Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2019/1328 E. 2019/8099 K. 11.12.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/1328
KARAR NO : 2019/8099
KARAR TARİHİ : 11.12.2019

MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 21. HUKUK DAİRESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

Taraflar arasında görülen davada Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 21/11/2016 tarih ve 2014/1070 E.- 2016/1296 K. sayılı kararın davacılar vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kabulüne dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi’nce verilen 17/12/2018 tarih ve 2017/216 E.- 2018/1382 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Asıl davada davacı vekili, müvekkilinin davalı Bedir Uluslararası Nakliyat Tic. Ltd. Şti.’nin %30 oranında paydaşı olduğunu, davalı şirketin yöneticisi sıfatıyla diğer ortakları ve aynı zamanda damatları olan … ve müdür olarak…’ın şirketi zarara sokacak ve kişisel çıkar elde edecek eylem ve işlemlerde bulunduğunu, şirket amacına zarar veren ve yasalardan kaynaklanan rekabet etmeme gibi TTK’nın 613.maddesini ihlal ettiğini, şirketin kuruluşundan bu yana müvekkilinin hiçbir genel kurula çağrılmadığını, şirket işleri hakkında bilgilendirilmediğini, şirketin her yıl kâr ettiği halde her hangi bir kâr payı dağıtılmadığını, şirkete ait taşınmazın müdür… adına bila bedel tahsis edildiğini, şirkete ait hesaplardan şirketin zararına olacak şekilde hesaplarına transferler yapıldığını ileri sürerek, davalı Bedir Uluslararası Nakliyat Tic. Ltd. Şti.’nin fesih ve tasfiyesine, yargılama boyunca ortaklık faaliyetlerinin devamı için şirket müdürü olarak tarafsız bir kayyım ile şirketin feshi için tasfiye memuru atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket vekili, müvekkilinin aile şirketi vasfında olduğunu ancak davacının anılan şirketin kurulmasında hiçbir maddi katkısı bulunmadığı gibi fiilen yürütülmesinde de şahsi emeğinin bulunmadığını, davacının dava dilekçesinde beyan ettiği çıkma iradesi ve müvekkilin bu yöndeki iradesinin örtüşmesi karşısında, davacının çıkma/çıkartılma payının şirketi ve diğer ortakların menfaaatini ihlal etmeden belge ve bilgiye dayalı olarak adaletli şekilde tespitiyle TTK’nın 636/3. maddesi hükmünün uygulanmasına, davacının fesih ve tasfiye istemli davasının reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen davada davacı vekili, davalı şirketin %25 oranında paydaşı olduğunu, davalı şirketin diğer ortakları, müdürleri ve aynı zamanda damatları olan … ve…’ın şirketi zarara sokacak ve kişisel çıkar elde edecek eylem ve işlemlerde bulunduklarını, şirket amacına zarar veren ve yasalardan kaynaklanan rekabet etmeme gibi TTK’nın 613. maddesini ihlal ettiklerini, şirketin kuruluşundan bu yana müvekkilinin hiç bir genel kurula çağrılmadığını, şirket işleri hakkında bilgilendirilmediğini, şirket her yıl kâr ettiği halde her hangi bir kâr payı dağıtılmadığını, şirkete ait hesaplardan şirketin zararına olacak şekilde hesaplarına transferler yapıldığını, bu nedenlerle davalı Bedirhan Uluslararası Nakliyat Tic. Ltd. Şti.’nin fesih ve tasfiyesine, yargılama boyunca ortaklık faaliyetlerinin devamı için şirket müdürü olarak tarafsız bir kayyım ile şirketin feshi için tasfiye memuru atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davalı şirket vekili, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesi, iddia, savunma, toplanan deliller, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davacıların TTK’nın 614/3. maddesine göre bilgi alma ve inceleme hakkının mahkeme kanalıyla da talep edilmesi mümkün olup bu konuda hukuki yollara başvurmaları mümkün iken bu yol tüketilmeden şirketin feshini istemelerinin yerinde olmadığı, alacaklar hesabında herhangi bir bakiyenin bulunmadığı tespit edildiğinden TTK’nın 358. maddesinin de ihlal edilmediği, şirketin kâr dağıtımı yapmadığı belirlenmiş ise de bu hususun zaten şirketin haklı sebeple feshini gerektirmediği, şirketin mal varlıklarının şirket dışına aktarılarak başka şirketlerin ödemeleri için kullanıldığı ve müdürlerin şirket kaynaklarını kendi şahsi işleri için kullandıklarına dair iddiaların yeterli kayıt ve belgelerle ispatlanamadığı, davacıların genel kurullarda kendileri yerine başkaları tarafından imzalar atıldığına yönelik iddialarının da ispat edilemediği, zira alınan kararların zamanı açısından bakıldığında, davacıların bugüne kadar bir itirazda bulunmamış olması nedeniyle sonradan itirazda bulunmuş olmasının şirketin feshini gerektirmediği, dolayısıyla bu iddialar, TMK’nın 2. maddesindeki hakkın kötüye kullanılması mahiyetinde olduğundan, davalı şirketlerin feshi ve tasfiyesine dair talebin yerinde görülmediği, TTK’nın 636/3. maddesine göre fesih yerine alternatif çözüme mahkemece karar verilebilmesi için öncelikle şirketin feshine dair haklı sebeplerin oluşması gerektiği, aksi halde TTK’nın 636/3. maddesine binaen mahkemece kabul edilebilir bir çözüme de karar verilemeyeceği gerekçesiyle asıl ve birleşen davaların ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar vekilleri tarafından istinaf edilmiştir.