Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2019/2837 E. 2021/1416 K. 18.02.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/2837
KARAR NO : 2021/1416
KARAR TARİHİ : 18.02.2021

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 21. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi’nce bozmaya uyularak davanın esastan reddine dair verilen 29/04/2019 tarih ve 2019/436 E. – 2019/535 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesinin duruşmalı olarak davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 16.02.2021 günü hazır bulunan davacı vekili Av. … ile davalı vekili Av. … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin %25 ortağı olduğunu, 2014 yılı olağan genel kurul toplantısının 02/12/2015 tarihinde yapıldığını, gündemin 6. maddesinde şirket sermayesinin 10.000,00 TL’den 1.500.000,00 TL’ye çıkarılmasına ve arttırımına karar verilen sermaye miktarının şirket ortaklarınca nakit olarak karşılanmasına karar verildiğini, müvekkilinin alınan karara muhalefet ettiğini, toplantı esnasında yazılı olarak bildirdiğini, sermaye arttırım kararının usul ve esas açısından yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek müvekkilinin davalı şirketteki hisse miktarının ciddi oranda azalmasına sebebiyet veren ticaret hukukunun temel ilkelerine, objektif iyi niyet kurallarına ve hakların sakınılarak kullanılması gerektiği ilkesine aykırı olan ortaklar kurulunun 02.12.2015 tarihli sermaye arttırım kararının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, müvekkili şirketin “Yonca Süpermarket” ismi ile ticari faaliyetini yürüttüğünü, Ankara’nın değişik semtlerinde faaliyet gösteren biri genel merkezi, 9 adet şubesi ve 1 adet deposu bulunduğunu, 198 kişi çalıştırdığını, bu büyüklükteki şirketin en son yapılan genel kurulundan önceki kayıtlı sermayesinin yasal düzenlemenin öngördüğü minimum tutarı olan 10.000,00 TL olduğunu, şirketin bu ana sermaye ile devam ettiği taktirde ciddi ticari ve ekonomik olumsuzluk ile karşılaşmasının muhtemel bulunduğunu, sermaye arttırım kararının kesinlikle bir ortağı zarara uğratma, payını düşürme amacı taşımadığını, şirketin 10.000,00 TL ana sermaye ile ticari faaliyetlerini sürdürmeye çalışmasının örtülü sermaye sorunu doğurduğunu, mali müşavir tarafından hazırlanan özvarlık tespit raporunda da sermaye arttırımına gidilmesi zorunluluğunun belirtildiğini, ayrıca davacının iddia ettiği şekilde şirket sermayesinin tamamının nakden artırılmasının söz konusu olmadığını, dava dilekçesinde iddia edildiği gibi usule dair eksikliklerin gerçeği yansıtmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince davanın reddine dair verilen karar, davacı vekilinin istinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın kabulü ile genel kurulun 6. maddesinin iptaline karar verilmiştir. Bu karar Dairemizin 26.02.2019 tarih 2017 5121 Esas 2019 1547 Karar sayılı ilamı ile bozulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, bozma ilamına uyularak davalı şirketin 2009 yılında kurulduğu, sürekli bir gelişim gösterdiği, kuruluşundan beri sermaye artırmadığı, faaliyetlerine göre sermayesinin çok düşük kaldığı, bankalardan kredi kullanmadığı, satıcılardan vadeli mal aldığı, herhangi bir faiz veya vade farkı ödemediği, davalı şirketin 2009 yılındaki varlık / öz kaynak oranının %44 iken, 2015 yılında %3’lere kadar gerilediği, varlıkların borçlarla finanse edildiği, davalı şirketin ortaklarına olan borcunun sürekli arttığı, şirket sermayesinin 1.500.000,00 TL’ye yükseltilmesi halinde öz sermayesinin oranın %10 civarında makul seviyelere yükseleceği gibi davalı şirketin mevcut sermayesinin şirketin gelişmesi ve yatırım yapması için de yeterli olmadığı, bu hale göre davalı şirketin sermaye artırımına gitmesinin yerinde olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dosyadaki yazılara, Bölge Adliye Mahkemesince uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre, davacı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK’nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK’nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, takdir olunan 3.050,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 14,90 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 18.02.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.