Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2019/1990 E. 2020/2876 K. 15.06.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/1990
KARAR NO : 2020/2876
KARAR TARİHİ : 15.06.2020

MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 12/12/2018 tarih ve 2008/49-2018/921 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesinin davacı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; davalıların görevli oldukları dönemde 03.06.1997 tarihli 18 sayılı yönetim kurulu kararıyla dava dışı …İnşaat A.Ş.’ne 10.000.000 USD bedelli kredi kullanıldırıldığını, kredinin 08.07.1999 vadeli ve 14.07.1999 vadeli olarak iki ayrı senede aval verilerek kullandırıldığını, ancak kredilendirme işleminin bankacılık mevzuatına ve bankanın iç mevzuatına aykırı olarak usulsüz şekilde yapıldığını, kredi kullandırılan firma hakkındaki istihbarat ve mali analize dair raporlarda olumsuzlukların mevcut olmasına rağmen kredinin kullandırıldığını, alına teminatların yetersiz olduğunu, yönetim kurulunun 12.12.1997 tarihli 43 sayılı ve 12.03.1998 tarihli 8 sayılı kararları ile de alınan teminatların zayıflatıldığını, borcun ödenmemesi nedeniyle 08.07.1999 tarihinde 5.549.098.805.998 eski TL takip hesaplarına aktarıldığını, alacağın tahsil edilememesi nedeniyle oluşan zarardan davalıların sorumlu olduğunu ileri sürerek 5.549.098.805.998 eski TL’nin 08.07.1999 tarihinden itibaren işleyecek kredi temerrüt faiziyle, yapılan tahsilatlar ve masraflar göz önüne alınarak tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla, davalılardan zarara konu işleme iştirakleri oranında müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı …, …, … …, … ve… vekili; zaman aşımı ve husumet itirazında bulunarak müvekkillerinin ibra edildiğini, kredilerin kullandırım aşamasında usulsüzlüğün bulunmadığını, raporların olumlu olduğunu ve alınan teminatların yeterli olduğunu, borçların banka tarafından etkin olarak takip edilmediğini, zarar ve sorumluluğun bulunmadığını, faiz talebinin yerinde olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili; husumet itirazında bulunarak müvekkilinin ticari krediler müdürü olduğunu, yönetim kurulu üyesi olmadığını, hukuki yararın bulunmadığını, zarar ve sorumluluğun bulunmadığını, faiz talebinin yersiz olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili; zaman aşımı itirazında bulunarak zararın 02.05.2001 tarihinde öğrenildiğini, kredi kullanıdırımın usulüne uygun olup yeterli teminat alındığını, ceza dosyasında 4616 sayılı Kanun uyarınca verilen erteleme kararının şahsi sorumluluk doğrumayacağını, ibra edildiğini, zarar ve sorumluluğun bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili; zamanaşımı, husumet itirazında bulunarak müvekkilinin çalışan olduğunu, yönetim kurulu üyesi olmadığını, mevzuata aykırılığın bulunmadığını, teminatların yeterli olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılamaya göre; davalı Salıpazarı Şubesi müdürü davalı … ve amir davalı … tarafından genel müdürlük ticari krediler müdürlüğüne gönderilen kredi teklifinin iddianın aksine olumsuzlukların yanı sıra olumlu hususları da içeren istihbarat raporuna da dayandığı, firmanın protestolu senet ve karşılıksız çekinin bulunmadığı, ipotek teminatını oluşturacak taşınmazların banka eksperlerince belirlenen değerlerinin rapor tarihindeki TCMB döviz alış kuru baz alındığında 12.671.394,00 USD, 3. şahıs rehinli senetlerin toplamının 5.590.888,00 USD, kullandırılan kredinin 12.819.356,18 USD olduğu, teminatın …’in borçlu olduğu 9.998.567,50 USD bedelli senet ve genel kredi sözleşmesine şirketin %99,776 hissesine sahip …’in şahsi kefaleti ile güçlendirildiği, …’in aktifinde bulunan ve inşaatı devam eden, biten ya da arsa veya arazi olarak görünen sabit kıymetler maliyet bedelleri ile yer aldığından işletmenin gerçek öz sermayesini yansıtmadığı, Türkiye Sinai Kalkınma bankasına ekspertiz raporu ile sabit kıymetlerini değerlettiği ve bu sabit kıymetlerin 238.200.000,00 USD’ye karşılık geldiği de nazara alındığında teklifin banka mevzuatına, teamüllerine aykırı, hatalı veya kötü bir teklif olarak değerlendirilemeyeceği, ticari krediler müdürlüğü görevini yürüten ve krediye olumlu görüş veren davalı …’ya da aynı gerekçeyle kusur atfedilemeyeceği, aşamalar sonrası genel müdürlük makamı ve yönetim kurulunun önüne gelen kredi teklifi ile ilgili olarak yönetim kurulu kararları çerçevesinde belirlenen teminatlar alınmak suretiyle kredinin kullandırıldığı, yönetim kurulu kararında imzaları bulunan davalılar …, …, … …,…, …’ın da aynı gerekçelerle kusur atfedilemeyeceği, davalıların bankacılık mevzuatına aykırı eylemlerinin oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, davacı bankanın eski yöneticisi ve çalışanları olan davalıların dava dışı firmaya usulsüz olarak kredi verilmesini sağlayarak bankayı uğrattıkları ileri sürülen zararın tahsili amacıyla açılan sorumluluk davasıdır.
