Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2019/1925 E. 2019/6861 K. 05.11.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/1925
KARAR NO : 2019/6861
KARAR TARİHİ : 05.11.2019

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada Marmaris 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 08/03/2019 tarih ve 2013/6 ve 2013/123 sayılı ek kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmiş olup, dava dosyası yerel mahkemece Dairemize gönderilmiş ise de, mümeyyiz davacı vekilinin 11/04/2019 havale tarihli dilekçesi ile davadan feragat ettiğini Dairemize bildirmesi üzerine dosyanın incelenmeksizin iadesinin istendiği gözlenmiş olmakla Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten sonra dosya re’sen ele alınıp incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili şirket ile davalı şirket arasında kredi karşılığı ödünç sözleşmesi imzalandığını, kredinin konusu olan genel kredi sözleşmesinin bu protokolün eki olduğunu, müvekkili şirketin ödünç veren, davalı şirketin ise ödünç alan olduğunu, ödünç alan davalı şirketin finans sıkıntısını aşmak amacıyla, müvekkili şirketin kredibilitesinden yararlanarak 1.000.000,00 TL ödünç almış olduğunu, ancak ödünç alan davalı şirketin ödünç aldığı kredinin geri ödenmesi hususunda temerrüde düşmüş olduğunu ileri sürerek, müvekkili şirketin davalı şirkete ait tesis üzerinde %50 işletme ortağı olarak kar tespit, takip ve paylaşımı hususunda müvekkili şirketin muhasebe personeli veya mahkemenin uygun göreceği bir muhasebeci mali müşavirin kayyım olarak atanmasını talep ve dava etmiş, ıslah dilekçesi ile, kayyım atanması talebini ıslah ettiklerini ve müvekkil şirket yetkilisinin veya kendisinin yetkili kılacağı bir kişi ile müvekkili şirketin 2 muhasebe elemanının %50 kâr ortağı olarak hak ve alacaklarını muhafaza, takip ve paylaşmak üzere dava konusu işletmede yetki ve görevlendirilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davacı şirket tarafından bankadan çekilen kredi için banka lehine ipotek tesis edildiğini, bu ipoteğin davacının tüm zararlarını karşılayacak nitelikte olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacının talebinin, yönetici kayyımı atanması talebi olarak nitelendirilmesinin uygun olacağı, 6762 sayılı Yasa’da kayyım atanmasına ilişkin özel herhangi bir hüküm bulunmadığından, genel hükümlere bakıldığında MK’nın 427/4’üncü maddesinde bir tüzel kişinin gerekli organlarından yoksun kalmış olması ve yönetiminin başka yoldan sağlanamaması halinde yönetim kayyımı atanabileceğinin hükme bağlandığı oysa, davalı şirketin organlarının teşekkülünde herhangi bir sıkıntı ve yönetiminde de herhangi bir zafiyet bulunmadığı, kredi sözleşmesi ve ödünç ilişkisine konu olan alacağın ödenmesinde temerrüde düşülmesinin kayyım atanması için gerekli yasal şartları oluşturmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş, davalı vekili tarafından ibraz edilen 28.02.2019 havale tarihli dilekçe ile davanın kısmen kabul edildiği bildirilmiş, mahkemece 08.03.2019 tarihli ek kararla, dosyanın 08/08/2013 tarihinde karara çıktığı, derdest dosya olmadığı, davalının kısmi kabul beyanı doğrultusunda yeniden karar verilemeyeceğinden davalı vekilinin talebinin reddine karar verilmiştir.
Ek kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1- Mahkemece verilen 08.03.2019 tarihli ek karara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde; Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin ek karara yönelik tüm temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.
2- Ancak, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda 03.04.2013 tarihli kararla davanın reddine karar verilmiş, işbu karar sonrasında davalı vekili tarafından ibraz edilen 28.2.2019 havale tarihli dilekçe ile davanın kısmen kabul edildiği, davacı vekili tarafından ibraz edilen 11.4.2019 havale tarihli dilekçe ile de davadan feragat edildiği bildirilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 307. maddesinde ” Feragat, davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir.”, 308.maddesinde ”Kabul, davacının talep sonucuna, davalının kısmen veya tamamen muvafakat etmesidir. Kabul, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri davalarda hüküm doğurur. ”, 309. maddesinde ”Feragat ve kabul, dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır. Feragat ve kabulün hüküm ifade etmesi, karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı değildir. Kısmen feragat veya kabulde, feragat edilen veya kabul edilen kısmın, dilekçede yahut tutanakta açıkça gösterilmesi gerekir. Feragat ve kabul, kayıtsız ve şartsız olmalıdır. ”, 310. maddesinde de ”Feragat ve kabul, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir. ” hükümleri yer almaktadır.
Bu durum karşısında, davacının feragat, davalının da kabul beyanları hususunda bir değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar vermek üzere mahkeme kararının re’sen bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin ek karara yönelik tüm temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, kararın re’sen BOZULMASINA, temyiz harcı davalıdan peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 05/11/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.