Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2017/876 E. 2019/445 K. 17.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/876
KARAR NO : 2019/445
KARAR TARİHİ : 17.01.2019

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 21. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada … 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 21/09/2016 tarih ve 2010/294 E – 2016/616 K. sayılı kararın davalı şirketler vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair … Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi’nce verilen 18/01/2017 tarih ve 2016/7-2017/11 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı şirketler vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 15/01/2019 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacılar vekili Av. … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacılar vekili, yurt dışında çalışan müvekkillerinden para tahsil edilme anında ve sonrasında defalarca bizzat davalı şirket temsilcileri tarafından “parasını her istediği an geri alabileceği ve yüksek oranda kar verileceği” taahhüdü ile belge karşılığında para tahsil edildiğini, davacılar gibi binlerce kişiden yurt özlemi ve dini duyguların sömürülerek para toplandığını, paranın geri ödenmesi yönündeki davacılar talebinin reddedildiğini, davalıların bu şekilde para toplamasının Bankalar Kanunu, TTK, SPK, BK ve diğer kanunların açık hükümlerine aykırı olduğunu, SPK’nın 31. ve 30. maddeleri uyarınca hisse senetlerinin izinsiz halka arz edildiğini, bu usulsüzlüklerin resmi raporlarda ifade edildiğini, para toplama işinin yasa dışı yollarla ve kuryelerle yapıldığını, ilgililer hakkında ceza soruşturması ve davalar bulunduğunu, makbuzla ya da ortaklık durum belgeleri ile müvekkillerinin şirket ortağı olduğunun kabul edilemeyeceğini, davalı …’ın 6762 sayılı TTK’nın 336. maddesi ile sorumlu olduğunu ileri sürerek, davalılara verilen 112.545 Euronun ödendiği tarihten itibaren işleyecek faizi ile birlikte tahsiline, müvekkillerinin davalı şirketlerle kurulmuş geçerli bir ortaklık ilişkisinin bulunmadığının tespitine, yatırım ilişkisinin hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekilleri, zamanaşımı def’inde bulunmuş; davacılar ile davalı şirketler arasında ortaklık ilişkisi olduğundan TTK’nın 329. ve 405. maddeleri uyarınca hisselerin davalı şirketlerden geri alınması ve hisse bedelinin davacılara iade edilmesinin mümkün olmadığını,
davalı şirketlerin SPK mevzuatına aykırı şekilde pay senedi ihdas etmediğini, davalı …’ın sorumlu olduğu iddiasının hukuki değerinin bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince, davalı tarafın hak düşürücü süre itirazının ve zamanaşımı def’inin dürüstlük kuralına aykırı olduğu, davalı şirketlerin SPK’ya sunduğu 09/02/2005 tarih 30 ve 31 sayılı yazılar dikkate alındığında davacıların ödediği miktardan sorumlu bulunduğu, davacıların eda ettiği yemin karşısında davacıların ödeme yaptığının kabulü gerektiği, davacıların şirket ortağı olduğu, davacılardan daha çok para alınmasına rağmen daha az hisse senedi verildiği, davalı … İnşaat Tarım ve San. İşl. Tic. A.Ş.’nin unvan değişikliği sonrası Kombassan … A.Ş.’ye devredilmek suretiyle birleştirilmesine ve tasfiyesiz infisahına karar verildiği gerekçesiyle; davalı … hakkında açılan davanın feragat nedeniyle reddine, davalı …Ş. yönünden, davacının şirket ortağı olmadığının tespiti talebinin reddine, alacak talebinin kısmen kabulü ile dava tarihi olan 29/06/2010 tarihinden itibaren (davacıların talebi de nazara alınarak) Devlet Bankalarının Euro cinsinden açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek döviz faizi ile birlikte 61.303,50 Euronun davalı …Ş.’den alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davalı şirketler vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
… Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalı şirketler vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesinin kararı, davalı şirketler vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davalı şirketler vekilinin temyiz istemlerinin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK’nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK’nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, takdir olunan 2.037,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınıp davacılara verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 6.076,11 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalı şirketlerden alınmasına, 17/01/2019 tarihinde kesin olarak oyçokluğuyla karar verildi.
