Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2018/1754 E. 2019/3782 K. 15.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/1754
KARAR NO : 2019/3782
KARAR TARİHİ : 15.05.2019

MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 21. HUKUK DAİRESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

Taraflar arasında görülen davada Ankara 5.Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 09/02/2017 tarih ve 2014/810 E.-2017/95 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi’nce verilen 18/01/2018 tarih ve 2017/727-2018/55 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacı ile davalı …’in kardeş ve davalı şirkette % 50 pay sahibi olduklarını, davacının 14/03/2007 tarihinde geçirdiği trafik kazasında beyin hasarı meydana geldiğini, uzun süre hatırlamama, yaptığı işleri kontrol edememe gibi problemler yaşadığını, 12/10/2011 tarihli ortaklar kurulu kararıyla davacının şirketteki 280 payını davalıya devretmesi ve davalının da 20 yıl süreyle şirketi temsil ve ilzama yetkili tek müdür olarak atanmasına karar verildiğini, aynı tarihli noter sözleşmesiyle davacının hissesini davalıya devrettiğini, satış işleminin ve ortaklar kurulu kararının davacının gerçek bilgi ve iradesiyle gerçekleşmediğini, pay devri sonucunda davacının hiçbir bedel almadığını, pay devri ve müdürlük yetkisi değişikliğinden davacının sonradan haberdar olduğunu, davacının şirket merkezine gitmesinin engellendiğini, hisselerini satması için baskı uygulandığını, şirkette kayıt dışı işlerin yapıldığını, çalışanlara rayiç üzerinde ücret ödendiğini, 4-5 yıldan bu yana genel kurul yapılmadığı, kâr payı dağıtılmadığı, şirket denetiminin engellendiği, davacının ortaklığı sürdürmesinin kendisinden beklenemeyeceğini ileri sürerek yargılama süresince ihtiyati tedbir mahiyetinde şirkete kayyım aksi halde denetçi atanmasını, 280 adet payın davalı …’e devrine ilişkin işlem ve kararın ehliyetsizlik nedeniyle iptaline karar verilmesini, şirketin gerçek değeri belirlenerek bu değer üzerinden ortaklıktan çıkmasına izin verilmesini, mümkün olmadığı takdirde davalı şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili, davalı …’in 12/10/2011 tarihinden itibaren müdürlük görevini tek başına yaptığını, davacının trafik kazası geçirdikten sonra birçok ortaklar kurulu toplantısı yapıldığını ve toplantılara davacının da katıldığını, şirketteki yetersiz personelin değiştirilerek yerlerine daha nitelikli personel alındığını, şirkette çalışıyor gibi gösterilen yüksek maaş alan davacının eşi olan akrabalarının işten çıkarıldığını, hisse devrinin noter sözleşmesi ile yapıldığını, aynı gün ortaklar kurulu kararı alındığını, hisse devrinden önce davacının sağlık kurulu raporu aldığını, davacının devrettiği hisse bedelinin bir kısmının davacının banka hesabına yatırıldığını, bir kısmının ise davacının dava dışı Uğur ŞAŞMAZ’a olan borcunun davalı …’e ait evin satılıp ödenmesi suretiyle ödendiğini, davalı şirketin 2009, 2010 ve 2011 yılı kârlarının önceki yıllardan doğan zararlarına mahsup edildiğini, davacıya düzenli huzur hakkı ödenmesi yapıldığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu iddiaların ispatlanamadığı, şirket hakkında bilgi verilmediği iddiası yönünden TTK’nın 614. maddesi kapsamında davacının girişimde bulunup sonuçsuz kaldığına dair bir belgeye rastlanılmadığı, davalı şirketin dağıtılabilir bir kârı bulunmadığı, bu yönde alınmış bir ortaklar kurulu kararı olmadığı, davacıya sürekli ve düzenli olarak huzur hakkı ödendiği, 2012 yılından itibaren genel kurul toplantısı yapılmadığı anlaşılmışsa da davanın 10/04/2013 tarihinde açıldığı ve genel kurulların diğer aylarda da yapılabileceği, davalı şirketin kayıt dışı işlemleri olduğu iddiasının duyuma dayalı olduğu ve bu hususu ispatlayacak bir delil sunulmadığı, davacının hisse devir tarihi itibariyle fiil ehliyetine sahip olduğunun Adli Tıp Kurumu raporuyla anlaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili istinaf etmiştir.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesince tüm dosya kapsamına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK’nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK’nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 8,50 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 15/05/2019 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.