Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2018/5458 E. 2019/6397 K. 09.10.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/5458
KARAR NO : 2019/6397
KARAR TARİHİ : 09.10.2019

MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 15/11/2017 tarih ve 2016/461 E. – 2017/412 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi’nce verilen 21/09/2018 tarih ve 2018/250 E. – 2018/912 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; müvekkilinin “SEBAMED” ibareli, 3, 5, 16 ve 24. sınıf ürünleri içeren 151610, 102097, 2005/51738, 2006/60870, 2006/37202, 2014/73283 sayılı tanınmış markaların sahibi olduğunu, anılan markanın dünyanın birçok ülkesinde ve Türkiye’de tescilli bir şekilde kullanılmakta bulunduğunu, davalı şirketin “SeaMed” ibareli, 35, 5 ve 10.sınıf ürün ve hizmetleri içeren 2014/109726 sayılı marka tescil başvurusunun Resmî Marka Bülteni’nde ilânı üzerine müvekkilinin tanınmışlık ve iltibas vakıalarına dayanarak itirazda bulunduğunu, itirazlarının önce Markalar Dairesi ve nihai olarak YİDK tarafından 2016/M-9476 sayılı kararla reddedildiğini ileri sürerek hukuka aykırı kurum kararının iptaline ve davalı adına tescil olunan markanın hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Türk Patent ve Marka Kurumu vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket vekili, her iki markanın son hecelerinde yer alan med ekinin tıbbi anlamına geldiğini, medical kelimesinin yaygın kullanılan bir kısaltması olduğunu, sağlık ve kişisel bakımla ilgili sektörde yaygın biçimde kullanıldığını, marka ve başvuru konusu işaretlerin ilk hecelerindeki SEBA ve SEA eklerinin görsel, anlamsal ve sescil olarak ayırt edicilik sağladığını, taraf markalarında yer alan ürün ve hizmetleri ortalama düzeydeki tüketicilerin karıştırmasının mümkün olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.İlk derece mahkemesince tüm dosya kapsamına göre; davacının markasının “SEBAMED” ibareli olduğu, özel bir yazım karakteri ve şekil içerdiği, yazıldığı biçimde okunduğu, Türkçe’de bilinen bir anlamının bulunmadığı, davalı başvurusunun “SeaMed” olduğu, Sea ibaresinin Türkçe karşılığının deniz olduğu, işaretin yazıldığı biçimde okunduğu, SEA kısmının koyu lacivert med kısmının ise kırmızı renkte yazılmış bulunduğu, görsel olarak davacı markası ile başvuru konusu işaretin benzer sayılabilmesini temin edecek herhangi bir unsur bulunmadığı, her iki markanın son hecelerinde yer alan “med” ekinin tıbbi anlamına geldiği, sağlık ve kişisel bakımla ilgili ürün ve hizmet sektöründe yaygın biçimde kullanıldığı, SEBA ve SEA eklerinin görsel, anlamsal ve sescil olarak kelimelerin ayırt ediciliğini sağladığı,sescil olarak da herhangi bir benzerlik taşımadıkları, başvuru konusu işarette davacı markası ile işletmesel bağlantılandırmayı tesis edecek herhangi bir unsurun da bulunmadığı, davacının “SEBAMED” ibareli markasının tanınmış olmasının da varılan bu sonucu değiştiremeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi’nce; davacının “SEBAMED” ibareli markasının özel bir yazım karakteri ve şekil içerdiği, davalının başvurusunun ise “SeaMed” ibareli olduğu, görsel olarak davacı markası ile başvuru konusu işaretin benzer bulunmadığı, her iki markanın son hecelerinde yer alan “med” ekinin tıbbi anlamında medical kelimesinin yaygın kullanılan bir kısaltması olduğu, SEBA ve SEA eklerinin görsel, anlamsal ve sescil olarak kelimelerin ayırt ediciliğini sağladığı, 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesindeki koşulların bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK’nın 370/1. Maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK’nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 8,50 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 09/10/2019 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.