Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2018/504 E. 2019/5859 K. 26.09.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/504
KARAR NO : 2019/5859
KARAR TARİHİ : 26.09.2019

MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

Taraflar arasında görülen davada Konya 2.Asliye Ticaret Mahkemesince bozmaya uyularak verilen 18/09/2017 tarih ve 2014/325-2017/725 sayılı kararın Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalı davacı vekili tarafından istenmiş olduğu anlaşılmakla, duruşma için belirlenen 24.09.2019 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davalı Kombassan …vekili Av. … ile davacı vekili Av. … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin yüksek faiz getireceği ve istendiği an geri ödeneceği garantisi ile davalı tarafa bir miktar para verdiğini, davalı tarafça müvekkiline 31.300 DM parasının kaldığına ilişkin belge verildiğini, bu parasının müvekkiline iadesinin gerektiğini ancak müvekkili davacı tarafın verdiği paraları geri istemesine rağmen davalı tarafça müvekkili davacı tarafın parasının iade edilmediğini, davalı tarafın Bankacılık Kanununa aykırı şekilde mevduat topladığını, SPK ‘na aykırı olarak aracılık faaliyetinde bulunup hisse senetlerini halka arz ettiğini, davalı şirket veya şirketlerin yöneticilerinin vs. cürüm işlemek amacıyla çete oluşturmak vs. suçlarından değişik ceza dava dosyalarında yargılandıklarını, birçok devlet kuruluşunca davalı tarafın denetlendiğini ve denetlemelere ilişkin birçok rapor düzenlendiğini, davalı şirket veya şirketlerin ticari defterlerinin de usulüne uygun tutulmadığından, diğer davalı gerçek kişi Haşim Bayramın da şirket veya şirketlerin yöneticisi olması nedeniyle müvekkilini zarara uğrattıklarını ileri sürerek, müvekkili davacı taraf ile davalı taraf arasında geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığının tespitine ve ayrıca davalı tarafa verilen paradan kalan 28.800,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekilleri davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, uyulan bozma ilamına göre davacı tarafın davalı şirketin ortağı olunmadığının tespiti ile ilgili talep kısmının kabulü ile davacı tarafın davalı şirketin ortağı olmadığının tespitine, davacı tarafın alacak davasının kısmen kabulü ile, 1.600,00 TL nın dava tarihi olan 10/10/2006 tarihinden itibaren yıllık %25 ve değişen oranlarda hesaplanacak avans faizi ile birlikte davalılar Bera Holding A.Ş. ve … ‘dan alınarak davacı tarafa verilmesine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili ile davalı şirket vekili temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre, davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti ve bu amaçla verilen paranın tahsili istemine ilişkindir. Davacı vekili, davalıların yüksek kar payı verileceği ve yatırılan paraların istendiği zaman iade edileceği vaatleriyle para topladığını, bu şekilde müvekkilinin dolandırıldığını ve müvekkilinden ”Ortaklık Durum Belgesi” adlı belge ile 31.300 DM alındığını ileri sürerek, geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespitini ve 28.800 TL’nin tahsilini talep etmiş, mahkemece, yapılan yargılama sonucunda yazılı şekilde, davacının davalı şirketin ortağı olmadığının tespitine ve davalı şirketlerin SPK’ya bildirdikleri bedel üzerinden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Oysa, davalı şirketlerin birleşmesi ve kayda alınması amacıyla SPK’ya kendilerinin verdikleri 09/02/2005 tarih 30 ve 31 sayılı yazıların ekine ortak olunan şirkete verilen sermaye katılım bedelleri ile kişiler arasındaki hisse değişimine ilişkin ödeme ve tahsilatlara dair bir takım listeler eklenmiş ve daha sonra davalı şirketler ise, hissedarlar arası hisse devri sırasında devreden hissedarın tahsil ettiği miktarların telefon, mektup ve sair yöntemlerle yapılan araştırma sonucu tespit edildiğini, tahsil edilen paranın şirket kasasına girmediğini savunmuşlardır. Bu durumda, mahkemece, davacının davalı şirketin ortağı olmadığı ve davalıların eyleminin haksız fiil olduğu tespit edildiğine göre, “ortaklık durum belgesinde” yazan miktar gözetilerek davanın esası hakkında karar verilmesi gerekirken, davalılar tarafından SPK’ya sunulan ve içeriği davalılar tarafından dahi kabul edilmeyen SPK kayıtlarında yer alan miktar üzerinden davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.
Yine, ortaklık durum belgelerinin (N) sembolü/harfiyle veya (NAKİT) kelimesi ile sembolize edilmiş nakit hanesinde belirtilen nakit alınan DM miktarının davacının alacağından düşülmesi gerektiği kabul edilerek, nakit hanesinde yer aldığı belirtilen 4.866,00 EURO alacak miktarından düşülmüştür. Oysa, davacı tarafça davaya dayanak gösterilen ortaklık durum belgesinde, nakit hanesinden sonra “KLN HS” ve “KLN DM” şeklinde gösterilen kalan hisse miktarlarının ve kalan bedellerin yazılı olduğu kısımlar yer almakta olup, davada bu ortaklık durum belgesindeki KLN DM hanesinde yazılı olan miktar talep edilmektedir. Mahkemece dava dilekçesinde davalı tarafta kalan 31.300 DM karşılığının talep edildiği kabul edilmesine rağmen nakit hanesindeki bedelin alacak miktarından düşülmesi yerinde görülmemiştir.
Öte yandan, ”tediye ve kasa tediye makbuzundan dolayı” açıklaması ile 31.752 Euro alacak miktarından düşülmüş ise de, davacı tarafça işbu belgelere açıkça itiraz edildiğinin anlaşılması karşısında, mahkemece davacının isticvabının sağlanması, belgeler ve üzerindeki imzalar yönünden beyanının alınarak değerlendirilmesi, itiraz halinde belge asılları da getirtilerek inceleme yapılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken davacı tarafın bu belge veya belgeleri kabul edip benimsediğinin kabulü ile yanılgılı değerlendirmeye dayalı, yazılı şekilde hüküm tesisi de doğru olmamış, kararın açıklanan bu nedenlerle davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı şirket vekilinin tüm, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 2.037,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 77,90 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalı şirketten alınmasına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 26/09/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.