Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2017/808 E. 2017/1544 K. 15.03.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/808
KARAR NO : 2017/1544
KARAR TARİHİ : 15.03.2017

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

… 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 06/06/2016 tarih ve 2016/18-2016/18 D.İş sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi karşı taraf (alacaklı) vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Alacaklı vekilinin çeke dayalı ihtiyati haciz talebi mahkemece kabul edilerek borçlunun mal ve alacakları üzerine borcu teminen ihtiyati haciz konulmuştur.
İhtiyati hacze itiraz eden (borçlu) vekili, talebe konu çekin müvekkili şirket yetkililerince imzalanmadığından geçersiz olduğunu, muhatap bankanın bu gerekçe ile çek arkasına ödeme yapılamayacağı şerhi düştüğünü, konuya ilişkin menfi tespit davası açtıklarını ve şikayette bulunduklarını, müvekkilinin alacağının tamamını karşılar miktarda malvarlığının bulunduğunu, yerleşim yerinin bilindiğini, mal kaçırma girişiminin olmadığını, ihtiyati haciz kararı nedeniyle ticari faaliyetinin olumsuz etkilendiğini savunarak ihtiyati haciz kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
Mahkemece, Dairemizin bozma ilamına uyularak yapılan yargılamaya göre, ihtiyati hacze dayanak senedin çek türünde olduğu, borcun muaccel hale gelmiş olduğu, ihtiyati haczin dayandığı sebeplerin İİK m. 257/1 hükümlerine göre değerlendirilmesi gerektiği, alacaklı yönünden muaccel hale gelen ve rehinle temin edilmeyen alacak için ihtiyati haczin koşullarının oluştuğu gerekçesiyle alacaklı vekilinin ihtiyati haciz talebi kabul edilmiş, 06.06.2016 tarihli ek karar ile alacaklı vekili tarafından ihtiyati haciz kararının verildiği günden itibaren 10 gün içinde teminat yatırılmadığı, yetkili icra müdürlüklerinden kararın infazının istenmediği gerekçesiyle ihtiyati haciz kararının İİK’nın 261/1 maddesi gereğince kendiliğinden ortadan kalkmış sayılmasına karar verilmiştir.
Ek kararı, karşı taraf (alacaklı) vekili temyiz etmiştir.
Dava, ihtiyati hacze itiraza ilişkindir.
HUMK (2004 öncesi) 429. maddesine göre temyiz edilen karar bozulursa dava, Yargıtay’ca kararı vermiş olan mahkemeye veya uygun göreceği diğer bir mahkemeye gönderilir; o mahkeme, kendiliğinden tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra, Yargıtay’ın bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir.
İhtiyati haciz kararına borçlunun itirazı üzerine verilen kararın, alacaklı vekilince temyiz edilmesiyle karar Dairemizce bozulmuştur. Mahkemece, belirtilen maddedeki usule göre bozma ilamının taraflara tebliği ile bozma ilamına karşı diyecekleri sorulduktan sonra uyulup uyulmama yönünde karar verilerek ihtiyati hacze itirazın reddi veya kabulü kararı verilmesi gerekirken, tensip ile yeniden ihtiyati haciz kararı verilmesi kanunun emredici hükümlerine aykırı olup yok hükmündedir.
Mahkemenin daha sonra ek karar ile yok hükmünde olan bu ihtiyati haciz kararının İİK.m.261’de düzenlenen on günlük süre içinde infaz edilmediği gerekçesiyle, kendiliğinden ortadan kaldırılması yönünde bir karar vermesi doğru değildir.
Mahkemenin, 04.04.2016 tarihli bozma ilamını taraflara tebliğ ederek, HUMK.m.429’daki usule göre yargılama yaparak, ihtiyati hacze itiraz konusunda karar vermesi gerekirken, bu usule uyulmadığından kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle karşı taraf (alacaklı) vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün temyiz eden karşı taraf (alacaklı) yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 15/03/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.