Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2019/2148 E. 2019/4473 K. 17.06.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/2148
KARAR NO : 2019/4473
KARAR TARİHİ : 17.06.2019

MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

Taraflar arasında görülen davada Bolu 1. Asliye Hukuk Mahkemesince (Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi sıfatıyla) verilen 09/02/2017 tarih ve 2011/237 E. – 2017/69 K. sayılı kararın davalı-karşı davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi’nce verilen 02/06/2017 tarih ve 2017/529-2017/534 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı-karşı davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, bazı noksanlıkların ikmali için mahalline gönderilen dosyanın eksikliklerin giderilmesinden sonra gönderildiği anlaşılmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı-karşı davalı vekili; müvekkilinin 2002/21685 sayılı, 30. sınıf mal ve hizmetleri içeren “BOLÇİ” ibareli markanın ve 2003/01795, 2008/03709 ve 2010/02571 sayılı ambalaj tasarımlarının sahibi olduğunu, bu ürünlerin özellikle Ankara-İstanbul otobanı üzerindeki benzinlik ve diğer sosyal tesisler vasıtasıyla tüketiciye arz ettiğini, davalı-karşı davacının, dava dışı …adına 2007/59834 sayı ile kayıtlı, 30. sınıf mal ve hizmetleri içeren, “BEYÇİ” ibareli benzer ürünleri aynı yerlerde sattığını, 2010 yılı başı itibariyle müvekkilinin 2009 yılı Şubat ayından bu yana kullandığı, 2010/02571 sayılı ambalaj standartlarının benzerlerini kullanarak ve müvekkilinin ürün verdiği firmalara daha ucuza ve uzun vadeli senetlerle ürün vererek haksız rekabete sebep olduğunu, müvekkilinin müşteri kaybının olduğunu, müvekkilince davalı-karşı davacıya ve dava dışı şirketlere haksız rekabetin giderilmesi için ihtarname gönderdiğini, delil tespiti ile haksız rekabetin tespit edildiğini ileri sürerek haksız rekabetin tespitini, men’ini, ürünlerin toplatılarak imhasını, kararın ilanını, kararın ürünleri alan şahıslar hakkında da icrasını, haksız rekabet nedeniyle uğranılan maddi zararın davalının elde etmesi mümkün görülen menfaatinin karşılığının hesabı ile tahsilini, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 20.000,00 TL maddi, 100.000,00 TL manevi tazminatın en yüksek reeskont faiziyle davalıdan tahsilini talep ve dava etmiş, 24.01.2017 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat talebini 62.797,20 TL’ye yükseltmiş, karşı davanın reddini istemiştir.Davalı-karşı davacı vekili; müvekkili adına tescilli “BEYÇİ” ibareli markanın, haksız rekabete konu olamayacağını, davacı-karşı davalının 2010/02571 sayılı ambalaj tasarımına karşı TPMK nezdinde yapmış oldukları itirazlarının sonuçlanmadığını, bu tarihlere göre davacı-karşı davalının 2009 yılı Şubat ayından bu yana tasarıma konu ambalajları kullandığı beyanının çeliştiğini, davacı-karşı davalının, dava konusu ambalaj tasarımlarını kullanmayı 15.09.2010-10.10.2010 tarihleri arasında bıraktığını, yeni kutular ile ürünlerini piyasaya arz ettiğini, davacı-karşı davalının 19 adet ticari işletmeye haksız ihtarlar çekerek müvekkilini zor durumda bıraktığını, müvekkilinin bazı firmalardan, mallarını geri almak zorunda kaldığını, 21.01.2011 tarihinde davacı-karşı davalının Mahkeme nezdinde bulunan tespit taleplerinden vazgeçtiğini savunarak davanı reddini istemiş, karşı davasında; davacı-karşı davalının haksız ihtarı nedeniyle zor duruma düşüldüğünü, bazı firmalardan ürünlerin geri alındığını, siparişlerin iptal edildiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 5.000,00 TL maddi ve 50.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren reeskont faiziyle tahsilini talep ve dava etmiştir.
