Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2018/4653 E. 2020/1464 K. 17.02.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/4653
KARAR NO : 2020/1464
KARAR TARİHİ : 17.02.2020

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada Yozgat 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 10/03/2016 gün ve 2013/128 – 2016/321 sayılı kararı bozan Daire’nin 05/04/2018 gün ve 2016/9030 – 2018/2444 sayılı kararı aleyhinde davalılar vekili tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği de anlaşılmış olmakla, dosya için düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı vekili, davalılarca yüksek oranda faiz getirisi verileceği ve yatırılan paranın istenildiği an geri verileceği garantisi ile Yimpaş Gıda San. Tic. A.Ş Hisse Senedi Devir ve Kabul Sözleşmesi başlıklı 2 adet belge ile ve Yimpaş Yozgat İhtiyaç Maddeleri Pazarlama ve Ticaret A.Ş. Hisse Senedi Devir Kabul Sözleşmesi başlıklı belge ile müvekkilinden 97.222.16 Euro (190.150,00 DEM) tahsil edildiğini, bu hususun TBMM, MASAK ve SPK tarafından hazırlanan raporlarla defalarca ortaya konulduğunu, müvekkilinin defalarca istemesine rağmen parasını geri alamadığını, davalıların paranın iadesinden birlikte sorumlu olduklarını, davalılarca Borçlar Kanunu, TTK ve SPK mevzuatının ihlal edildiğini ileri sürerek, müvekkili ile davalı şirketler arasında geçerli bir ortaklık ilişkisi olmadığının tespitine, müvekkilinden tahsil edilen 97.222,16 Euro (190.150,00 DEM) (229.298,46 TL)’nun tahsil tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanun’un 4/A maddesi uyarınca işleyecek faizi ile birlikte davalılardan müştereken müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili, davacının Yimpaş Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş’nin ortaklar pay defterinde kayıtlı olup bu şirkette başlangıçta 390 hissesi varken 102 hissesini devrettiğini, halen nominal bedeli 1,00 TL olan 288 hisseye sahip olduğunu, yine davacının Yimpaş Yozgat İht. Mad. Paz. A.Ş’nin ortaklar pay defterinde kayıtlı olup bu şirkette başlangıçta 463 hissesi varken 113 hissesini devrettiğini, halen nominal bedeli 1,00 TL olan 350 hisseye sahip olduğunu, davacının Yimpaş Holding AŞ’de ortaklığı bulunmadığından davanın husumetten reddi gerektiğini, davacının Yimpaş Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş’deki hisseleri ise bu şirketin önceki ortaklarından devir suretiyle iktisap ettiğini, bu hisseleri devralmak için bedelini müvekkiline değil devraldığı kişilere ödediğini, davacının Yimpaş Yozgat İht. Mad. Paz. A.Ş’de sahip olduğu hisseler için ödediği bedelin ise ödeme tarihindeki kur üzerinden TL’ye çevrilerek şirket kayıtlarında muhasebeleştirildiğini, TTK’nın 329. ve 405. maddeleri gereğince anonim şirket ortaklarının sermaye olarak şirkete verdiklerini geri isteyemeyeceklerini, zamanaşımı süresinin dolduğunu savunarak, davanın husumetten, zamanaşımından ve esastan reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, Yimpaş Holding A.Ş’ye yönelik açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine, davacının davalı … Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş’ye yönelik açtığı davasının ispatlayamadığından reddine, davacının davalı … ve davalı … Yozgat İhtiyaç Maddeleri Pazarlama ve Ticaret A.Ş’ye yönelik açtığı davanın kısmen kabulü ile 20.443 Euro alacağın 02/06/2000 tahsil tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı Kanun’un 4/a maddesi uyarınca faizi ile birlikte davalı … ve davalı … Yozgat İhtiyaç Maddeleri Pazarlama ve Ticaret A.Ş’den müştereken ve müteselsilen tahsiline, davacının fazlaya ilişkin alacağının reddine dair karar, taraf vekillerinin temyizi üzerine Dairemizce taraflar yararına bozulmuştur.
Bu kez davalılar vekili karar düzeltme talebinde bulunmuştur.
