Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2019/2734 E. 2019/7636 K. 28.11.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/2734
KARAR NO : 2019/7636
KARAR TARİHİ : 28.11.2019

MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesince bozmaya uyularak verilen 06/02/2019 tarih ve 2018/525-2019/103 sayılı kararın Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalı banka vekili ile katılma yolu ile davacı vekili tarafından istenmiş olduğu anlaşılmakla, duruşma için belirlenen 26.11.2019 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacı vekili Av. …, davalılardan Garanti Bankası A.Ş. vekili Av. … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı …’ın 13.06.2000 ile 11.03.2002 tarihleri arasında müvekkili şirkette çalıştığını, işten ayrılmasından sonra yapılan incelemelerde anılan davalının, bir takım sahte talimatlarla müvekkilinin, diğer davalı banka nezdinde bulunan hesaplarından usulsüz biçimde para çektiğinin tespit edildiğini, işten ayrılmadan önce başladığı usulsüz işlemlere işten ayrıldıktan sonra da devam ettiğinin anlaşıldığını, bu nedenle hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu, davalı bankanın hesaptan para ödenmesine ilişkin talimatlardaki imzaların gerçekten müvekkili şirket yetkilisine ait olup olmadığını kontrol etmeden ve müvekkilinden teyit etmeden söz konusu ödemeleri yapması nedeniyle kusurlu olduğunu, bu nedenle oluşan zarardan müvekkiline karşı sorumlu bulunduğunu ileri sürerek, 62.209 TL’nin faiziyle davalılardan müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı banka vekili, davaya konu edilen işlemlerin, davacı hesaplarının normal işleyişine dahil olduğunu, işlemlere dayanak talimatlar altındaki imzalar ile davacı şirketin imza sirküleri ve itiraz konusu edilmeyen işlemlerdeki imzalar arasında benzerlik bulunduğunu, usulsüz işlemleri gerçekleştirdiği ileri sürülen diğer davalı …’ın, söz konusu işlemlerden önce de benzer şekilde hesaplardan para çektiğini, anılan davalının işten çıkarıldığının müvekkiline bildirilmediğini, şirkete ait basılı evrak ve kaşenin güvenilir olmayan kişilerin eline geçmesine davacının yol açtığı, müvekkiline yüklenebilecek bir kusurun bulunmadığını, asıl davacının kusurlu olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı vekili, bir dönem davacı şirkette çalışan müvekkilinin, davacıya izafeten davalı bankadan para çektiğini, işten ayrıldıktan sonra da devam eden bu işlemlerin, davacı şirketin yetkilisi olan …ile olan samimiyetten kaynaklandığını, davaya konu olan tutarlardan hangilerinin müvekkili tarafından çekildiğinin ancak yapılacak bir imza incelemesinden sonra ortaya çıkacağını, müvekkilinin çektiği paraları şirket muhasebesine teslim ettiğini, ciddi bir şirkette banka hesaplarının aylarca kontrol edilmemesinin, kontrol edilmese dahi para kaybının fark edilmemesinin mümkün olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, uyulan bozma ilamı uyarınca takdiren %20 indirim yapıldığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile, davalı … yönünden verilen karar kesinleştiğinden bu yönde karar oluşturulmasına yer olmadığına, davalı banka yönünden tespit edilen 62.209,00 TL maddi zarardan takdiren %20 oranında müterafık kusur indirimi yapılarak 49.767,20 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle davalı bankadan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı banka vekili ile katılma yolu ile davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Dava, davacı şirketin davalı banka nezdinde bulunan hesabından usulsüz çekilen paralar nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkin olup, mahkemece davacının %20 müterafik kusurlu olduğu kabul edilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Ancak, bankalar kendilerine yatırılan paraları mudilere istendiğinde veya belli bir vadede ayni veya misli olarak iade etmekle yükümlüdür (4491 sayılı Yasa ile değişik 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 10/4 ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 61. maddesi). Bu tanımlamaya göre, mevduat ödünç ile usulsüz tevdi sözleşmelerinin niteliklerini taşıyan kendine özgü bir sözleşmedir. BK’nın 306 ve 307. maddeleri uyarınca ödünç alan, akdin sonunda ödünç verilen parayı eğer kararlaştırılmışsa faizi ile iadeye mecburdur. Aynı Yasa’nın 472/1. maddesi uyarınca usulsüz tevdide paranın nef’i ve hasarı mutlak şekilde saklayana geçtiği için ayrıca açıklamaya gerek kalmadan saklayan bu parayı kendi yararına kullanabilir. Bu açıdan değerlendirildiğinde, usulsüz işlemle çekilen paralar aslında doğrudan doğruya bankanın zararı niteliğinde olup, mevduat sahibinin bankaya karşı alacağı aynen devam etmektedir. Usulsüz işlemlerin gerçekleşmesinde ispatlandığı takdirde mevduat sahibinin müterafik kusurundan söz edilebilir ve banka bu kusur oranı üzerinden hesap sahibinin alacağından mahsup talebinde bulunabilir.
