Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2019/3787 E. 2020/1971 K. 24.02.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/3787
KARAR NO : 2020/1971
KARAR TARİHİ : 24.02.2020

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 27/10/2016 tarih ve 2014/685 E.- 2016/805 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi’nce verilen 10/06/2019 tarih ve 2018/526 E.- 2019/777 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, 6100 sayılı Kanunun’un 369. maddesi gereğince miktar veya değer söz konusu olmaksızın duruşmalı olarak incelenmesi gereken dava ve işlerin dışında bulunduğundan duruşma isteğinin reddiyle dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacının, davalı şirketin ortağı ve YK üyesi olduğunu, 10/06/2013 tarihli ve 2013/08 karar nolu YK kararında “şirketin Akbank ile imzalamış olduğu kredi sözleşmesinden ve şirketin taraf olduğu hisse devir sözleşmesinden kaynaklanan borçlarının ödenmesi için 9.605.248.- TL finansman ihtiyacı doğduğu gerekçesine dayanılarak, 2,35 Euro kur fiyatı ile ortaklardan borç alarak sağlanmasına, her ortağa sermaye oranında katılma hakkı verilmesine, daha sonra genel kurulun toplanarak verilmiş olan borç karşılığında pay sahiplerine hisse çıkarılarak sermaye artırımına gidilmesine, ortaklara olan borçların sermayeye eklenerek ortadan kaldırılmasına” oy çokluğuyla karar verildiğini, müvekkilinin karara muhalif kaldığını, karardan sonra şirketin çoğunluk hissesine sahip olan Inpharmas Cooperatief U.A.’nın 03/07/2013 tarihinde 3.480.000- Euro, 04/07/2013 tarihinde de 1.505.812- Euro havale ettiğini, davalı şirketin de 5.985.812- Euro tutarında Inpharmas Şirketi’ne borçlandırıldığını, bu işlemin batıl olduğunu, çünkü müvekkilinin haklarının ihlâl edildiğini, bu borcun Mustafa Birgi isimli kişinin hisselerinin satış bedelinin ödenmesi için kullanıldığını, Mustafa Birgi’ye olan borcun hisseleri satın alan Inpharmas’ın kişisel borcu olduğunu, davalı şirketin borcu olmadığını, davalı şirket tarafından bu nedenle yapılacak ödemenin gider olarak kaydının gizli kâr dağıtımı olduğunu, bunun TTK.’na ve Vergi Kanunlarına aykırılık teşkil ettiğini ileri sürederek, 10/06/2013 tarihli ve 2013/08 nolu YK kararının TTK 391. maddesi gereğince batıl olduğunun tespitine, borç kaydının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, şirketin mevcut ortaklık yapısında Inpharmas Holdings Cooperatief U.A.’nın yaklaşık %87 oranında, … … ve davacının yaklaşık %13 oranında paya sahip olduklarını, davalı şirketin söz konusu YK kararının şirketin borçlarının ödenmesi amacıyla alındığını, karar sonrasında şirket ortağı Inpharmas’ın o tarihteki kurlara göre 5.143.360- USD borç verdiğini, alınan bu borç ile hisselerini şirkete satan Maya Holding A.Ş’ye 31/07/2013 tarihinde 577.773.-USD, …, …, …ve Christoph Kerstein’e toplam 1.989.602.-USD ödendiğini, ayrıca Akbank’a kredi borcuna mahsuben 2.575.984.-USD ödendiğini, ortağın ödemelerinin tamamının davalı şirketin borçlarının ödenmesine kullanıldığını, böylece davalı şirketin üçüncü kişi alacaklılar yerine kendi ana ortağına borçlu hale geldiğini, yapılan işlemin ve alınan kararın TTK’ya ve MK’ya uygun olduğunu, kararın şirketin menfaatine olduğunu, ortağın şirkete ihtiyaç doğrultusunda borç vermesinin ne eşit işlem ikesine ne de sermaye yapısına aykırı olmadığını, pay sahibinin kanundan kaynaklanan vazgeçilmez haklarını da ihlal etmediğini, dolayısıyla TTK 391. maddesinde tahdidi olarak sayılan koşulların mevcut olmadığını, davacının dava açma hakkını kötüye kullandığını savunarak, haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince, iddia, savunma, dosya kapsamı ve benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda, dava konusu kararın butlanını gerektirecek bir durumun olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, dava konusu yönetim kurulu kararı yönünden butlan koşulları mevcut olmadığı, ilk derece mahkemesi kararının yerinde olduğu gerekçesiyle, HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK’nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK’nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 10,00 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 24/02/2020 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.