Uyuşmazlık, Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi üzerine bu kararın temyiz sonucu onanması halinde, maktu harç mı yoksa nisbi harcın mı tahsiline karar verileceğine ilişkindir.
492 sayılı Harçlar Yasası’nın 2. maddesinde “Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olacağı”,
(1) sayılı Tarifenin III karar ve ilam harcı başlıklı 1/a madddesinde “Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden binde 68.31 oranında nisbi harç alınacağı”,
1/e maddesinde de “yukarıdaki nisbetlerin Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay, ve Yargıtay’ın tasdik veya işin esasını hüküm altına aldığı kararları içinde aynen uygulanacağı” düzenlenmiştir.
Bölge Adliye Mahkemelerinde işin esasını hüküm altına aldığı kararlar, ilk derece mahkemesinin yerine geçerek verdiği ve icrai kabiliyeti söz konusu olan kararlardır. Bu kararlar ise, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak 6100 sayılı HMK 353/1-b-2,3 maddelerine göre davanın kabulü veya reddi yönünde verilen kararlardır. İlk Derece Mahkemesi Kararının İstinaf incelemesi sonucunda doğru bulunarak verilen “istinaf başvurusunun esastan reddi” kararı davanın esası hakkında verilen ve işin esasına bölge adliye mahkemesince girilip verilmiş ve icra edilecek bir karar değildir. İlk Derece mahkemesi kararı geçerliliğini sürdürmektedir. Bu itibarla konusu belli bir değere ilişkin davada, davalının istinaf başvurusunun reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararı 1 sayılı Tarifenin III-1-a maddesinde ifade edilen “esas hakkında” karar niteliğinde bulunmadığından Bölge Adliye mahkemesince nisbi değil, maktu karar ve ilam harcının alınması gerekmektedir.
Başvurunun esastan reddinde, aslında davanın esasına girilmemekte, ilk derece mahkemesi kararı doğru bulunduğundan dava hakkında ayrıca karar verilmemektedir. Kanun koyucunun buradaki “esastan” ifadesini, istinaf başvurusu sırasında dilekçeye, harca, süreye vb. şekli hususlara ilişkin bir eksiklik olmaması, istinaf sebeplerinin incelenerek ilk derece kararında usul veya esas yönünden hukuka aykırılık bulunmamasıdır. (… Usul Hukukun Sh. 2270 vd)
Keza İstinaf başvurusunun reddine ilişkin karar temyiz incelemesi olmadığı için onama kararı niteliğinde de değildir.(… Sh. 583, Konuralp, Uluslararası Toplantı Sh. 260, Özekes-100 soruda İstinaf ve Temyiz sh. 99)
(1) Sayılı Tarifenin III-1-e maddesi tasdik (onama) edilen kararlar için nisbi karar ve ilam harcı alınacağını düzenlemiş olduğundan Bölge Adliye Mahkemesinin kararı niteliğine göre nisbi karar ve ilam harcına hükmedilmesi mümkün olmayıp bu nedenle de maktu harç alınmalıdır.
Aksi düşüncenin kabulü T.C. Anayasası’nın 73/3 maddesindeki “Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağına” ilişkin temel hükme de aykırılık teşkil edecektir ki vergi ve harç yükümlülüğü konusunda kıyas veya yorum yoluyla yükümlülük getirilmesi mümkün değildir.
Somut uyuşmazlıkta, nisbi değere tabi bulunan davada, davanın kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararı aleyhinde davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddine ve maktu karar ve ilam harcının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararında harç yönünden 492 sayılı Yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Davalı, istinaf başvurusunun esastdan reddi kararını temyiz etmiş olup, red kararının temyiz incelemesi sonucunda alınması gereken onama harcı (1) sayılı Tarifenin 2.a maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesi Kararına, alınan harcın niteliğine göre maktu olmalıdır.
Sayın Çoğunluk görüşü ile davalıdan maktu onama harcı yerine nisbi onama harcı tahsiline karar verilmiş olup, bu yönü itibariyle çoğunluk görüşüne katılamıyorum.