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesince tüm dosya kapsamına göre yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davalı şirketlerde geçmiş yıllara ait dağıtılmamış karların bulunduğu, gayri resmi işlemler yapılmış olmasının kuvvetle muhtemel olduğu, davalı şirketlerin müdürlerinin aynı faaliyet konusunda başka bir şirket kurmak suretiyle ortak oldukları davalı şirketler aleyhine iş yapmak istemeleri ve…’ın kurulan şirketlerin de müdürlüğünü yapıyor olması, davalı şirketlerin müdürleri … ve… ile davacı ortaklar arasında kayınpeder ve kayınvalide ilişkisi olmasına rağmen uyuşmazlıkların çıkması ve giderilememesi, dava dışı Fermaş A.Ş.’ye satılan taşınmaz bedelinin davalı şirket hesabı yerine müdür… hesabına yatırılması ve davalı şirketin ihtiyacı olmaksızın alınan taşınmazın müdür …’a ücretsiz kullandırılmasının her iki davacı yönünden de davalı şirketlerin feshi için haklı neden oluşturduğu, ancak TTK 636/3. maddesi kapsamında ortakların denkleştirilmiş menfaati, ortaklığın mali yapısı ve şirketin faaliyetine devam etmesinin 3. kişiler yönünden etkisi değerlendirildiğinde, alternatif çözüm olarak davacıların ortaklıktan çıkarılmalarına karar verilmesinin yerinde olacağı gerekçesiyle, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak ve yeniden hüküm kurularak, asıl davada; alternatif çözüm yöntemi olarak davacının ortaklıktan çıkarılması ve kâr payına hükmedilerek davanın kabulüne, davacı …’ün davalı Bedir Uluslararası Limited Şirketi ortaklığından çıkarılmasına, 2.227.331,65 TL çıkma payının davalı şirketten tahsili ile davacı …’e verilmesine, ayrıca 252.426,02 TL kâr payının davalı şirketten tahsili ile davacı …’e verilmesine, birleşen davada ise; alternatif çözüm yöntemi olarak davacının ortaklıktan çıkarılması ve kâr payına hükmedilerek davanın kabulüne, davacı …’ün davalı Bedirhan Uluslararası Nakliyat Limited Şirketi ortaklığından çıkarılmasına, 1.782.618,36 TL çıkma payının davalı şirketten tahsili ile davacı …’e verilmesine, ayrıca 208.140,52 TL kâr payının davalı şirketten tahsili ile davacı …’e verilmesine karar verilmiştir.
Karar, davalılar vekilince temyiz edilmiştir.
1- İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK’nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre, davalılar vekilinin aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmesi gerekmiştir.
2-Asıl ve birleşen dava, limited şirketin fesih ve tasfiyesi istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince, davalı şirketlerin fesih ve tasfiyesine yönelik haklı sebeplerin var olmadığı ve bu nedenle alternatif bir çözüme de karar verilemeyeceği gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın ayrı ayrı reddine dair verilen karar, davacılar vekilleri tarafından istinaf edilmekle, Bölge Adliye Mahkemesince, davacılar tarafından ileri sürülen hususların, her iki davacı yönünden de davalı şirketlerin feshi için haklı neden oluşturduğu, ancak ortakların denkleştirilmiş menfaati, ortaklığın mali yapısı ve şirketin faaliyetine devam etmesinin 3. kişiler yönünden etkisi nazara alındığında, alternatif çözüm olarak davacıların ortaklıktan çıkarılmalarına karar verilmesinin yerinde olacağı gerekçesiyle, ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak ve yeniden hüküm kurularak, asıl ve birleşen davanın kabulüne, alternatif çözüm yöntemi olarak davacıların davalı şirketlerin ortaklığından çıkarılmasına ve davacıların pay bedellerinin yanında, kâr payı alacaklarının da davalı şirketten tahsiline karar verilmiştir.
6102 sayılı TTK’nın 636/3. maddesinde haklı sebeplerin varlığında her ortağın mahkemeden şirketin feshini isteyebileceği, ancak aynı maddede belirtildiği üzere mahkemece, fesih yerine davacı ortağın payının gerçek değerinin ödenerek şirketten çıkarılmasına veya kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedilebileceği ifade edilmektedir. Mahkemece fesih yerine çıkma karşılığında pay bedelinin tahsiline karar verilmesi kararı isabetli ise de, 6100 sayılı HMK’nın 26. maddesi uyarınca talepten başkasına veya fazlasına hükmedilemeyeceği ve davacıların dilekçe sonuç ve istem kısmında bir kar payı alacağına yönelik herhangi bir talepleri olmadığı halde kâr payı alacağına hükmedilmiş olması doğru olmamıştır. Şirket bilançosunda geçmiş yıllarda dağıtılmasına karar verilmemiş kâr paylarının bulunması halinde bu miktarın şirket aktifi içerisinde kabul edilerek pay bedelinin buna göre belirlenmesi gerekirken Bölge Adliye Mahkemesince bu kısmın ayrı bir alacak kalemi olarak değerlendirilerek davalı şirketlerden tahsiline karar verilmesi doğru görülmemiş ve kararın bu yönden davalılar yararına bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan 1 numaralı bentte açıklanan nedenlerle, asıl ve birleşen dosyadaki davalılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2 numaralı bentte açıklanan nedenlerle ise davalılar vekilinin temyiz itirazının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, HMK’nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 11.12.2019 tarihinde olarak oybirliğiyle karar verildi.