Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2017/826 E. 2018/7584 K. 03.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/826
KARAR NO : 2018/7584
KARAR TARİHİ : 03.12.2018

MAHKEMESİ : … BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada … 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 29/09/2018 tarih ve 2015/286 E. 2016/305 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair … Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi’nce verilen 13/12/2016 tarih ve 2016/16-2016/19 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı karşı davalı vekili asıl davada, müvekkili firmanın, 1982 yılında ABD’de kurulduğunu ve “…” markası ile yapılar için kimyasal maddeler üretmeye başladığını, davacının Türkiye’de kendi adına tescilli “…” ibareli 2 adet markası bulunduğunu, anılan markanın ülkemizdeki kullanım hakları konusunda tek yetkili distribütörün dava dışı …Madencilik San. ve Dış Tic. Ltd. Şti. olduğunu, hiç bir hakkı olmamasına rağmen uzunca bir süre “…” markasını ticari faaliyetlerinde kullanan davalının bununla da yetinmeyerek kendi adına “…” ibareli markayı tescil ettirdiğini, müvekkili markasının dünya genelinde belirli bir tanınmışlığa ulaştığını, davalının davaya konu kötü niyetli başvurusuyla müvekkilinin bu ününden ve ticari itibarından haksız olarak yararlanma amacı güttüğünü, davalı başvurusunun müvekkilinin markasının itibarına zarar verdiğini ileri sürerek, davalı adına tescilli 2012/09234 nolu “…” markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiş, karşı davanın ise reddini istemiştir.
Davalı karşı davacı vekili karşı davada, müvekkilince dava konusu “…” markasının karşı davalının tescilinden önce kullanıldığının ispat edildiğini, tarafların markalarının benzer ürünler için kullanıldığı dikkate alındığında karşı davalının müvekkilinin “…” markasını kullandığından haberdar olmadığını söylemenin mümkün olamayacağını ileri sürerek, karşı davalı adına tescilli 2011/52137 ve, 2015/01752 numaralı “…” ibareli markaların hükümsüzlüğü ile sicilden terkinini talep ve dava etmiş, asıl davanın ise reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince, iddia, savunma ve bilirkişi raporu doğrultusunda, davalı karşı davacının dava konusu markayı kullanımının kendi sahipliğine dayalı olmadığı, …’da bulunan ithalatçı firmanın marka sahibi olduğu, dava dışı firmanın tescilsiz marka kullanımından doğan haklarını davalı karşı davacıya devrettiğine ilişkin bir iddia ve kanıtın bulunmadığı, 556 sayılı KHK’nın gerçek hak sahipliği ilkesini benimsediği, buna göre, bir işareti ilk defa düşünen ve bir mal veya hizmetle bağlantılı olarak ilk defa kendi adına kullanan kişinin markanın sahibi olduğu, bu nedenle davalı karşı davacının Türkiye’de, dava dışı …’da yerleşik firma adına gerçekleştirdiği ticari faaliyette kullandığı işaretten doğan hakka dayalı olarak davacı karşı davalının markalarının hükümsüzlüğünü isteyebilme olanağının bulunmadığı, taraf markalarının ibaresel olarak benzer olduğu, davacı markalarının 2. ve 17.sınıftaki tüm ürünleri içerdiği, davalı markasının da bu ürünlerin mağazacılık faaliyetinde sunulmasına ilişkin bulunduğu, bu nedenle davalı markasında yer alan 35/6 sınıfta yer alan ürünlerle davacı markaları arasında iltibas tehlikesi bulunduğu, ancak, 35/1-5.sınıf hizmetler bakımından davacının markalarının kapsamındaki ürün ve hizmetler ile davalı markasının kapsamındaki hizmetlerin aynı türden olmadığı, bu nedenle zikredilen mal ve hizmetler bakımından iltibas tehlikesi bulunmadığı, davacı markasının tanınmışlığını ispatlanmadığından davacının, davalı markasının farklı sınıflarda tescilini engelleyemeyeceği gerekçesiyle, asıl davanın kısmen kabulüne, davalıya ait 2012/09234 nolu “…” markasının 35/6.sınıftaki emtialar bakımından hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine, karşı davanın ise reddine karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine İstinaf Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı taraf vekilleri temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin temyiz istemlerinin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK’nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK’nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 4,50 TL temyiz ilam harcının temyiz eden taraflardan ayrı ayrı alınmasına, 03/12/2018 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.