Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2017/740 E. 2019/235 K. 10.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/740
KARAR NO : 2019/235
KARAR TARİHİ : 10.01.2019

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada … 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 07/12/2016 tarih ve 2015/143-2016/802 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davalı … vekili tarafından istenmiş olduğu anlaşılmakla, duruşma için belirlenen 08/01/2019 günü hazır bulunan davacı vekili Av. …ile davalı vekili Av. … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilince davalı bankada açtırılan vadesiz mevduat hesabından para çekme ve yatırma konusunda kızının da yetkilendirildiğini, bankaca herhangi bir işlem ve bu arada borsada işlem yapma konusunda hiç kimseye yetki ve vekalet vermediğini, muhtelif zamanlarda yatırılan paralarla hesabın 240.789,00 TL’ye ulaştığını ve kızı tarafından da 21.724,00 TL’nin çekildiğini, bu durumda 219.065,00 TL para bulunması gerekir iken usulsüz işlemler sonucunda hesapta davacının borçlu göründüğünü ileri sürerek, fazlası saklı kalmak kaydıyla şimdilik 219.065,00 TL’nin 12.03.2002 tarihinden itibaren ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı banka vekili, davacının 28.01.2000 tarihinde açtığı mevduat hesabını aynı zamanda davalının acenteliğini yürüttüğü Toprak Menkul Kıymetler A.Ş. ile menkul kıymet alım/satım aracılık sözleşmesi imzalayarak irtibatlı hale getirdiğini, bu hesaplarda bankacı olan kızına verdiği yetki ile kızı tarafından yapılan talimatlı işlemler kapsamında menkul kıymet alım satımları yapıldığını, yapılan işlemlerin davacının kızı tarafından müfettişe verilen yazılı beyan ile de kabul edildiğini, davacının kızının yaptığı işlemlerden haberdar olmamasının yaşamın doğal akışına uygun düşmeyeceğini, davacının kızı tarafından verilen boş kasa tediye fişinin de …hesabından davacı hesabına haksız olarak aktarılan paraların iadesi amacıyla davacının kızından alındığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı TMSF vekili, banka tüzel kişiliği yanında Fon’a husumet düşmeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılamada alınan bilirkişi raporuna ve tüm dosya kapsamına göre, davacının kızı …’ya sadece hesabından para çekmek üzere vekalet verdiği, buna karşın hesaptan havale ve virman yapmak üzere vekalet vermediği, tacir olan bankanın basiretli bir tacir gibi davranıp vekaletnameyi sadece vekalet verilen konuyla sınırlı tutması gerektiği, oysa davalı banka nezdinde davacı adına sahte imza ile yatırım hesabı açıldığı, davacı hesabına yatırılan bu paraların sahte imza ile açılan yatırım hesabına aktarılarak borsada
oynandığı ve bu şekilde paranın borsada kaybedildiği, hesaptan havale ve virman yetkisi bulunmayan vekilin yapılan virman ve havaleleri kabullenmesinin basiretli bir tacir gibi davranmayan bankayı sorumluluktan kurtarmayacağı, Yüksek Mahkeme tarafından davacının vekili …’nın banka müfettişine verdiği 15.02.2002 tarihli yazılı beyanında hesaptan yapılan havale ve virmanların vekil tarafından kabullenildiği belirtilmiş ise de aynı beyanda vekilin de bilgisi dışında banka görevlisi tarafından borsada işlem yapıldığının belirtilmesi karşısında işlemlerin vekil tarafından benimsendiğinden de söz edilemeyeceği, banka görevlisinin gerek davacının gerekse vekilinin yazılı onayı ve imzası olmaksızın kendince işlemler yapmak suretiyle davacı hesabına yatırılan paranın çekilen kısmı dışındaki kısmını yok etmiş olmakla adam çalıştıran bankanın çalıştırdığı adamın hukuka aykırı eyleminden sorumlu olduğu, davacının davalı banka nezdinde vadesiz mevduat hesabı açıp bu hesaptan para çekmek üzere kızı … …’i vekil tayin ettiği, vekiline para çekme dışında yetki vermediği, davacı hesabına yatırılan paralardan 21.724,00 TL’sinin davacının vekili … tarafından çekildiği, kalan tüm paranın sahte imzalarla hesaptan havale, virman, EFT yapılıp davacı adına sahte imza ile açılan yatırım hesabına aktarılarak borsada oynanmak suretiyle tamamen sıfırlandığı (hatta eksi bakiyeye düşürüldüğü), vekili olan kızı …’nın da banka görevlilerinin bir kısım tasarruflarından haberdar olmadığı gibi vekilin yaptığı işlemlerden davacının haberdar olduğuna ilişkin bir kanıt da bulunmadığı, vekil ile davacının sadece anne-kız olmasının yapılan işlemlerden davacının da haberdar olduğunun kabulü sonucunu doğurmayacağı, bu itibarla yapılan işlemlerin yasaya aykırı ve davacıyı zarara sokucu nitelikte bulunduğu, önceki ilamla hüküm altına alınan tutarların davacı yanca temyiz edilmemesi nedeni ile davacı açısından kesinleştiği, bu nedenlerle davacının davalıdan 160.360,51 TL asıl alacak 7.171,65 TL işlemiş faiz alacağı bulunduğu gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile 160.360,51 TL asıl alacak, 7.171,65 TL dava tarihine kadar işlemiş faiz alacağının davalı … Bankasından alınıp davacıya verilmesine, asıl alacağa dava tarihinden itibaren Türkiye Cumhuriyet … Bankasının reeskont faiz oranının işletilmesine, davalı TMSF hakkında daha evvel verilen red kararının kesinleştiği nazara alınarak TMSF (BDDK) yönünden yeniden karar verilmesine yer olmadığına, uyaptaki davalı k…ın silinmesine karar verilmiştir.
