Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2018/5733 E. 2019/7267 K. 18.11.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/5733
KARAR NO : 2019/7267
KARAR TARİHİ : 18.11.2019

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 14. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 12/10/2017 tarih ve 2014/959 E. – 2017/837 K. sayılı kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi’nce verilen 27/09/2018 tarih ve 2018/323 E. – 2018/930 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, 6100 sayılı Kanun’un 369. maddesi gereğince miktar veya değer söz konusu olmaksızın duruşmalı olarak incelenmesi gereken dava ve işlerin dışında bulunduğundan duruşma isteğinin reddiyle
dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacılar vekili, davacı şirketin dava dışı NDÇ ve ARD Holding A.Ş. ile birlikte eşit ve aynı pay oranında (%33,33) davalı şirkette ortak olduğunu, davalı şirket yönetim kurulunun 01.04.2014 ve 07.04.2014 tarihli kararları ile ARD Holding A.Ş., NDÇ Holding A.Ş. ve davacı şirketten hissedar başına 25.000.000,00 TL ve 25.000.000 USD borç alınmasına, borç tutarlarına faiz olarak TL için yıllık %15,25, USD için yıllık %5,75 sabit faiz işletilmesine ve borç vadesinin 2 yıl olarak belirlenmesine karar verildiğini, bu hususun müzakeresi için genel kurul yapılması taleplerine cevap verilmediğini, borç alım talebine gerekçe olarak şirketin yatırım kararlarının uygulanması ve şirketin likidite rasyolarının güvence altına alınmasının gösterildiğini, bu bağlamda IFC ve EBRD’den Akces Yatırım Sanayi ve Ticaret A.Ş. lehine temin edilen davalı şirket ile CES A.Ş.’nin garantörü olduğu kredinin sürekliliğinin temini için davalı şirketin konsolide cari oranının 1.2 olmasının gerekli olduğunun da gerekçe olarak ileri sürüldüğünü, ancak bu gerekçelerin hukuki ve somut herhangi bir dayanağının bulunmadığını, borç alım talebinin davalı … gereksiz yere borç yükümlülüğü altına sokacağını, alımına gerekçe gösterilen yatırımın ne olduğu, yapılıp yapılmayacağın da belli olmadığını, borç tutarının şirket sermaye tutarı nazara alındığında çok yüksek olduğu gibi belirlenen faiz oranlarının da fahiş olduğunu, sermayenin korunması ilkesinin gözetilmediğini, borç alım talebinin sadece hükmi şahıs ortaklardan talep edildiğini, diğer özel şahıs paydaşlardan talep edilmediğini, genel kurulda müzakere edilerek karara bağlanması gerekirken yönetim kurulu tarafından alınan kararın organ yetkisinin gasbı, eşit işlem ilkesine aykırı ve ortakların vazgeçilmez haklarını kısıtlayıcı nitelikte olduğunu, ayrıca borç alma yoluyla TTK 480 ve 509. maddelerinin dolanıldığını, tefeciliği düzenleyen Türk Ceza Kanunu’nun 241. maddesine de aykırılık taşıdığını, diğer müvekkili …’ün ise dava konusu karara muhatabı olmamakla beraber müvekkili şirketin temsilcisi olarak dava konusu yönetim kurulunda haberdar olduğunu, dava konusu kararın müvekkili …’ün de haklarını ihlal ettiğinden davada davacı sıfatıyla yer aldığını ileri sürerek, davalı şirketin borç alım talebine ilişkin 01/04/2014 tarihli, 12 nolu ve 07/04/2014 tarihli, 14 nolu yönetim kurulu kararlarının TTK.’nun 391. maddesi uyarınca batıl olduklarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davacının borç isteğini reddettiğinden bu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını, öz sermaye miktarının istenen borç tutarından büyük olduğunu, örtülü sermayeden sözedilemeyeceğini, borç para işleminin suç teşkil etmediğini, müvekkili şirketin yatırım kararlarını uygulayabilmek ve rasyolarını güvence altına alabilmek yani faaliyetlerine devam edebilmek amacıyla üç büyük pay sahibinden borç istenmesine karar verildiğini, herhangi bir zorlamanın ya da pay sahiplerinin borçlandırılmasının sözkonusu olmadığını, bunun yerine