Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2019/3399 E. 2019/7394 K. 21.11.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/3399
KARAR NO : 2019/7394
KARAR TARİHİ : 21.11.2019

MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesince bozmaya uyularak verilen 13/12/2016 tarih ve 2015/24-2016/815 sayılı kararın Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili ve katılma yolu ile davalılar vekili tarafından istenmiş olduğu anlaşılmakla, bazı noksanlıkların ikmali için mahalline gönderilen dosyanın eksikliklerin giderilmesinden sonra gönderildiği anlaşılmakla, duruşma için belirlenen 18.06.2019 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacı vekili Av. … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalılardan … ile uzun yıllara dayanan dostlukları bulunduğu, 2004 yılı sonlarında davalının davacıya şirket ortaklığı teklif ettiği, davalının ortaklık faaliyet konusu ile ilgili tecrübesinin bulunduğu ancak sermayesinin bulunmadığı, davalı ortaklığın bu şekilde oluştuğu, 2006 yılında sicile tescil edildiği, İzmir’de yaşaması sebebiyle ortaklığın tamamen davalının idaresinde yürüdüğü, 2008 yılında şirkete yeni ortak ve sermaye gerektiğinden bahisle yabancı bir vatandaşı ortak olarak aldıkları, bir kısım hisse devrinin bu şekilde yapıldığı, kendisine bu devir karşılığı herhangi bir ödeme de yapılmadığı, halen %23,75 oranında şirkette hissedar olduğu belirtilerek ciddi bir sermaye koyduğu halde şirketten para alamadıklarından dolayı sağlıklı bilgi verilmediği için verilere de ulaşamadıklarından şimdilik 10.000,00 TL’nin davalılardan tahsilini istemiş, 01.04.2013 tarihli ıslah dilekçesi ile müvekkilinin şirkete olan sermaye payı borcunun tamamen ödenmiş olmasına rağmen fazladan müvekkili eşi … hesabından daval … hesabına toplamda 100.000 TL ve… hesabından davalı şirket hesabına toplamda 99.343,00 TL gönderildiğini ileri sürerek, fazla ödenen sermaye bedeli 199.343,00 TL’nin 100.000 TL’sinin davalı …’den, bakiyesinin her iki davalıdan faiziyle birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, şirket ortaklığının doğru olduğu, ancak davada alacak iddiasının dayanaklarının açıklanamadığı, hangi alacak kaleminden hangi gerekçe ile ve hangi davalıya yönelik talepte bulunulduğunun açık olmadığı belirtilerek açıklama istenmiş, öte yandan herhangi bir borç bulunmadığı, şirket ile ilgili bilgi aktarımlarının yapıldığı, mali tabloların düzenli olarak gönderildiği, kayıtların düzgün tutulduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacı tarafa tüm delillerini bildirmesi için süre verilmesine rağmen herhangi bir yeni delil sunulmaması üzerine davacının ödediğini iddia ettiği paraların fazladan ödenen sermaye bedeli olup olmadığının tespiti için yemin delilinin hatırlatıldığı, davalı …’in aynı zamanda şirket yetkilisi olması sebebiyle yemini eda ettiği, sonuç olarak davacı tarafından gönderilen paranın ıslah dilekçesinde belirtildiği gibi fazladan ödenen sermaye bedeli olduğunun davacı tarafından ispatlanamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili ve katılma yolu ile davalılar vekili temyiz etmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Dava, fazla ödenen sermaye bedelinin istirdadı istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda özetlenen gerekçe ile sübut bulmayan davanın reddine karar verilmiştir. Bu durumda, kendisini vekil ile temsil ettiren davalılar lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. uyarınca nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken anılan husus nazara alınmaksızın maktu vekalet ücreti takdiri doğru olmamış ve kararın bu nedenle bozulması gerekmiş ise de, yapılan yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, HUMK 438/7. maddesi uyarınca hükmün, aşağıda yazılı olduğu şekilde düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hüküm fıkrasının 4. bendinde yer alan ”…1.800,00 TL…” ibaresi çıkartılarak yerine ”…17.910,58 TL …” ibaresi yazılmak sureti ile kararın davalılar yararına bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 13,00 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz eden davalılara iadesine, 21/11/2019 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞIOY

Davacı, 01.04.2013 tarihli ıslah dilekçesi ile davalı şirket temsilcisi olan diğer davalının, kendisinden sermaye borcunun eksik ödendiği iddiası ile para talep ettiğini, bunun üzerine kendisi adına eşi … hesabından davalı …’in şahsi hesabına 100.000.00 TL, dava dışı… tarafından da şirket hesabına 93.343.00 TL gönderildiğini, yargılama sırasında şirkete sermaye koyma borcu bulunmadığının bilirkişi raporu ile saptandığını, davalıların haksız zenginleştiğini bildirerek … tarafından gönderilen 100.000.00 TL’nin davalı …’den,… tarafından gönderilen 93.343.00 TL’nin ise her iki davalıdan avans faizi ile tahsilini talep etmiştir.
11.02.2013 tarihli ek bilirkişi raporunda, davacının kuruluştaki sermaye koyma borcunu ödediği, başka borcu bulunmadığı, dava dışı … tarafından davalı …’in şahsi banka hesabına toplamda 100.000.00 TL ödeme yapıldığı, davalı şirket hesabına yapılmış bir ödeme bulunmadığı,… tarafından da şirket hesabına 93.343.00 TL havale edildiği mütaala edilmiştir.
Bozmadan sonra teklif edilen yemini eda eden davalı … 09.02.2016 tarihli yemininde “şirketin finansal sıkışıklığı sebebi ile davacı adına … tarafından gönderilen paranın şirkete mali destek anlamlı para olduğunu, şirket hesabına da bu şekilde aktarıldığını,… tarafından gönderilen paranın ise davacı ile bir ilgisinin bulunmadığını” bildirmiştir.
Dava dışı… tarafından davalı şirket hesabına 10.09.2007 ve 01.04.2008 tarihlerinde gönderilen toplam 99.343.00 TL tutarındaki havalelerin davacı adına ve şirkete borç olarak gönderildiğine ilişkin davacı iddiası yasal delillerle kanıtlanamamıştır. Bu kalem alacak talebinin reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık yoktur.
Ancak, ıslah dilekçesi, 11.02.2013 tarihli ek bilirkişi raporu ve davalı tarafından eda edilen yemin kapsamında, davacının, davalı şirkete sermaya borcu olmadığı halde davalı …’in talebi üzerine, davacı adına eşi … tarafından davalı …’in şahsi banka hesabına 100.000.00 TL gönderildiği sabittir. Dava konusu bu miktar davalı şirketin banka hesabına gönderilmediği gibi davalı … tarafından şirket hesaplarına aktarıldığı da ispat edilemediğinden 100.000.00 TL’nin avans faizi ile birlikte davalı …’den tahsiline karar verilmesi gerekmektedir.
Yerel mahkeme kararı bu yönü itibariyle usul ve yasaya aykırı bulunduğundan, bozulmasına karar verilmesi gerekirken aksi yönde tezahür eden Sayın çoğunluk görüşüne katılamıyorum.