1) Dava, geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti ve bu amaçla verilen paranın tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece yukarıda özetlenen gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Ancak, 07.12.2019 tarih, 30971 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 7194 sayılı Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 41. maddesinde 25/3/1987 tarihli ve 3332 sayılı Sermaye Piyasasının Teşviki, Sermayenin Tabana Yaygınlaştırılması ve Ekonomiyi Düzenlemede Alınacak Tedbirler ile 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ve 3182 Sayılı Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici maddenin eklendiği belirtilmiş olup, işbu geçici 4. maddede ”31/12/2014 tarihine kadar, pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak nominal ya da primli değer üzerinden pay veya pay adı altında satışı yapılmış olan her türlü araç, 06/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun kaydileştirmeye ilişkin şartlarına tabi olmaksızın 29/06/1956 tarihli ve 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu ile 13/01/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında pay addolunur, bu ortaklıklara yapılan ödemeler pay karşılığı yapılmış kabul edilir ve ortaklık ilişkisi kurulmuş sayılır. Bu payların kaydileştirilmemiş olması ortaklık haklarına halel getirmeyeceği gibi ortaklık ilişkisinin kurulmadığı da iddia edilemez. Birinci fıkra kapsamında kurulmuş olan ortaklık ilişkileri hakkında; geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı veya primli pay satışı yapıldığı ileri sürülerek sebepsiz zenginleşme, haksız fiil, sözleşme öncesi görüşmelere aykırılık veya sözleşmeye aykırılık nedenlerine dayalı olarak açılan ve kanun yolu incelemesindekiler dahil görülmekte olan menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilir ve yargılama gideri ile maktu vekalet ücreti ortaklık üzerinde bırakılır.” hükmü düzenlenmiş, aynı Kanun’un 52/1-h maddesinde de işbu hükmün yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği hükme bağlanmıştır.
Bu durum karşısında, mahkemece taraf iddia ve savunmalarının Sermaye Piyasası Kanunu’nun 16. maddesi ve anılan yasal düzenleme kapsamında değerlendirilerek sonucuna göre bir karar vermek gerektiğinden davalılar vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile dairemizin bozma ilamının kaldırılarak, mahkeme kararın yukarıda açıklanan değişik gerekçeyle re’sen bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2) Bozma sebep ve şekline göre davalılar vekilinin karar düzeltme itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalılar vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 05/04/2018 tarih, 2016/9030 Esas 2018/2444 Karar sayılı bozma ilamının kaldırılarak mahkemece verilen kararın değişik gerekçeyle re’sen BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalılar vekilinin karar düzeltme itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, ödedikleri karar düzeltme harcının istekleri halinde karar düzeltme isteyen davalılara iadesine, 17/02/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

Dairemiz çoğunluğunun bozma düşüncesine dayanak teşkil eden 7194 sayılı Kanun’un 41. maddesi ile çeşitli kanunlara eklenen Geçici 4. madde, kanaatimce, her şeyden önce, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesi ve bu maddede öngörülen karar alma hakkıyla birlikte ele alındığında Anayasa’nın 36. maddesinde hükme bağlanan hak arama hürriyetini ihlal eden bir yasal düzenlemedir.
Öte yandan, söz konusu hüküm, yine Anayasa’nın 9. maddesindeki yargı yetkisinin bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılacağına ilişkin hükme, kanun maddesinin kamuoyunca bilinen ve sınırlı sayıdaki sermaye şirketi ile ve bu şirketler aleyhine açılan davalarla ilgili olduğu düşünülecek olursa Anayasa’nın kanun önünde eşitlik ilkesi kapsamındaki 10/4. maddesi ile yasama meclisinin bir devlet organı sıfatıyla bu ilkeye uygun hareket etme zorunluluğuna ilişkin 10/5. maddesine, yine Anayasa’nın 35. maddesinde belirtilen ve kişinin temel hak ve hürriyetleri kapsamındaki mülkiyet hakkına ve bu hakkın ancak kamu yararı amacıyla sınırlandırılacağına ilişkin hükme aykırı olduğu gibi, buradan hareketle, devletin, kişinin temel haklarını hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan engelleri kaldırmaya çalışması gerekmesine karşın hak arama ve mülkiyet hakkının kullanımının önüne geçen bir düzenleme olarak ortaya çıkmış bulunması nedeniyle Anayasa’nın 5. maddesine, keza düzenlemenin kişinin temel hak ve özgürlükleri kapsamındaki hak arama ve mülkiyet hakkının özüne dokunan niteliği gözetildiğinde Anayasa’nın 13. maddesine, Anayasa’nın 138/3. maddesinde görülmekte olan somut davalarla ilgili olarak yasama meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili görüşme dahi yapılamayacağı hükme bağlanmış iken dava hangi nedenle açılmış olursa olsun verilecek kararın ve hatta yargılama giderlerinin dahi ne şekilde hükme bağlanacağının düzenlenmiş olması nedeniyle söz konusu hükme de aykırı düşmektedir.
Her ne kadar Anayasa’nın 167. maddesinde devletin para, kredi, sermaye piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemelerini sağlayıcı ve geliştirici tedbirleri alacağı öngörülmüş ise de, alınacak bu tedbirlerin herhalde Anayasaya aykırı bir kanuni düzenleme yoluyla gerçekleştirilmesi düşünülemeyecek olup aksinin kabulü Anayasa’nın başlangıç hükümlerine açıkça aykırı düşecektir.
Tüm bu nedenlerle, çoğunluk kararının dayanağı yasa hükmünün, 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddesi uyarınca itiraz yoluyla iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurulması ve buradan çıkacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği kanısında olduğumdan çoğunluğun bozma düşüncesine katılmıyorum.