Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2018/1185 E. 2019/5739 K. 24.09.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/1185
KARAR NO : 2019/5739
KARAR TARİHİ : 24.09.2019

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

Taraflar arasında görülen davada Orhangazi 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) verilen 21/10/2015 gün ve 2013/881-2015/1136 sayılı kararı onayan Daire’nin 13/12/2017 gün ve 2016/12670-2017/7204 sayılı kararı aleyhinde davalı vekili tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği de anlaşılmış olmakla, dosya için düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı vekili, davalı tarafın müvekkil şirket ile 18.07.2001 tarihinde iş sözleşmesi imzaladığı ve aynı sözleşmenin 2. maddesi ile “şirketten ayrıldıktan sonraki iki yıl içerisinde işverenin faaliyet konusu ile aynı konuda faaliyet gösteren gerçek veya tüzel kişilerle çalışarak rekabet edecek nitelikte bir iş yapmamayı ve bu kurala uymaması durumunda en son aldığı net maaş tutarının üç katı oranında cezai şart ödemeyi”, kabul ve taahhüt ettiğini, davalı müvekkilinin şirkette satış müdürü konumunda 10 yılı aşkın bir süre çalıştıktan sonra 28.05.2013 tarihli istifa dilekçesi ile iş akdini sonlandırdığı ve işten ayrıldıktan çok kısa bir süre sonra aynı alanda faaliyet gösteren Rozak Demir Profil San. ve Tic. A.Ş.’de satış müdürü olarak çalışmaya başlayarak rekabet yasağını ihlal ettiğini, davalının şu an çalıştığı firmanın müvekkil firma ile bire bir aynı faaliyet alanları içerisinde faaliyet gösteren önemli rakip firma durumunda olduğunu, davalının şu anda çalışmakta olduğu şirket ve müvekkil şirketin Çelik Servis merkezi olarak faaliyet gösterdiği ve dolayısıyla satmış olduğu ürünler sebebiyle aynı müşteri gruplarına hitap ettiğini, önceden müvekkil firma adına çalışmış olduğu firmalar ile irtibata geçtiği ve vakıf olduğu ticari sırlar ve müşteri bilgileri sebebiyle yeni müşteriler edinerek haksız rekabete sebebiyet verdiği iddia ederek davanın kabulü ile 22.695,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında düzenlenen hizmet sözleşmesi tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nın 348. maddesi maddede sözü edilen sırlara vakıf işçinin mukavele yapmak şartıyla işten ayrılması halinde aynı işi kendi adına yapmamasını, rakip bir müessesede çalışmamasını ve böyle bir müessesede şerik veya sair sıfatla alakadar olmamasını düzenlediği, sözleşmenin hizmet akdinin sona ermesinden sonraki döneme düzenleme getirdiği, davalının çalıştığı her iki şirketin de çelik alım satımı ile uğraştığı, buna ilişkin sayılı firma bulunduğu, davalının sonraki çalıştığı firmanın da Marmara Bölgesinde faaliyet gösterdiği, aynı müşteri kitlesine hitap ettikleri, tanık beyanlarında da rakip firmalar olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle davalının rekabet yasağını ihlal ettiği, sözleşme gereğince en son aldığı net ücret olan 7.565 TL’nin 3 katı olan 22.695 TL alacağın davalıdan tahsiline dair verilen kararın davalı vekili tarafından temyizi üzerine karar Dairemizce onanmıştır.
Davalı vekili, bu kez karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre, davalı vekilinin HUMK 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirini ihtiva etmeyen karar düzeltme isteğinin reddi gerekir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı vekilinin karar düzeltme isteğinin HUMK 442. maddesi gereğince REDDİNE, aşağıda yazılı bakiye 17,70 TL karar düzeltme harcının ve 3506 sayılı Yasa ile değiştirilen HUMK 442/3. maddesi hükmü uyarınca takdiren 389,49 TL para cezasının karar düzeltilmesini isteyenden alınarak Hazine’ye gelir kaydedilmesine, 24/09/2019 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

Ceza koşulunun kendisi başlı başına bir borcun konusu değildir. Ceza koşulu, daima ifası gereken bir asıl borcun varlığını arar. Zira ceza koşulu, borçlunun borca uygun davranmasını temin eden bir tür güvencedir. Yine ceza koşulu asıl borca bağlı (fer’i) nitelikte bir borç doğurur.
Ceza koşulu TBK. m. 179’da (Eski BK. m. 158) düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, ceza koşulunun türleri, seçimlik ceza koşulu, ifaya eklenen ceza koşulu ve ifa yerine ceza koşulundan (Dönme cezası) ibarettir. Bu genel düzenlemenin yanında BK. m 351/2’de (yTBK. m. 444/2) dönme cezası özel olarak düzenlenmiştir. Bu BK. m. 351/2, (YTBK 444/2) aynı Yasa’nın 158 (YTBK m. 179) maddesine bir aykırılık oluşturur. Sözleşme cezası burada da madde 158’de (YTBK m. 179) olduğu gibi, kural olarak, ödenmesi ile akitten cayma hakkını verir. Ne var ki madde 158’in(YTBK m. 179) aksine, madde 351/2 (YTBK m. 444/2) gereğince ifayı yada sözleşme cezasını talep etmek isteyip istemediğini alacaklı seçemez. Aksine işçi sözleşme cezasını ödeme ile rekabet yasağından kendisini kurtarabilir (Becker, Herman, İsviçre Borçlar Kanunu Şerhi, Yargıtay Yayınları, sayfa 577).
İşveren ancak, işçinin kusurunu ve uğradığı zararı kanıtlayarak BK m. 351/1 (YTBK m. 444)uyarınca zararının tazminini isteyebilir.
Bu nedenlerle, yukarıdaki gerekçeyle karar düzeltme isteminin kubulu ile hükmün bozulması görüşünde olduğum için çoğunluğun görüşüne katılamıyorum.