Mahkemece, kredi kullandırım aşamasında banka mevzuatına ve teamüllere aykırı hususun bulunmaması nedeniyle davalıların sorumluluklarının bulunmadığından davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, mahkemece iki farklı heyetten bilirkişi raporu alındığı, alınan 08.02.2010 havale tarihli ilk bilirkişi raporunda banka tarafından dava dışı firma hakkında düzenlenen mali analiz ve istihbarat raporlarının olumsuz olduğu, firmanın iflas tablosu sergilediği belirtilmesine karşın 22.10.2018 havale tarihli ikinci bilirkişi raporunda aynı raporlar hakkında olumlu hususların da bulunduğunun belirtilerek bu konuda raporlar arasıdaki çelişkinin giderilmediği, dava konusu kredinin tahsisi aşamasında kredinin teminatlarında firmanın talepleri üzerine yapılan değişiklikler hakkında ilk bilirkişi raporunda kredi teminatlarının davacı banka aleyhine zayıflatıldığına dair görüş bildirilmiş olmasına rağmen ikinci bilirkişi raporunda bu husus hakkında olumlu ya da olumsuz bir değerlendirmenin bulunmadığı, kredi tahsis edilen firmanın 1996, 1997 ve 1998 yılları mali durumlarına ilişkin olarak ilk bilirkişi raporunda yapılan değerlendirmelere ilişkin olarak ikinci bilirkişi raporunda herhangi bir incelemenin yapılmadığı, ikinci bilirkişi raporunda değerlendirmeye alınan, kredi tahsis edilen firmaya ait projelerin tahmini gelir gider analizleri hakkında ilk bilirkişi raporunda herhangi bir değerlendirmenin bulunmadığı, yine ikinci bilirkişi raporunda, firmanın gerçek özsermayesinin tespiti amacıyla sabit değerlerine ilişkin olarak Türkiye Sınai Kalkınma Bankası nezdinde yapılan ekspertiz incelemesi sonucu belirlenen rayiç bedellere dair incelemenin ilk bilirkişi raporunda değerlendirmeye alınmadığı, ikinci bilirkişi raporunda sorumluluğun değerlendirilmesinde incelenen kredinin teminatını oluşturmak üzere alınan üçüncü şahıslara ait senetlerle firmanın hakim ortağının şahsi kefaletinin niteliğine ilişkin ilk bilirkişi raporunda herhangi bir incelemenin bulunmadığı, yine ilk bilirkişi raporunda, davalıların kredi tahsisinde davacı bankanın Ticari Krediler Genel Esas Yönetmeliğinin 17. maddesine aykırı işlem yaptıkları belirtilmiş olmakla beraber ikinci bilirkişi raporunda ilgili düzenleme hakkında olumlu ya da olumsuz her hangi bir değerlendirmenin yapılmadığı anlaşılmaktadır. Bu kapsamda bilirkişi raporları arasında yukarıda anılan hususlarda ve sorumluluğun tespitinde ciddi çelişkiler bulunmasına rağmen mahkemece, bilirkişi raporları arasındaki çelişki giderilmeyerek ve kararın gerekçesinde ilk bilirkişi raporu hakkında herhangi bir değerlendirme yapılmaksızın, hangi nedenle benimsendiği konusunda yeterli bir açıklama yapılmadan ikinci bilirkişi raporundaki değerlendirmeler esas alınarak hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
Ayrıca, her iki bilirkişi raporunda da, dava konusu krediye dair dava tarihine kadar yapılan tahsilata ilişkin ekstrelerin dosya arasına alınmaması, bu konuda banka kayıtları ve icra takip dosyaları üzerinde yeterli incelemenin yapılmaması, icra takip dosyalarında teminat olarak alınan senetlerin borçlularına, firmanın hakim ortağına ve teminat olarak alınan taşınmazlara ilişkin icra takiplerinin akıbetlerinin yeterli şekilde araştırılmaması nedeniyle dava konusu kredinin tahsilatına dair son durum, somut ve açık bir biçimde tespit edilememiş, bunun yanında teminat olarak kefaleti alınan firmanın hakim ortağı ve yetkilisi …’in hangi malvarlığı ile şahsi kefaletine başvurularak kredi kullandırıldığına dair banka araştırmasının yapılıp yapılmadığı hususlarında yeterli inceleme ve araştırma yapılmamıştır. Bu durumda mahkemece, yukarıda detaylı olarak belirtilen tüm hususlar nazara alınarak, dava konusu krediye ilişkin tüm bilgi ve belgenin dosya arasına alınıp dosyanın alanında uzman bilirkişi heyetine tevdii ile, gerektiğinde bilirkişilere banka kayıtları üzerinde inceleme yetkisi verilerek, dosyada mevcut bilirkişi raporları arasındaki çelişkiler ve eksiklikler giderilip, her iki raporda da incelemeye alınmayan hususlar hakkında detaylı, somut ve hükmü izlemeye elverişli incelemelerle tahsis edilen kredinin davacı bankanın iç mevzuatına ve bankacılık teamüllerine uygun olup olmadığı, kredi tahsilatının dava tarihinde hangi aşamada olduğu ve tahsilatlardaki olumsuzluklar hakkında davalıların sorumluluklarının bulunup bulunmadığı hususlarında rapor alınıp, tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde yapılacak yeterli araştırma ve değerlendirmeyle hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yetersiz incelemeye dayalı olarak yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 15/06/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.