Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2018/627 E. 2019/5867 K. 26.09.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/627
KARAR NO : 2019/5867
KARAR TARİHİ : 26.09.2019

MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

Taraflar arasında görülen davada İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 09/12/2015 gün ve 2014/1261 – 2015/966 sayılı kararı onayan Daire’nin 02/11/2017 gün ve 2016/2393 – 2017/6009 sayılı kararı aleyhinde davalılar vekili tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği de anlaşılmış olmakla, dosya için düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra gereği konuşulup düşünüldü:
Davacılar vekili, dava dışı Ekşioğlu Orman Ürünleri Tic. ve San. Limited Şirketi’nin toplam %.23.34 pay sahibi ortakları olduklarını, davalı şirketin %70.82 büyük pay sahibi / müdürü davalı … ile aralarında çeşitli davalar olduğunu, davalı …’nun şirket ana sözleşmesinin 14 ve 15. maddelerinde yer alan oy sınırlamasına ilişkin hükümleri değiştirmek istediğini, bunun için diğer davalı eşi … ile muvazaalı olarak mal rejimi sözleşmesi ile hisse devir sözleşmesi yaptığını ileri sürerek, hisse devir sözleşmesinin geçersizliğinin tespitini talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre, davanın kabulü ile ile davalıların Üsküdar 6. Noterliği 21/03/2014 tarih 21757 y. sayı ile tanzim edilen “…”deki davalı …’nun hissesini aynı noterliğin aynı tarih 21756 y. ile yapmış oldukları mal ayrılığı sözleşmesi esas alınarak diğer davalı …’na yapılan hisse devir sözleşmesinin (muvazaa sebebi ile) geçersizliğinin tespitine dair verilen kararın davalılar vekilince temyizi üzerine karar Dairemizce onanmıştır.
Davalılar vekili, bu kez karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere davalılar arasında yapılan hisse devrinin ortakların oyda imtiyaz haklarını ortadan kaldırmaya yönelik, iyi niyetten uzak, hakkın kötüye kullanıldığı bu sebeple Kanun’un himaye etmeyeceği bir işlem olmasına göre, davalılar vekilinin HUMK 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirini ihtiva etmeyen karar düzeltme isteğinin reddi gerekir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalılar vekilinin karar düzeltme isteğinin HUMK 442. maddesi gereğince REDDİNE, istek halinde aşağıda yazılı 38,30 TL harcın karar düzeltme isteyen davalılara iadesine ve 3506 sayılı Yasa ile değiştirilen HUMK 442/3. maddesi hükmü uyarınca takdiren 389,49 TL para cezasının karar düzeltilmesini isteyen davalılardan alınarak Hazine’ye gelir kaydedilmesine, 26/09/2019 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(M)
KARŞI OY

Dava, davalılar arasında yapılan ve muvazaalı olduğu iddia edilen 21.03.2014 tarihli pay devir sözleşmesinin iptali istemine ilişkin olup, mahkemce %70,82 oranında hissedar olan davalı …’nun şirket ana sözleşmesinde yer alan “Bir ortak bütün ortakların sahip olduğu oy sayısının 1/3’ünden fazlasına sahip olamaz” hükmünü aşmak için bir kısım hisselerini diğer davalı olan eşine devrettiği, aslında eşler arasında mal rejimi değişikliği yapılmadığı fakat muvazaalı olarak bu şekilde gösterildiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davacılar, her iki sözleşmenin de muvazaalı olduğunu, davalı ortağın %70/82 oranında paya sahip olmasına rağmen ana sözleşme hükmü gereğince (bu hüküm 6762 s. TTK’nın 1995 tarih ve 559 s. KHK ile yapılan değişklikten önceki 537/1 md.’nin ilk şekli ile aynıdır.) toplam oyların 1/3’den fazlasını kullanamadığı için bu hükmü aşmak amacıyla yaptığını iddia etmektedirler.
Davalılar, 21.03.2014 tarihinde evvela mal ayrılığı sözleşmesi, bilahare ise mal rejimine ilişkin hükümler çerçevesinde yapılan paylaşımı gerekçe göstererek hisse devir sözleşmesi yapmışlardır. Davacılar, mal ayrılığı sözleşmesinin de muvazaalı olduğu gerekçesiyle iptalini ayrıca dava etmişler ise de 8. Hukuk Dairesi’nin “…. davalılar arasında yapılan mal ayrılığı sözleşmesinin yapıldğı tarihten sonrası için geçerli olup…. davacıların haklarını etkilemesinin söz konusu olmadığı ve bu nedenle hukuki yarar yokluğundan davanın reddi gerektiği” gerekçesiyle bozulması sonrasında dava rededilerek karar kesinleşmiştir. Bu durumda, mal ayrılığı sözleşmesinin yapıldığı tarihten sonrası için geçerli olduğu hususu kesinleşmiştir.
TMK yasal mal rejimi olarak edinilmiş mallara katılma rejimini kabul etmiş ise de eşlerin her zaman usulüne göre yapacakları sözleşme ile başka bir kanuni mal rejimine geçmeleri mümkündür. (TMK. 202-203 md.) Aynı Yasa’nın 225. maddesine göre de eşlerin başka bir mal rejimini kabul etmeleri halinde önceki mal rejimi sona erer ve ilk rejimde edindikleri mallar tasfiyeye girer. (TMK 226/2) Somut olayda da 8. Hukuk Dairesinin ilamındada belirtildiği üzere yapıldığı tarihten sonrası için davalılar arasında yapılan 21.03.2014 tarihli mal ayrılığı sözleşmesi geçerlidir. Aynı gün imzalanan hisse devir sözleşmesinde ise açıkca hisse devrinin “mal rejimine ilişkin hükümler çerçevesinde yapılan paylaşım” mukabili olduğu belirtilmiştir. Yani bu sözleşmede, TMK’nın 226/2. md. gereğince eşlere verilen yetki dahilinde tasfiye amacıyla yapılmıştır.
Muvazaa, tarafların gerçekte yapmak istemedikleri bir sözleşmeyi 3. kişileri aldatmak amacıyla yapmış gibi görünmeleri, aralarında sözleşmenin gerçekte hüküm ifade etmeyeceği hususunda anlaşmalarıdır. Yani, bir sözleşme 3. kişileri zor duruma sokmak onlara karşı bazı haklar kazanmak aleyhlerine olan bazı durumları aşabilmek amacıyla yapılmış olabilir. Ancak yapanlar, bu işlemin gerçekten sonuç doğurmasını, hüküm ifade etmesini istemişler ise ortada muvazaa yoktur. Muvazaa, ancak ve ancak tarafların geçerli olmamak üzere yapılması, kendi aralarında hüküm ifade etmeyeceğini kararlaştırmaları halinde vardır ve bu husus ispat edilmelidir. Ne var ki dosyada bu yönde hiçbir delil bulunmamaktadır. Mahkemece de sadece sözleşmenin oy sınırlamasına ilişkin ana sözleşme hükmünü aşmak amacıyla yapıldığı kabul edilmiş; fakat bu sözleşmenin aslında geçerli olmamak üzere yapıldığı belirlenmemiştir.
Geçerli olarak yapılan sözleşmede tarafların saiki muvazaanın delili olarak kabul edilemez.
Bu nedenle karar düzeltme isteminin kabulüyle yerel mahkeme kararının bozulması gerektiği kanaatinde olduğumuzdan sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz.