. sınıfta tescilli 138485 (92/009414) sayılı “KOMİLİN” ibareli markasının bazı emtialarda hiç kullanılmadığını ileri sürerek söz konusu emtialar yönünden 556 sayılı KHK’nın 14. maddesi gereğince kısmen iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının, yenilebilir yağlar için tescili “Komili” markalarını devralırken başkalarının kullanımında bulunan ve farklı ürünler için tescilli “Komili” markalarının varlığına ve bu markaların kullanılmasına tahammül etmesi gerektiğini, müvekkilinin “Komili” markalarını gerçek hak sahibinden devraldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, uyulan bozma ilamı ve tüm dosya kapsamına göre, 554 sayılı KHK’nin 42. maddesinin Anayasa Mahkemesi’nin 2013/147 Esas 2014/75 Karar sayılı ilamı ile iptaline karar verildiği, yine 556 sayılı KHK’nın 14. maddesinin de Anayasa Mahkemesi’nin 2016/148 Esas 2016/189 Karar sayılı ilamı ile iptaline karar verildiği ve bu kararın 06/01/2017 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdiği, bu kapsamda açılan davanın yasal dayanağının kalmadığı, kullanma zorunluluğunu düzenleyen başka bir iç hukuk kuralı da bulunmadığından TRIPS Anlaşması’nın 19. maddesinin uygulanarak yasal boşluğun doldurulamayacağı, dava tarihinde yürürlükte bulunmayan 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu hükümlerinin de geriye yürütülemeyeceği, ancak dava tarihi itibariyle davacının haklılık durumuna göre yargılama giderleri ve vekalet ücretinden davalının sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, davanın yasal dayanağının Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi nedeniyle mahkemece konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekli ise de yargılama giderlerinin tarafların haklılık durumuna göre belirlenmiş olması nedeniyle bu hususun sonuca etkili olmamasına göre, davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle kararın ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 10,00 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 08/06/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

Dava, davalı adına tescilli markanın kullanmama nedenine dayalı iptali istemine ilişkin olup davanın hukuki nedeni, bir başka söyleyişle, yasal dayanağı mülga 566 sayılı KHK’nın 14. maddesidir.
Söz konusu KHK hükmü, Anayasa Mahkemesinin 14.12.2016 tarih ve 148-189 sayılı kararı ile iptal edilmiş ve kararın RG’de yayımlanması üzerine Anayasamızın 153. maddesi çerçevesinde davanın hukuki nedeni ortadan kalkmıştır. Bu durumda, yasal dayanağı bulunmayan davanın esastan reddine hükmedilmesi gerekir.
Davanın açıldığı tarihte söz konusu KHK hükmünün mevcut olması bu sonucu değiştirmeye elverişli değildir. Çünkü, Anayasa Mahkemesi kararının, dava nedeni ile dava konusu üzerinde bir etkisi yok ise de, söz konusu karar, davanın dayandığı hukuki sebebi ortadan kaldırmıştır. Nitekim, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları, bu nedenle, iptal edilen kanun yahut KHK hükmüne dayalı olarak açılan derdest (devam eden) davalara da kesin olarak etkilidir. Aksinin kabulü halinde, hukuka ve anayasaya aykırı bulunarak iptal edilen bir kanun veya kanun hükmündeki kararname hükmüne dayalı olarak hüküm kurulması gibi hukuk devleti ilkesine açıkça aykırı bir duruma yol açılması kaçınılmazdır.
Yukarda da belirtildiği üzere, yasal dayanağı bulunmayan yahut açıklandığı biçimiyle hukuki nedeni bulunmayan bir davanın konusuz kaldığından, hatta ve hatta davanın esastan sonuçlanmadığından söz edilemez. Dava esastan görülmüş ve reddedilmiştir. Bu durumda, yargılama giderleri bakımından HMK’nın 331/1. maddesinin uygulanması olanağı bulunmamaktadır. Aksinin düşünülmesi ve Anayasa Mahkemesinin iptal kararı nedeniyle davanın konusunun kalmadığının kabulüyle buna dayalı olarak davanın açıldığı tarihte haklı nedenlere dayalı olup olmadığının değerlendirilmesi, haklılığın iptal edilen KHK hükmüne dayalı olarak değerlendirilmesi zorunluluğu nedeniyle çelişkili bir yaklaşımı beraberinde getiriyor olmakla benimsenemez.
Şu halde, aksine bir kanun hükmü bulunmadığı gözetildiğinde, davanın reddiyle HMK’nın 326/1. maddesi hükmü uyarınca, yargılama giderlerinin davacıya yükletilmesi gerekir.
Açıklanan nedenle, Daire çoğunluğunun aksi yöndeki kararına katılamıyoruz.