Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2019/3126 E. 2020/1900 K. 24.02.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/3126
KARAR NO : 2020/1900
KARAR TARİHİ : 24.02.2020

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 14. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 28/03/2018 tarih ve 2015/1035 E- 2018/347 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi’nce verilen 18/04/2019 tarih ve 2018/883 E- 2019/579 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Mustafa Ibrahim Adır tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, taraflar arasında 31.01.1997 tarihinde acentelik sözleşmesi imzalandığını ve acente konumundaki davalıya poliçe üretim ve prim tahsil yetkisi verildiğini, davalının müşterilerden tahsil ettiği primleri davacıya ödememesi üzerine, acentelik sözleşmesinin 02 mart 2015 tarihinde feshedildiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla, acentelik sözleşmesinden kaynaklanan 19.199,11 Euro alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, talebin zamanaşımına uğradığını, davacı yana acentelik sözleşmesinden kaynaklanan bir borçlarının bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma ve bilirkişi raporu doğrultusunda, taraflar arasında, prim tahsiline yetkili acentelik sözleşmesi akdedildiği, sözleşme ve yetki kapsamında davalı yanca 02/01/2005-11/05/2006 tarihleri arasında toplam 19.199,11 EURO tutarlı poliçelerin tanzim edildiği, davacı iddiasına konu alacağın muacceliyet tarihinin 11/05/2006 olduğu, ancak davacının talebine konu alacağın acentelik sözleşmesinden kaynaklandığı, BK 126/b.4 ve TBK 147/b.5 maddeleri kapsamında alacağın 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğu, davalı tarafından yapılan son poliçe tanzim tarihi 11/05/2006 nazara alındığında 5 yıllık zamanaşımının dava tarihi itibariyle dolduğu ve alacağın zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstinaf mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, her ne kadar davacı yanca, acentelik sözleşmesinin fesih tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin başlaması gerektiğini ileri sürülmüşse de; uyuşmazlığın kaynağı olan poliçelerin 2005 ve 2006 yıllarına ilişkin olduğu, söz konusu poliçeler yeşilkart ve CMR poliçeleri olduğundan, acentelik sözleşmesinin 21. maddesi gereği acentenin bu poliçelerin tahsilatını peşin yaptığı, zaten aksine bir kayıt ve iddiada bulunulmadığı, acentenin tahsil ettiği paraları sözleşmesinin 22. maddesine göre bir haftalık sürenin sonunda davacıya ödemesi gerektiği, o halde talep konusu alacak bakımından zamanaşımı süresinin, 818 sayılı BK’nın 128.maddesi uyarınca 2005 ve 2006 tarihlerinde işlemeye başladığı, 818 sayılı BK’nın 126/4. maddesi gereğince acentelik mukavelelerinden doğacak tüm davalar 5 yıllık zaman aşımına tabi olduğu, davacı yanca, somut olayda uzamış ceza zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği ileri sürülmüşse de, uzamış zamanaşımının uygulanması için ceza davası açılmasının zorunlu olmayıp, haksız eylemin aynı zamanda suç teşkil etmesinin yeterli olduğu, Ticaret Kanunu’na göre, bir şirketin yasal temsilcisinin yönetim kurulu olduğu, ceza soruşturmasının şahsiliği ilkesi gereğince yönetim kurulu üyelerinin şirket faaliyeti sırasında işlenen suçun olağan şüphelileri oldukları, somut uyuşmazlıkta tüzel kişiliği bulunan davalı acentenin ceza hukuku anlamında fail kabul edilmesi beklenemeyeceğinden, uzamış zamanaşımı süresinin uygulanmasının mümkün olmayacağı, Yargıtay 4.HD’nin 17/03/2009 tarih, 2008/7101 Esas ve 2009/3902 Karar sayılı ilamında da aynı sonuçlara ulaşıldığı, sonuç olarak, beş yıllık zamanaşımı süresi dolduğundan ve ihtilaf konusu olayda 818 sayılı Mülga BK’nın 133. maddesinde belirtilen zamanaşımını kesen bir sebep de bulunmadığından ilk derece mahkemesi kararının isabetli olduğu gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına ve davalıya atfedilen eylemin hukuki ihtilaf mahiyetinde olması ve suç teşkil etmemesi sebebiyle somut olaya uzamış ceza zamanaşımının uygulanamayacak olmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK’nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK’nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 10,00 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 24/02/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.