YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/4252
KARAR NO : 2019/5637
KARAR TARİHİ : 23.09.2019
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 06/10/2016 tarih ve 2014/189 E- 2016/167 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kısmen kabulüne dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi’nce verilen 13/04/2018 tarih ve 2017/229 E. – 2018/987 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, 6100 sayılı Kanun’un 369. maddesi gereğince miktar veya değer söz konusu olmaksızın duruşmalı olarak incelenmesi gereken dava ve işlerin dışında bulunduğundan duruşma isteğinin reddiyle dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacının davalı şirketin Ar-Ge bölümünde 2014 yılına kadar çalıştığını, davacı tarafından geliştirilen 2011/08874 tescil numaralı faydalı model buluşunun davalılar adına TPMK nezdinde tescil edildiğini öğrendiğini ve bu duruma itiraz edince 2014 yılında işten çıkarıldığını, dava konusu faydalı modelin çok fonksiyonlu rodlu bilgisayar destekli fiksasyon sistemi olduğunu, bu üründeki “çok ağızlı yivli kilitleme somunu ve içi dişli dışı çok ağızlı yivli kilitleme yardımcı parçası” (çok ağızlı yivli kilitleme somunu) nın davacı tararfından geliştirilmiş bir buluş olduğunu, böylece ürünün daha foksiyonel hale geldiğini, davacının bu ürünü 6 aylık bir çalışma ile ortaya çıkardığını, bu çalışmalar sırasında 2 farklı demo ürün çalışması yaptığını, 3.üründe nihai sonuca ulaştığını, bu faydalı buluşu nedeniyle 2012 ve 2013 yılında çalıştığı iş yerinden davacıya her yıl için 10.000 bin TL ödendiğini, buluşun davalılar adına tescil edildiğini davacının 2014 yılı Haziran ayında öğrendiğini, davalıların dava konusu buluşla bir ilgilerinin bulunmadığını ileri sürerek davaya konu 2011/08874 numaralı faydalı modelin hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, bu talebin kabul görmemesi halinde dava konusu faydalı modelde buluşu yapan kişinin davacı olduğunun tespitine, bu talebinin de kabul görmemesi halinde davalı gerçek kişilerle birlikte davacının da buluşta müştereken malik olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili, buluş sahibinin şirket olduğunu, davalı gerçek kişilerin husumet ehliyeti olmadığını, buluşu yapan davalıların konunun uzmanı kişiler olduğunu, davacının iddialarının gerçeğe aykırı olduğunu, işçi statüsünde çalışan davacının kendisine verilen görevleri yaptığını, davacının uzunca bir süre herhangi bir itirazda bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesinde, davacının faydalı model konusu buluşun kendisine ait olduğuna ilişkin tanık ifadeleri dışında somut kanıtlar ortaya koyamadığı, gerçek hak sahibi sayılamayacağı, daha önce dava konusu faydalı modelin kamuya sunulduğunu gösteren herhangi bir delil bulunmadığı, davacının buluş hususunda işverene yazılı bildirimde bulunmadığı, davacı tarafından sunulan ürün demolarının kiminle ne zaman üretildiğinin tespit edilemeyeceği, davalı gerçek kişilerin pasif husumet ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle davalı gerçek kişilerle ilgili davanın husumetten reddine, davalı şirketle ilgili davanın esastan reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi’nce, buluş sahibi gerçek kişilerin davada taraf gösterilmesinde usule aykırı bir durum olmadığı, demoların usulsüz olarak ele geçirildiğinin davalı tarafından ispatlanamadığı, davalı tarafın demoların bir örneğini de ibraz edemediği, davalıların davacının ar-ge bölümünde çalıştığını kabul ettiği, tanık beyanları ile de davacının faydalı modelde yaptığı değişikliğin sabit olduğu, bilirkişi raporuna göre ürünün değişik disiplinlerden oluşan kişilerce meydana getirilebileceğinin belirlendiği, dosya kapsamına göre davacının buluşu diğer kişilerle birlikte gerçekleştirdiği, işverenin talimatıyla ürün yapıldığından bildirim yükümlülüğüne gerek olmadığı, 551 sayılı KHK’nın 18.maddesine göre işverenin seçimlik hakkını kullanarak buluşu kendi adına tescil ettirmesinin mümkün olduğu, bu nedenle hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı, davacının anılan KHK gereğince bedel isteme hakkının bulunduğu, tescil aşamasında davacının dışlandığı gerekçeleriyle davacı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak davalı şirket adına tescilli TR201108874Y numaralı faydalı modelin buluşu yapanları arasında davacının da bulunduğunun tespitine, karar kesinleştiğinde tescil belgesinde davacının isminin de buluş yapanlar arasında yer alması için kararın bir örneğinin TPMK’ye gönderilmesine, davacının diğer taleplerinin reddine karar verilmiştir.
Kararı davalılar vekili temyiz etmiştir.
1- Davacı vekili dava dilekçesinde davalı gerçek kişileri davalı olarak göstererek dava konusu faydalı model belgesinin hükümsüzlüğüne bunun mümkün olmaması halinde davalılarla birlikte davacının da faydalı modele müşterek malik olduğunun tespitine ve sicile tesciline karar verilmesini istemiştir. Yargılama sırasında 20.11.2014 havale tarihli dilekçesi ile taleplerini ıslah etmiş ve aynı dilekçe HMK’nın 124.maddesini dayanak göstererek davalı Tasarım Med. Tıbbi Mam. San. ve Tic. Ltd. Şti.’yi davaya dahil etmiştir. 551 sayılı Patent Haklarının Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 166. maddesinde “Faydalı model belgelerine ilişkin açık bir hüküm bulunmadığı ve faydalı model belgelerinin özelliği ile çelişmediği takdirde, patentler için öngörülen hükümler, faydalı model belgeleri için de uygulanır.” hükmüne ve aynı kararnamenin 133/son maddesindeki “Patentin hükümsüzlüğü davası, davanın açıldığı anda Patent Sicili’nde patent sahibi olarak kayıtlı kişiye karşı açılır. Patent üzerinde sicilde hak sahibi görülen kişilerin davaya katılabilmelerini sağlamak için ayrıca onlara tebligat yapılır” şeklindeki düzenlemeye göre, faydalı model belgesi hükümsüzlüğü davası faydalı model belgesinin sicilde kayıtlı malikine karşı açılır. Hak sahibine tebligat yapılacağı belirtilmiş ise de tebligat ihbar niteliğinde olup hak sahibine husumet yöneltilmesi anlamına geldiği kabul edilemez. Dosya kapsamında Faydalı Model tescilinin davalı şirket adına olduğu hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. HMK’nın 124.maddesi taraf değişikliğine ilişkin düzenlemeleri içermekte olup davalılara yeni bir davalı eklenmesi bu maddeye göre mümkün değildir. Bu itibarla dava dilekçesinde davalı olarak husumet yöneltilmeyen şirketin mevcut davalılar yanında yeni bir davalı olarak davaya dahil edilerek yargılama yapılması doğru olmayıp mahkemece davalı şirkete karşı usulune uygun olarak açılmış bir dava bulunmadığı gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre davalılar vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının davalılar yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine YER OLMADIĞINA, HMK’nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalılara iadesine, 23/09/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.