YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/4606
KARAR NO : 2019/6105
KARAR TARİHİ : 02.10.2019
MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 21/06/2017 tarih ve 2017/13 E- 2017/269 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi’nce verilen 05/07/2018 tarih ve 2018/66 E- 2018/808 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; müvekkili adına çok sayıda “CEP” asıl unsurlu tanınmış markanın tescilli olduğunu, davalı şirketin ise 2015/103041 sayılı “YÜKCEPTE+ŞEKİL” ibaresinin 35. ve 39. sınıflarda tescili için davalı kuruma başvurduğunu, söz konusu başvuruya müvekkilince iltibas, tanınmışlık ve kötüniyet gerekçeleriyle yapılan itirazın davalı kurum tarafından nihai olarak reddedildiğini, alınan kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, başvurunun tescili halinde müvekkilinin seri markalarından biri olarak algılanacağını ileri sürerek YİDK’in 2016/M-10409 sayılı kararının iptaline, davalı adına tescili halinde markanın hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı TPMK vekili, başvuru konusu ibare ile davacının itirazına mesnet markaları arasında iltibasa yol açacak düzeyde bir benzerlik bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket vekili, müvekkilinin başvurusuna konu ibare ile davacının “CEP” ibareli markaları arasında ortalama tüketicileri iltibasa düşürebilecek derecede bir benzerlik bulunmadığını, zira cep kelimesinin günlük yaşamda cep telefonu olarak da adlandırılan taşınabilir telefon ürününü adlandırmak için kullanılan bir kelime olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; davacının itirazına mesnet markalarının “CEP” esas unsurlu oldukları, dava konusu başvurunun ise “YÜKCEPTE+ŞEKİL” ibaresinden oluştuğu, başvuru kapsamında bulunan ürün ve hizmetlerin davacının markalarının kapsamlarında yer alan ürün ve hizmetlerle aynı türden olduğu, davacının “CEP” ibareli markalarının 35 ve 39. sınıftaki ürün ve hizmetler bakımından zayıf bir marka olduğu, zayıf markaların ise ayırt edici gücü yüksek markalar gibi korunmasının mümkün olmadığı, taraf markaları arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel, sescil ve anlamsal olarak genel izlenimde ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, iltibas yaratmayan bir işaretin tescil başvurusuna konu edilmesinin kötüniyet olarak değerlendirilemeyeceği, tanınmış da olsa bir markanın kendisinin aynısı veya benzerine karşı korunabileceği, oysa davacı markaları ile davalı başvurusu arasında bu yönde bir benzerlik bulunmadığı, davacının “CEP” ibaresini içeren markalarının iletişim ürünleriyle ilgili sektörde belli bir bilinirliğinin bulunduğu ancak bu durumunda varılan sonucu değiştirmeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi’nce; mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK’nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK’nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 8,50 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 02/10/2019 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.