Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2018/2652 E. 2019/4187 K. 10.06.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/2652
KARAR NO : 2019/4187
KARAR TARİHİ : 10.06.2019

MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

Taraflar arasında görülen davada İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesince bozmaya uyularak verilen 22/02/2018 tarih ve 2017/946-2018/173 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin davacı-karşı davalı ve davalı-karşı davacı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı, davalı ile aralarında aracılık sözleşmesi olduğunu ve borsada işlem yaptığını, talimatı bulunmamasına rağmen davalının 100 lot hisseyi satışa çıkardığını, hisseyi Takasbank’ta bulup üzerine blokaj koydurduğunu, davalının bu hisselerin kendisine ait olduğu iddiasıyla blokajın çözülmesi talepli davasının reddedildiğini ve işbu kararın kesinleştiğini, davalının blokaj nedeniyle de hesabından 310 TL kesinti yaptığını, davalıyla arasında olan uyuşmazlık nedeniyle hisselerini değerlendiremediğini ve zarara uğradığını, ayrıca davalı tarafından açılan haksız davalara icra takiplerine ve hacizlere maruz bırakıldığını, küçük düşürüldüğünü ileri sürerek 39.000.- TL maddi 41.000.- TL manevi tazminatın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; müvekkilinin davacının satım talimatı ile hareket ettiğini, 100 lot hisseyi satışa çıkardığını ancak davacının haksız yere blokaj koyduğunu, blokajı müvekkilinin kaldırmakla yetkili olmadığından, davacının iddia ettiği zarardan sorumlu olmayacağını, manevi tazminatın koşullarının oluşmadığını, dava ve icra takibi yoluyla hukuki hakkını kullandığını savunarak davanın reddini istemiş; karşı davada ise, müvekkilinin blokeli olan hisselerin satış bedeli olan 940 TL’yi davacıya ödemiş olduğunu, bu tutarın iadesi gerektiğini ileri sürmüştür.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılamaya göre davacı karşı davalının celse arasında sunduğu dilekçeyle 26.08.2013 tarihli bilirkişi raporunun dikkate alınarak bu doğrultuda karar verilmesini talep ettiği, bu nedenle dosyanın yeniden bilirkişiye gönderilmesine gerek görülmediği, anılan bilirkişi raporuna göre davacının, 226836 portföy nolu hesabında davalının 110 adet 1.974 TL’lik hisse senedi alımı yaptığının, 100 adedinin 940,00 TL bedelli 110 adedini ise 1.078,00 TL bedelle sattığının, bu işlemde 100 lot hisse yönünden açığa satış şeklinde işlem yapılıp davacının hesabına 14.01.2000 tarihinde 940,00 TL aktarıldığı ve davacının yapılan bu işlemden zarar görmediğinin, işlem gören hisselerin davacıya ait olduğunun, 23.09.2003 tarihinde davacının davalı hesaplarında bulunan 100 lot DYHOL hisse senetleri üzerine blokaj koyduğunun ve hesabından bu nedenle 310,00 TL kesilip davacının şikayeti üzerine kesilen paranın 18.04.2016 tarihinde 316,15 TL iade edildiğinin bu nedenlerle davacının maddi zararının 557,23 TL olduğunun belirtildiği, mezkur rapora itibar edilerek karar vermek gerektiği gerekçesiyle; asıl davanın kısmen kabulüyle 557,23 TL maddi tazminatın ve 5.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin maddi ve manevi tazminatı isteminin reddine, karşı dava ile ilgili olarak Mahkemenin 28.12.2010 tarihli, 2009/592 E.- 2010/757 K sayılı kararı kesinleştiğinden yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Kararı, davacı karşı davalı ve davalı karşı davacı vekili temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına, mahkemenin 24.10.2013 tarihli kararına yönelik davalının zamanaşımı definde bulunduğu temyiz dilekçesinin süresinde olmadığından reddedilmiş olmasına ve ayrıca Dairemizin 04.07.2017 tarih 2016/533 E.-2017/4065 K. sayılı bozma ilamının 1. bendinde de bu doğrultuda karar verilerek anılan bozma ilamlarına uyulmakla davacı taraf yararına usuli kazanılmış hak da oluşmuş olmasına göre, davalı vekilinin zamanaşımına yönelik temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Dava, davacıya ait olduğu iddia edilen ve borsada işlem gören hisse senetlerinin aracı kurum olan davalı tarafından izinsiz olarak satılması nedeniyle uğranılan zararın tazmini amacıyla maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup, Mahkemece daha önce 10.05.2015 tarihinde verilmiş olan davanın kısmen kabulüne dair hüküm Dairemizin 04.07.2017 tarih, 2016/533 E.-2017/4065 K. sayılı ilamıyla bozulmuştur. Dairemizin anılan bozma ilamında, hükme esas alınan 26.08.2013 tarihli bilirkişi raporunun davacının dava dilekçesindeki taleplerini ve bir önceki bozma ilamında belirtilen eksiklikleri karşılar nitelikte olmadığı, bilirkişi heyetinde borsa uzmanının bulunmadığı, davacının talebinin hisseler üzerinde uyuşmazlığın devam ettiği süre boyunca hisseleri değerlendirememesi nedeniyle uğradığı zararın tazmininden ibaret olduğu, buna rağmen bilirkişi raporunda talep konusu edilmeyen, davacının hesabından yapılan kesinti nedeniyle zarar hesaplaması yoluna gidildiği, Dairemizin bir önceki 31.10.2012 tarihli bozma ilamının gereğini yerine getirmeyen, uzman kişilerden oluşmayan bilirkişi raporuna itibar edilerek karar verilmiş olması doğru görülmediğinden hükmün üçüncü kez bozulmasına karar verilmiştir. Mahkemece Dairemizin son bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş ise de davacının 22.02.2018 tarihli dilekçesinde 26.08.2013 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda karar verilmesini istediği gerekçesiyle bozma öncesindeki hüküm gibi yeniden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Ancak, davacının sunduğu 22.02.2018 tarihli dilekçenin, bilirkişi raporunda davacının yargılama sürecinde yaptığı kişisel masraflara ilişkin açıklamalarının kararda dikkate alınması gerektiği talebini içerdiği, raporun tüm yönleriyle kabul edildiği gibi açık bir beyana ise yer vermediği gözetilmeksizin yanılgılı değerlendirmeyle, bozma ilamına uyulmuş olmasına rağmen gerekleri yerine getirilmeden karar verilmiş olması doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
3- Bozma sebep ve şekline göre davalı vekilinin maddi ve manevi tazminata yönelik temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin zamanaşımına yönelik temyiz itirazlarının reddine; (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA; (3) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz eden davacı-karşı davalı ve davalı-karşı davacıya iadesine, 10/06/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.