finans kuruluşlarından kredi alınması halinde yüksek faiz oranlarına, çeşitli teminatlara, komisyon ve masraflara katlanılması gerektiğini, kaldı ki pay sahiplerine önerilen faizin piyasa koşullarına uygun olarak belirlendiğini, dava konusu yönetim kurulu kararlarının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, sermaye arttırımına ilişkin karara yönelik davalar nedeniyle nakit ihtiyacı karşılanamadığından davalı şirket yönetim kurulunun sermaye artırımı ile amaçladığı nakit ihtiyacını karşılamak üzere dava konusu olan yönetim kurulu kararlarını aldığı, davalı şirketin finansman ihtiyacını sağlamak üzere ortaklarından ödünç para alma işlemiyle ilgili ceza yargılamasında İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Ceza Dairesinin kararında da bahsedildiği üzere, BK’ nin 386-392. maddelerine göre şirketin ödünç para alabileceği, TTK’nin 358. maddesinde de şirketin kendi ortaklarından borç para alabileceğinin düzenlendiği, yine TTK’nin 395/3. maddesinde şirketler topluluğuna dahil şirketlerin birbirine kefil olup garanti verebilecekleri hükmünün yer alması nedeniyle alınan kararın şirketin sermaye yapısını bozmayacağı, borç para veren ortakların kredi kurumu yada finansman kurumu olmamaları nedeniyle dolar bazında borç vermelerini engelleyen yasa hükmü bulunmadığı, dava konusu kararların batıl olmadığı, bu borç para alışverişinde şirket zarara uğramış ise uygulanacak maddelerin TTK’nin 553. ve devamı maddeleri olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi’nce, TTK’nin 391.maddesine göre eşit işlem ilkesine aykırı olan, anonim şirketin temel yapısına uymayan, sermayenin korunması ilkesini gözetmeyen, pay sahiplerinin haklarını ihlal eden ya da bunların kullanılmasını güçleştiren veya kısıtlayan, diğer organların devredilmez yetkilerine giren konularda ya da bunların devrine ilişkin yönetim kurulu kararlarının batıl olduğu, şirketin üretim, yatırım ve finans politikalarını belirleme yetkisinin, şirketin ne zaman ve ne oranda borç alması gerektiğine karar verme yetkisinin kural olarak ve esas sözleşmede aksine bir düzenleme olmadığı sürece yönetim kuruluna ait olduğu, şirketin ortaklardan borç almasını yasaklayan bir yasa hükmü bulunmadığı, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 17. maddesine göre ortakların şirkete faiz ile para verebileceğinin öngörüldüğünü, yönetim kurulu kararlarıyla belirlenen koşul ve şartlarda şirketin üç hakim ortağından ödünç para alınmasına yönelik icapta bulunulmasının karara bağlandığı gözetildiğinde, şirkete borç vermenin ortaksal bir yükümlülük değil, ortak sıfatıyla rızai olarak oluşan bir işlem olduğundan eşit işlem ilkesine aykırılıktan söz edilemeyeceği, nitelik veya nicelik itibariyle farklı pay grupları oluşturularak bu pay grupları için farklı uygulamalara gidilmesinin eşit işlem ilkesine aykırılık oluşturmayacağı, ödünç para alınmasına yönelik teklifin davacı şirketin de içinde bulunduğu eşit pay oranlarına haiz hakim üç ortak şirkete yapılmış olmasından dolayı davacı şirketin eşit işlem ilkesine aykırılık iddiasının yerinde olmadığı, alınan kararların sermeye yapısını bozan bir karar olmadığı, zarar var ise sorumluluk davası açılabileceği, yönetim kuruluna katılma yasağını düzenleyen maddenin yaptırımının butlan değil tazminat sorumluluğuna konu olabileceği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı davacılar vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz istemlerinin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK’nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK’nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 8,50 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacılardan alınmasına, 18/11/2019 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.

18.11.2019-N/Y