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; 07.06.2016 tarihli bilirkişi raporu dikkate alınarak davacı-karşı davalıya ait 2010/02571 numaralı tasarım tescili ile davalı tarafa ait ürün ambalajları arasında belirgin farklılıkların olmadığı, karıştırılma ihtimali yaratacak derecede benzer oldukları, ürünlerin de benzer olması nedeniyle haksız rekabet koşullarının oluştuğu, maddi tazminat talebin yerinde olduğu, davacı-karşı davalının karşı tarafın elde etmesi mümkün görülen menfaati talep etmesine binaen, somut olaydaki verilere göre bunun davacı tarafın davalının haksız rekabeti nedeniyle satamadığı mal miktarı üzerinden hesaplanmasının mümkün olduğu, emsal Yargıtay içtihatları nedeniyle davalı-karşı davacının bu hususa yönelik itirazlarının yerinde olmadığı, manevi tazminat talebinin de yerinde olduğu, dava tarihi ve öncesinde mevcut olan tasarımlara dayanılarak davacı-karşı davalının üreten yada satın alanları ihtarname ile uyarmasının yasal hakkı kapsamında olduğu, bu sebepten dolayı maddi ve manevi zararın doğmayacağı gerekçesiyle asıl davanın kısmen kabulüne, davalı-karşı davacının ürettiği karara ekli görsellerdeki ambalajlı ürünlerin davalının tasarım hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespiti ile men’ine, ürün ve ambalajlar ile aynı görsele sahip basılı evrak, reklam ve tabelaların toplatılarak imhasına, haksız rekabet nedeniyle 62.797,20 TL maddi tazminatın 20.000,00’lik kısmına dava tarihinden bakiye kısmına ıslah tarihinden itibaren reeskont faiziyle davalı-karşı davacıdan tahsiline, 10.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren reeskont faiziyle davalı-karşı davacıdan tahsiline, kararın ilanına, karşı davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı-karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre; davalı-karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun davacı-karşı davalı tarafından, maddi tazminat talebinin, “davalının elde etmesi mümkün görülen menfaatinin karşılığı” kriterine bağlandığı ancak, mahkemece son alınan 07.06.2016 tarihli bilirkişi raporuna kadar davalı tarafça, defter ve belgeler sunulmadığı için, maddi tazminat miktarının tespit edilememesi nedeniyle, davacı tarafından 12.10.2015 tarihli dilekçe ile tahkikatın tamamlanabilmesi için bu kez, “davalı eylemleri nedeniyle müvekkilinin yoksun kaldığı kazanç miktarının hesaplanması” kriterine bağlandığı ve 07.06.2016 tarihli bilirkişi raporunda da bu talep doğrultusunda usul ve yasaya uygun olarak maddi tazminat miktarının hesaplanmasında bir usulsüzlük bulunmadığı, somut olayda manevi tazminat miktarının hesaplanmasında bir usulsüzlük bulunmadığı ve takdir edilen manevi tazminat miktarının uygun olduğu, ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden kanuna uygun olduğu gerekçesiyle esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davalı-karşı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-) Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından davalı-karşı davacı vekilinin karşı dava yönünden tüm, asıl dava yönünden aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-) Asıl dava, davacının tasarımlarına tecavüzden doğan haksız rekabetin tespiti, men’i, ürünlerin toplatılarak imhası, maddi ve manevi tazminat taleplerine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince yazılı gerekçeyle İstanbul 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2015/42 talimat sayılı dosyası kapsamında düzenlenen 07.06.2016 tarihli bilirkişi raporu benimsenerek asıl dava bakımından maddi tazminat talebinin kabulüne karar verilmiş, anılan karara karşı davalı-karşı davacı tarafça yapılan istinaf başvurusunun Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine karar verilmiştir. Ancak maddi tazminat talebine ilişkin olarak İlk Derece Mahkemesince benimsenen 07.06.2016 tarihli bilirkişi raporunda dava tarihi olan 20.01.2011 tarihinden sonraki dönemleri de kapsayacak şekilde 2009, 2010, 2011, 2012 ve 2013 yıllarındaki veriler incelenerek maddi tazminat hesabı yapıldığı anlaşılmaktadır. Oysa her dava açıldığı tarihteki fiili ve hukuki duruma göre hükme bağlanır. Bu itibarla, dava tarihi itibariyle maddi tazminat hesabı yapılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken İlk Derece Mahkemesince, dava tarihinden sonraki dönemleri de kapsar şekilde yapılan hesaplama benimsenerek maddi tazminat talebinin kabulüne dair verilen karara karşı davalı-karşı davacı vekilinin yapmış olduğu istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi doğru olmamış, Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın davalı-karşı davacı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı-karşı davacı vekilinin karşı dava yönünden tüm, asıl dava yönünden sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı-karşı davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK’nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, karşı dava yönünden istek halinde aşağıda yazılı 1.198,80 TL harcın temyiz eden davalı-karşı davacıya iadesine, 17/06/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.