Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2018/5408 E. 2020/3480 K. 09.07.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/5408
KARAR NO : 2020/3480
KARAR TARİHİ : 09.07.2020

MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 21/06/2018 tarih ve 2014/1166-2018/245 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin davacı vekili ve katılma yoluyla davalı şirket vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava konusu meblağ 26.647 TL’nin altında bulunduğundan 6100 sayılı Kanun’un geçici 3/2. maddesi delaletiyle uygulanması gereken HUMK 3156 sayılı Kanunla değişik 438. maddesi gereğince duruşma isteğinin reddiyle incelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra
dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirkete ait Liberya bandıralı gemide kaynak ustası olarak çalışırken 29.03.2008 tarihinde iş kazası sonucunda belinden sakatlandığını, gemide ağrı kesici verilmesi dışında müvekkiline hiçbir tıbbi müdahale yapılmadığını, karaya çıktıktan sonra müvekkilinin tedavi gördüğünü ancak çalışma gücünü kaybettiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 4.000.- TL maddi tazminatının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket vekili, davacının çalıştığı geminin müvekkiline ait olmadığını, geminin donatanının Liberya’nın Monrovia şehrinde mukim Ganclear Shıppıng S.A unvanlı şirket olduğunu ve geminin Monrovia limanında kayıtlı olduğunu, davacı ile müvekkili şirket arasında imzalanmış bir hizmet sözleşmesinin de mevcut olmadığını, dolayısıyla müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini ve davanın öncelikle husumetten reddi gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili, davacının çalışmış olduğu geminin Liberya bayraklı olup ihtilafı çözmekle yetkili mahkemelerin Liberya mahkemeleri olduğunu ve yine taraflara uygulanacak hukukunda yabancı devlet hukuku olduğunu, bu sebeple müvekkili aleyhine açılmış davanın görev ve yetki açısından reddi gerektiğini, müvekkilinin davacının zarara uğradığını iddia ettiği hadisede hafif ihmal da dahil hiçbir kusurunun bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan deliller, bilirkişi raporu, Adli Tıp Kurumu raporu ve tüm dosya kapsamına göre; disk hernilerinin böyle bir işte çalışmayan kişilerde de azımsanmayacak oranda görüldüğü, ayrıca disk hernisinin, işi dışında herhangi bir eylem sırasında da ortaya çıkabileceği dikkate alındığında kişinin mevcut arızası ile dava konusu olay arasında illiyet bağının bulunup bulunmadığı hususunda yorum yapılamadığının bildirildiği ve maluliyet tayini yoluna gidilemediği yönündeki Adli Tıp Kurumu raporuna itibar ederek, davacının mevcut arızası ile dava konusu olay arasında illiyet bağının bulunup bulunmadığının ortaya konulamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili ve katılma yoluyla davalı şirket vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- İleri sürülen temyiz nedenleri gözetildiğinde, öncelikle, davalı şirket vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi gerekmiş olmakla; dosyadaki yazılara, mahkeme kararının dayandığı deliller ile gerektirici sebeplere ve özellikle mümeyyiz davalı şirketin, 6762 sayılı Kanun’un 946. maddesi uyarınca, kendisine ait olmayan gemiyi kendi nam ve hesabına işletmekte olması nedeniyle davacıya karşı donatan ve işveren sıfatıyla sorumlu olduğunun kabulünde herhangi bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı şirket vekilinin katılma yoluyla temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince; dava, davadışı yabancı uyruklu şirkete ait ve yine yabancı bayraklı gemide istihdam edilen davacının, hizmet sözleşmesinin ifası sırasında meydana gelen olay nedeniyle genel vücut ve beden bütünlüğünün bozulması, malul kalması nedeni ile maddi tazminat istemine ilişkindir.
Davada uygulanması gereken yasa kuralları, tarafların ve işyerinin niteliği ile olay-dava tarihi gözetildiğinde 818 sayılı BK’nın hizmet sözleşmesine ilişkin hükümleri olup özellikle iş sahibinin borçlarına dair 331 ve 332. maddelerine temas etmektedir.
Toplanan deliller ve özellikle dinlenen tanık ifadesi ile davacıya ait tıbbi raporların içeriğinden, somut olayın, davacı yanın davalı tarafından sevk ve idare edilen yabancı bayraklı gemide fıtter (tesisatçı) olarak çalışmakta iken, oldukça ağır olan bir torna parçasını yerinden kaldırmaya çalıştığı sırada şiddetli bir ağrı ile hareketsiz hale gelmesi suretiyle oluştuğu, davacının geminin karaya yanaştığı Singapur’da yapılan muayenesinde omurga arızası oluştuğunun belirlendiği, bunu müteakip Türkiye’ye getirilerek burada ameliyat olduğu, ağrı ve hareketsizliğe neden olan diskin çıkarılarak yerine platin takıldığı ve buna bağlı olarak kısmen dahi olsa beden bütünlüğünün bozulduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece, açıklanan olayla mevcut arıza arasında illiyet bulunup bulunmadığı, bulunuyorsa maluliyet oranı bakımından Adli Tıp Kurumundan rapor alınması cihetine gidilmiş ise de, gerek ihtisas kurulu ve gerekse de ikinci üst kurul raporlarında davacının mevcut arızası ile dava konusu olay arasında illiyet bağının bulunup bulunmadığı hususunda yorum yapılmasından kaçınılarak maluliyet oranı belirlenmediği gözlenmektedir.
Adli Tıp Kurumundan alınan raporlarda, sözü edilen olay ile mevcut arıza arasında bir illiyet bağı bulunmadığı konusunda net bir mütalaaya yer verilmemiştir. Somut olayın özellikleri de gözetildiğinde, söz konusu raporlara dayalı olarak somut olay ile davacıda husule gelen arıza arasında bir illiyet bulunmadığı şeklinde bir kanaate varmak da mümkün değildir. Şu halde, mahkemece, üniversitelerin konuya ilişkin bölümlerinden teşkil edilecek bir bilirkişi heyeti marifetiyle davacıya ait tüm tıbbi belgelerin dosya kapsamındaki sair bilgi ve belgeler ile birlikte değerlendirilmesi suretiyle, gerek olayla mevcut arıza arasında illiyet bağı olup olmadığı, söz konusu akut gelişmenin, davacının kendisine verilen işin gereğinin dışında hareket etmesi, makina parçasının taşınması için bir tertibatın bulunmaması gibi etkenlerin sonucu ortaya çıkıp çıkamayacağı, yine davacının daha önceden de bel fıtığı rahatsızlığının bulunmasının bu olaya bağlı olarak mevcut arızaya yol açıp açmayacağı
hususlarında net bir kanaate varılmasına elverişli rapor alınarak kusur ve maluliyet oranının belirlenmesi ve sonucuna göre davacının istemi bakımından bir karar verilmesi gerekirken, kanaat uyandırmaktan uzak adli tıp raporları benimsenerek yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile yerel mahkeme kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı şirket/vekilinin katılma yoluyla temyiz isteminin reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulüyle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, aşağıda yazılı bakiye 18,50 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalı şirketten alınmasına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 09/07/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.