Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2019/1849 E. 2019/7439 K. 25.11.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/1849
KARAR NO : 2019/7439
KARAR TARİHİ : 25.11.2019

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
(ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ SIFATIYLA)

TÜRK MİLLETİ ADINA

Taraflar arasında görülen davada KDZ.Ereğli 2. Asliye Hukuk Mahkemesi bozmaya uyularak verilen 30/03/2018 tarih ve 2018/39-2018/98 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesinin davalı vekili tarafından istenilmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dava dosyası için Tetkik Hakimi Mustafa Ibrahim Adır tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin 03.02.2011 ila 10.03.2014 tarihleri arasında davalı bankadan kullandığı krediler nedeniyle komisyon adı altında 4.247,52 TL kesinti yapıldığını, bu masrafların taraflar arasında müzakere edilmediğini, bankaca tahsil edilen komisyonların karşılığında bir hizmet verilmediğini, sözleşmenin ve sözleşme öncesi bilgi formlarının matbu bir şekilde basıldığını ileri sürerek 4.247,52 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın zamanaşımına uğradığını, çekilen 9 adet kredinin ticari kredi niteliği taşıdığını, kullandırılan ticari krediler nedeniyle alınan komisyon, ücret ve masrafların sözleşmeye ve bankacılık mevzuatına uygun olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda toplanan delillere göre, davanın kabulüne karar vermek gerektiği gerekçesi ile, davanın kabulüne, 2.800,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, davalı banka tarafından davacıya kullandırılan ticari krediler sebebiyle tahsil edilen kredi tahsis ve değerlendirme komisyonlarının istirdadı istemine ilişkindir. Taraflar arasında ilki 03.02.2011, diğeri ise 18.09.2012 tarihinde akdedilen 2 adet genel kredi sözleşmesi bulunduğu ve söz konusu masrafların bu kredilere ilişkin olarak tahsil edildiği anlaşılmaktadır. Davacı yan, kredi sözleşmelerinde yer alan masraf tahsiline ilişkin hükümlerin genel işlem koşulu niteliğinde olmakla geçersiz olduğunu ileri sürerek, istirdat isteminde bulunmuş, mahkemece verilen ilk kararla, sözleşmelerde yer alan söz konusu hükümlerin genel işlem şartı olduğundan bahisle davanın kabulüne karar verilmiştir. Mahkemece uyulmasına karar verilen Dairemiz bozma ilamında, TBK’nın yürürlüğünden önce 03.02.2011 tarihinde imzalanan sözleşmeye TBK’nın genel işlem şartına ilişkin hükümlerinin uygulanamayacağı, 18.09.2012 tarihli sözleşme bakımından ise genel işlem koşuluna ilişkin hükümlerinin uygulanacağı belirtilerek, 18.09.2012 tarihli sözleşmeye ilişkin genel işlem koşulu denetimi yapılması gerektiği, sözleşme hükmünün bu nitelikte olduğunun tespiti halinde ise hükmün yazılmamış sayılması sebebiyle ortaya çıkan boşluğun doldurulması suretiyle karar verilmesi gerektiğine işaret edilmiştir. Mahkemece, bozma ilamına uyulmasına rağmen bozma ilamı doğrultusunda herhangi bir inceleme ve araştırma yapılmadan ve yetersiz gerekçe ile hüküm tesisi yoluna gidilmesi doğru görülmemiştir.
09.12.2006 tarihli Resmi Gazete’de Merkez Bankası tarafından yayınlanan ve 2014/6 sayılı Tebliğ ile güncellenen 2006/1 sayılı Tebliğin 3. maddesinde, bankalarca mevduata uygulanacak sabit veya değişken faiz oranlarının serbestçe belirleneceği, 4. maddesinde ise reeskont kaynaklı krediler dışındaki kredilere uygulanacak faiz oranları ile faiz dışında sağlanacak diğer menfaatlerin ve tahsil olunacak masrafların nitelikleri ve sınırlarını, serbestçe belirleneceği kabul edilmiştir. Yine aynı Tebliğin 6/2. maddesine göre bankalar, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına bildirdikleri azami oranları aşmamak kaydıyla, mevduat ve kredi işlemlerinde uygulayacakları faiz oranlarını ve katılma hesaplarında uygulayacakları kâr ve zarara katılma oranlarını vadelerine göre tüm şubelerinde halkın görebileceği şekilde ilan eder ve bu oranları internet sitelerinde yayımlar. Anılan tebliğ hükümlerine göre, bankaların ticari krediler sebebiyle hukuka aykırı olmamak kaydıyla masraf tahsil edebileceği açıktır.
Bu itibarla, mahkemece, genel işlem koşuluna ilişkin hükümlerin uygulanma olanağı bulunmadığı 03.02.2011 tarihli sözleşme ve genel işlem koşullarının uygulanacağı 18.09.2012 tarihli sözleşme bakımından ayrı ayrı hukukilik denetimi yapılması gerekmektedir. 03.02.2011 tarihli kredi sözleşmesine ilişkin hukukilik denetimi yapılarken öncelikle kredinin ticari nitelikte olduğu gözetilerek, kredi sözleşmesiyle belirlenen bir oran olup olmadığı araştırılmalı, olması halinde bu oran üzerinden masraf tahsil edilebileceği kabul edilmeli, sözleşmeyle bir oran belirlenmediğinin tespiti halinde ise, bankanın masraflara ilişkin olarak belirlediği ve ilan ettiği oranlar bulunup bulunmadığı tespit edilmeli, varsa yine bu oran üzerinden masraf tahsil edilebileceği kabul edilmeli, ilan edilen bir tutar bulunmaması halinde ise tahsil edilen masrafların emsal banka uygulamalarına göre orantılı olup olmadığı değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir.
İmzalandığı tarih itibariyle genel işlem koşullarına ilişkin hükümlerin uygulama alanı bulacağı 18.09.2012 tarihli sözleşme bakımından ise, öncelikle Dairemiz bozma ilamında işaret edildiği şekilde ve davalı bankanın sözleşmenin imzalanmasından önce davacıya bilgilendirme formu verdiği de gözetilerek genel işlem koşulu denetimi yapılması, sözleşme hükmünün bu nitelikte olduğu sonucuna ulaşılması halinde ise hüküm yazılmamış sayılacağından oluşan boşluğun, öncelikle bankanın masraflara ilişkin olarak belirlediği ve ilan ettiği oranlar, bankanın bu yönde yapmış olduğu bir ilan bulunmadığının tespit edilmesi halinde ise emsal banka uygulamaları gözetilerek doldurulması ve varsa fazladan tahsil edilen masrafların davacıya iadesi gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine,25/11/2019 tarihinde oybirliğiye karar verildi.