YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/5809
KARAR NO : 2019/7176
KARAR TARİHİ : 13.11.2019
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 21. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Ilgaz Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 22/11/2017 tarih ve 2016/153 E- 2017/93 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kabulüne dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi’nce verilen 19/10/2018 tarih ve 2018/530 E- 2018/1088 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; taraflar arasında 10/02/2015 tarihli bir sözleşme yapıldığını, bu sözleşme gereğince davacının ortağı olduğu şirketteki hisselerinin % 50’sini davalıya devretmeyi taahhüt etmesine karşılık davalının da 55.000.- TL ödemeyi kabul etttiğini, 01/03/2015 tarihli hisse devir sözleşmesi ile davacının hisselerini davalıya devrettiğini, bu devrin 15/04/2015 tarhli Ticaret Sicil Gazetesinde tescil ve ilan edildiğini, ancak davalının ödemeyi taahhüt ettiği hisse devir bedeli karşılığı olan 55.000.- TL’yi bugüne kadar ödemediğini ileri sürerek 55.000.- TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davaya cevap vermemiştir.
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; davacı ve davalı arasında 01/03/2015 tarihli anonim şirket hisse devri protokülünün imzalandığı, hisse devrinin 01/03/2015 tarihinde gerçekleştiği, davacının protokolde “… devir bedelini haricen bugün nakden ve peşinen tahsil eyledim, bu hususta bir alacağımın kalmadığını, devre bahis hisselerin bugünden sonra devir alana ait bulunduğunu” beyanının yer aldığı, davacı tarafça sözleşmenin altındaki imzanın da inkar edilmediği, davacının ödemenin kendisine yapılmadığına dair HMK 200. madddesi kapsamında bir delil sunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi’nce; davalı vekilinin sunduğu dilekçeler ve duruşmadaki beyanlarından taraflar arasındaki hisse devrine ilişkin 10/02/2015 tarihli sözleşmeyi ve sözleşmede kararlaştırılan 55.000,00 TL’nin davacıya ödenmediğini ikrar ettiği, ödenmeme nedenini ise davacının davalıya ödemesi gereken bedelin ödememesine ve davalı tarafça davacıya ait elektrik, su, kira borçlarının ödenmiş olması nedeniyle bu miktarların davacı alacağından mahsup edilmesi şeklinde açıkladığı, davalı vekilinin beyanlarının bileşik ikrar niteliğinde olduğu bu durumda ispat yükünün davalı tarafta olduğu, davalı yanca savunmalarını ispatlayacak herhangi bir delil sunulmadığı, takas ve mahsup talebinin de bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/(1).b-2 maddesi uyarınca kaldırılmasına, davanın kabulü ile 55.000.- TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, anonim şirket hissesi devir bedelinin davalıdan tahsili istemine ilişkin olup, mahkemece, taraflar arasında düzenlenen 01/03/2015 tarihli hisse devir protokolü uyarınca davacının hisse devir bedelini tahsil ettiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacının istinaf istemi üzerine bölge adliye mahkemesince de, davalının hisse devir bedelini ödemediğini ikrar ettiği, ispat yükünün davalı tarafa geçtiği, davalının ispata yarar delil sunmadığı gerekçesiyle yerel mahkeme kararı kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davacı 10/02/2015 tarihli “Sözleşme” başlıklı belgeye dayanarak 55.000.- TL’nin tahsilini talep etmiştir. Davalı ise davacıdan hisse devraldığını kabul etmekle birlikte hisse devir bedelinin sonraki tarihte (01/03/2015) düzenlenen “Anonim Şirket Hisse Devri Protokolü” başlıklı belgede belirtildiği üzere davacıya ödendiğini, ayrıca davacının ödemesi gereken bedelleri ödemediğini, şirketin borçlarını kendisinin ödediğini savunmuştur. Davacının delil olarak dayandığı sözleşmeye göre şirketin ortaklık yapısı %50 – %50 olarak kararlaştırılmış olup, davacının %50 hisseye tekabül olarak 165.00 TL ödeyeceği, davalı …’nın ise 55.000.- TL ödeyeceği kararlaştırılmıştır. Anılan sözleşmeden söz konusu bedellerin belgeyi düzenleyenler tarafından kime ödenmesi gerektiği, şirkete mi yoksa tarafların birbirlerine mi ödeyecekleri anlaşılamamaktadır. Ancak, davalı da bu sözleşmeye itirazı olmadığını, fakat bu sözleşmeden sonra düzenlenen 01.03.2015 tarihli protokolde de belirtildiği üzere davacının hisse devir bedelini tamamen tahsil ederek kendisini ibra ettiğini savunmaktadır. Davalının delil olarak dayandığı protokole göre; 01/03/2015 tarihinde davacı, davalıya hisse devretmiş ve aynı gün davacı devir bedelini nakden ve peşinen tahsil etmiş, başkaca da bir alacağı kalmamıştır.
HMK’nın 188. madddesi gereğince, tarafların veya vekillerinin mahkeme önünde ikrar ettikleri vakıalar, çekişmeli olmaktan çıkar ve ispatı gerekmez. Mahkeme içi ikrar, mahkeme önünde sözlü olarak da yapılabilir. Ancak, HMK’nın 154/ç maddesinde de belirtildiği üzere tutanağın ikrara ilişkin bölümünün ikrar eden tarafın önünde okunarak imza ettirilmesi ikrar için geçerlilik şartıdır. Somut olayda, davacının delili olan ve davalı tarafından kabul edilen 10.02.2015 tarihli belgeden sonra yine taraflar arasında düzenlenen 01.03.2015 tarihli belgede davacı, hisse devir bedelini tamamen tahsil ettiğini, başkaca bir alacağı kalmadığını bildirmiştir. Davalı vekilinin 05.04.2017 tarihli mahkeme zaptındaki beyanı, aslında hisse devir bedelini ödemediğine ilişkin açık bir ikrar olmadığı gibi usulünce davalı vekiline okunup imzası da alınmamıştır. Bu durumda, bölge adliye mahkemesince bu beyanın ikrar olarak nitelendirilip bu gerekçeyle davanın kabulü doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, HMK’nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 13/11/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.