Kararı, davalı … vekili temyiz etmiştir.
(1) Dava, davacının davalı banka nezdinde açılmış bulunan vadesiz mevduat hesabındaki parasının usulsüz ve talimatsız olarak yapılan işlemler sonucu hesaptan çekildiği iddiasına dayalı alacak istemine ilişkindir.
Dairemizin 2011/5822 Esas 2013/7607 Karar sayılı bozma ilamında ”…Davacı …’nın dava konusu hesabından dilediği miktarda para çekmek için kızı …’ya vekalet verdiği ve hesaptan çekilen bir kısım paranın davacı yanın kabulünde olduğu dosya kapsamıyla belirgindir. Davacının bu suretle vekili olan davadışı …’nın banka müfettişine vermiş olduğu 15.2.2002 tarihli beyanında ise davacıya ait hesaptan yapılan işlemleri, beyanında sözü geçen hisse senetleri dışında, benimsemiş olduğunu bildirdiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, davadışı vekil …’nın bu beyanının vekil eden davacıyı bağlayıp bağlamayacağı, davacı tarafından verilen yetkinin, dava konusu hesaptan yapılan virman, havale gibi iş ve işlemleri de kapsayıp kapsamadığı, vekil eden davacı ile davadışı vekil arasındaki anne-kız ilişkisi ve hayatın olağan akışı çerçevesinde davacının, vekili tarafından benimsenmiş işlemlerden haberdar olmamasının düşünülemeyeceği nazara alındığında, davacının varlığından haberdar olduğu bu işlemlere uzun süre karşı çıkmamış olmasının, bu işlemlerin vekilin yetkisi kapsamında olduğunu kabul anlamına gelip gelmeyeceği hususları karar yerinde tartışılıp değerlendirilmeksizin yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmamış..” denilerek karar, davalı banka yararına bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş ve sonrasında yapılan yargılamada vekilin yapılan virman ve havaleleri kabullenmesinin basiretli bir tacir gibi davranmayan bankayı sorumluluktan kurtarmayacağı, Yüksek Mahkeme tarafından davacının vekili …’nın banka müfettişine verdiği 15.02.2002 tarihli yazılı beyanında hesaptan yapılan havale ve virmanların vekil tarafından kabullenildiği belirtilmiş ise de aynı beyanda vekilin de bilgisi dışında banka görevlisi tarafından borsada işlem yapıldığının belirtilmesi karşısında işlemlerin vekil tarafından benimsendiğinden de söz edilemeyeceği, vekili olan kızı …’nın da banka görevlilerinin bir
kısım tasarruflarından haberdar olmadığı gibi vekilin yaptığı işlemlerden davacının haberdar olduğuna ilişkin bir kanıt da bulunmadığı, vekil ile davacının sadece anne-kız olmasının yapılan işlemlerden davacının da haberdar olduğunun kabulü sonucunu doğurmayacağı belirtilerek, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli müktesep hak oluşturur. 09/05/1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında da belirtildiği üzere, bir mahkemenin bozma kararına uyması sonucunda kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince karar verme mükellefiyeti meydana gelir ve bu itibarla mahkemenin sonraki hükmünün bozmada gösterilen esaslara aykırı olması usulü müktesep hakkın (kazanılmış hakkın) ihlalini teşkil edecek olup bu hakkın ihlali münhasıran bozma sebebi teşkil eder.
Dairemiz bozma ilamının davalı banka lehine usulü kazanılmış hak teşkil ettiği nazara alınmaksızın, davalı bankanın usulü kazanılmış hakkını ihlal edecek şekilde yapılan belirlemelere dayalı olarak hüküm tesisi doğru olmamış, hükmün temyiz eden davalı banka yararına bozulması gerekmiştir.
(2) Bozma sebep ve şekline göre davalı banka vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada inelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı banka vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün temyiz eden davalı banka yararına BOZULMASINA, (2) Bozma sebep ve şekline göre davalı banka vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, takdir olunan 2.037,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalı bankaya verilmesine, 10/01/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.