Yukarıda yapılan açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde ise, davacı tarafça dava dilekçesiyle, diğer davalı …’ın davacı şirkette çalıştığı, işten ayrılmasından sonra sahte talimatlarla davalı banka nezdinde bulunan hesaplardan usulsüz biçimde havale işlemleri gerçekleştirdiği ve ayrıca para çektiği, işten ayrılmadan önce başladığı usulsüz işlemlere işten ayrıldıktan sonra da devam ettiğinin tespit edildiği, davalı bankanın hesaptan para ödenmesine ilişkin talimatlardaki imzaların gerçekten davacı şirket yetkilisine ait olup olmadığını kontrol etmeden ve teyit almadan ödemeleri yapması nedeniyle kusurlu olduğunun iddia edildiği, davalı bankanın ise, dava konusu işlemlerin, davacı hesaplarının normal işleyişine dahil olup, işlemlere dayanak talimatlar altındaki
imzalar ile davacı şirket imza sirkülerinde yer alan imzaların benzer olduğu, davacı şirket çalışanı diğer davalının söz konusu işlemlerden önce de benzer şekilde hesaplardan para çektiği ve işten çıkarıldığının davalı bankaya bildirilmediğinin savunulduğu, mahkemece bozma öncesi yapılan yargılama sırasında dava konusu işlemlere ilişkin talimat ve dekontlar üzerinde imza incelemesi yaptırıldığı, 11.12.2013 tarihli Adli Tıp raporunda, talimat asıllarında davacı şirket adına atılı imzaların şirket temsilcisine ait olmadığı, davalı …’ın eli ürünü olup olmadığının tespit edilemediği, 27.06.2008 tarihli Adli Tıp raporunda da, 35.961,00 TL tutarındaki 12 adet dekonttaki imzanın davalı …’ın eli ürünü bulunduğu, 26.248,00 TL tutarındaki 5 adet dekonttaki imzanın davalı …’nın imzası olmadığı nazara alınarak, toplam 62.209,00 TL’lik zararın 35.961,00 TL’sinden davalı banka ile birlikte sorumlu olduğu gerekçesiyle, davalı … yönüden kısmen kabul kararı verildiği ve anılan davalı hakkında verilen işbu kararın bozma kapsamı dışında kalarak kesinleştiği anlaşılmıştır.
Bu durumda, ilke olarak davalı bankanın özel yasa ile kurulmuş ve kendisine ayrıcalıklar tanınmış bir güven kurumu olması dolayısıyla en hafif kusurlarından bile sorumlu olmasının yanı sıra, her ne kadar mahkemece meydana gelen olayda davacının %20 oranında müterafik kusurlu olduğu kabul edilerek hüküm tesisi cihetine gidilmiş ise de, davacı hesabından usulsüz şekilde işlem yapan diğer davalının davacı şirketin çalışanı olması nedeniyle iyi adam çalıştırmayan ve ayrıca daha önce de davalı bankada şirket adına işlem yapan bu kişinin davacı şirketteki işinden ayrıldığını davalı bankaya bildirmeyen davacının ve alınan raporlar uyarınca para çekilme işlemlerine ait talimatlardaki imzalar davacı şirket yetkilisine ait olmamasına rağmen işbu talimatlar uyarınca, davacıdan teyit de almadan işlem yapan davalı bankanın dava konusu zararın meydana gelmesinde %50 oranında eşit kusurlu olduğu kabul edilerek sonucuna göre bir karar vermek gerekirken gerekçesi de belirtilmeksizin davacının %20 müterafik kusurlu olduğundan bahisle yanılgılı değerlendirmeye dayalı, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 2.037,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı bankaya verilmesine, davacıdan temyiz harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalı bankaya iadesine, 28/11/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.