Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2019/4102 E. 2019/7440 K. 25.11.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/4102
KARAR NO : 2019/7440
KARAR TARİHİ : 25.11.2019

MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

Taraflar arasında görülen davada Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi verilen 19/07/2016 tarih ve 2016/7872015/591 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesinin davacı vekili tarafından istenilmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı bankadan muhtelif tarihlerde ticari ve konut kredileri kullandığını, davalı bankanın kullanılan bu krediler sebebiyle müvekkilinden dosya masrafı ve komisyon gibi adlar altında toplamda 31.918,39 TL tahsilat yaptığını, bu tutarların haksız olarak tahsil edildiğini zira söz konusu kredi sözleşmelerinde bu tahsilatların yapılacağına dair yer alan hükümlerin genel işlem koşulu niteliğinde olduğunu ve yazılmamış sayılmaları gerektiğini ileri sürerek, 31.918,39 TL’nin mevduata uygulanan en yüksek faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve bilirkişi raporu doğrultusunda taraflar arasında akdedilen kredi sözleşmelerinin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nın 22. (6102 sayılı TTK’nın 20.maddesi) maddesine göre, tacirin görmüş olduğu hizmete karşılık olarak olarak münasip bir ücret istemeye hakkı olduğu, somut olayda da tacir olan bankanın kullandırdığı ticari krediler karşılığında uygun bir ücret isteyebileceği, davaya konu kredi sözleşmelerinde bu ücretlerin hangi oranlar üzerinden alınacağı hususunda bir belirlemeye gidilmediği, bu durumda, Yargıtay içtihatlarına göre, emsal banka uygulamaların araştırılması gerektiği, davacının davalı bankadan kredi kullandığı 2010 ila 2014 yılları arasında katılım bankaları tarafından davaya konu krediler için %1 ila %5 arasında değişen oranlarda komisyon alındığı, bu oranlar gözetildiğinde davalı banka tarafından tahsil edilen komisyonların emsal banka uygulamalarının bile altında olduğu,bu nedenle davacının kullandığı ticari krediler nedeniyle ticari kredi tutarları toplamı üzerinden alınmış olan 29.463,99 TL kesintiyi talep edemeyeceği, dava konusu edilen 3 adet konut finansman kredisi için kesilen komisyonların ise tüketici mahkemelerin görev alanında kaldığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1-) Dava, davacı yanca kullanılan krediler sebebiyle komisyon vs. adlar altında tahsil edilen tutarların istirdadı istemine ilişkin olup, mahkemece, yazılı şekilde, ticari krediler sebebiyle tahsil edilen tutarların emsal banka uygulamalarına göre makul olup, istirdadını gerektirecek bir sebep bulunmadığı, konut kredileri bakımından ise tüketici mahkemelerin görevli olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Ancak mahkemece, hükmün gerekçe kısmında, konut kredilerine ilişkin talebin tüketici mahkemelerinin görev alanına girdiği belirtilmiş olmasına rağmen hüküm fıkrasında bu talebe ilişkin usulüne uygun olarak görevsizlik kararı verilmediği anlaşılmaktadır. Zira hüküm fıkrasında görevli mahkeme bildirilmediği gibi, görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren HMK’nın 20. maddesinde belirtilen süreler içerisinde başvurulması halinde dosyanın görevli mahkemeye gönderileceği aksi takdirde ise davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği de belirtilmemiştir. Karar bu haliyle hüküm ve gerekçe arasında çelişki arz ettiği gibi, konut kredilerine ilişkin davanın esastan mı yoksa usulden mi reddedildiği hususunda tereddüde sebep olabilecek niteliktedir. Bu itibarla, mahkemece, konut kredilerine ilişkin davanın tefriki ile yeni bir esasa kaydedilmesi ve usulüne uygun olarak görevsizlik kararı verilmesi ve yine ticari kredilere de ilişkin de esasa ilişkin hüküm tesisi gerekirken hüküm ve gerekçe arasında çelişki oluşturur ve davanın esastan mı yoksa usulden mi reddedildiği hususunda tereddüde mahal verir şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün re’sen bozulması gerekmiştir.
2-)Bozma sebep ve şekline göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, hükmün re’sen BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 25/11/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.