Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2017/666 E. 2018/6492 K. 18.10.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/666
KARAR NO : 2018/6492
KARAR TARİHİ : 18.10.2018

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ (ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ SIFATIYLA)
TÜRK MİLLETİ ADINA

Taraflar arasında görülen davada … 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 03/03/2016 tarih ve 2010/419-2016/332 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin davalı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; davacının … Şubesi’nin mudisi olduğunu, banka personeli … suistimalleri sonucunda mudilerin hesaplarının boşaltıldığı ve banka personeli hakkında soruşturma başlatıldığını, davacının da bu olaylar üzerine hesabını kontrol ettiğinde hesabında olması gereken miktarın bulunmadığını, bankayla yapılan görüşmelerin ardından 04/06/2010 tarihinde davacı ile davalı banka arasında 160.100,00 TL dışındaki tutar için ibraname imzalandığını ve bankanın davacıya bir kısım ödemede bulunduğunu, geri kalan 160.100,00 TL’nin ödenmesi için … 4. Noterliği aracılığıyla 03/08/2010 tarihinde davalı bankaya ihtarname gönderildiğini, ancak herhangi bir dönüş olmadığını, sonuç olarak davacının hesabından iradesi dışında gerçekleştirilen işlemlerle 22/01/2009 tarihinde 40.100,00 TL, 01/07/2009 tarihinde iki seferde toplam 80.000,00 TL ve 18/08/2009 tarihinde de 40.000,00 TL nakit çekilerek hesabının boşaltıldığını, davalı bankanın gerek BK 99/II özel hükmü gerekse adam çalıştıranın sorumluluğu gereğince kusursuz sorumlu olup davacının zararını karşılama yükümlülüğü olduğunu iddia ederek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL’nin 22/01/2009 tarihinden itibaren kısa vadeli ticari kredilere uygulanan en yüksek avans faiz oranı ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; husumet itirazları olduğunu, davacının davasını … T.A.Ş. … Şubesi aleyhine açtığını, banka şubelerinin tüzel kişiliğe sahip olmayıp bankanın tüm şubeleri ile birlikte tek bir tüzel kişilik oluşturduğunu, şubenin işlemlerinden dolayı husumetin şubeye değil banka genel müdürlüğüne yöneltilmesi gerektiğini, alacak ve tazminat taleplerinin davalı banka yönünden zamanaşımına uğradığını, imzalar ile ilgili yapılan bilirkişi incelemesi sonucu söz konusu dekontlar üzerindeki imzaların davacının oğlu … tarafından babası adına atılan imzalar olduğunun tespit edildiğini, davacının bankaya vermiş olduğu 06/05/2010 tarihli dilekçe ile
oğlu …’a hesaplarından istediği zaman para yatırıp çekmeye yetki verdiği, kendisi adına imza atabileceğini ve hesapları da bugüne kadar kontrol ettiğini bildirdiğini, davacının oğlunun yaptığı işlemlerden bilgisinin ve muvafakatinin olduğunu, davacının kötüniyetli olarak bu davayı açtığını, banka personeli … şahsi alacak verecek ilişkisine girildiğini, davacının kısa vadeli ticari kredilere uygulanan en yüksek avans faizi talep etmesinin usûl ve yasaya aykırı olduğunu, savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; dava konusu 22/01/2009 tarihli 40.100,00 TL, 01/07/2009 tarihli 80.000,00 TL ve 18/08/2009 tarihli 40.000,00 TL’lik dekontlarda davacının oğlu …’ın imzası bulunduğu ve toplam 160.100,00 TL’nin …’a ödendiği davacının, davalı bankaya sunduğu 06/05/2010 tarihli dilekçede, oğlu …’ın istediği zaman hesabından para çekebileceğini ve o güne kadar da hesaplarını yönettiğini, ancak 160.100,00 TL’nin bilgisi dışında çekildiğini beyan ettiği hesaplarının oğlu tarafından yönetilebileceği yönünde davacı tarafından verilmiş usûlüne uygun bir vekâlet olmadığı, dava dışı … tarafından davacının oğluna tamamen güven ilişkisine dayanılarak ödeme yapıldığı, ancak bahsedildiği şekilde usûlüne uygun verilen belge olmaksızın yapılan ödemelerin hukukî dayanağının bulunmadığı, bu durumda şubedeki personelin katılımıyla oluşturulan güven ortamı içerisinde davacıya yüklenebilecek bir kusur bulunmadığı ve davalı bankanın ticarî vekili vasfını taşıyan nakit yetkilisi … yapmış olduğu usûlsüz işlemlerden dolayı davalı bankanın sorumlu olduğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile 10.000,00 TL alacağın 22/01/2009 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, davalı banka nezdinde bulunan davacıların murisine ait hesaptan yetkisiz kişilere yapıldığı ileri sürülen ödemelerinin iadesi istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmişse de, yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya yeterli değildir. Davalı banka diğer savunmalarının yanında davada varlığı ileri sürülen ödemelerin davacının oğlu ve varislerinden olan …’a yapıldığını ve davacı murisinin de sözkonusu hesaptan oğlu … tarafından yapılan para çekme işlemlerine icazeti olduğunu ileri sürmüş ve bu çerçevede banka tarafından yapılan soruşturma dosyası içindeki bilgi ve belgeler ile davacı murisinin imzasını taşımakla birlikte oğlu … tarafından kaleme alındığı anlaşılan 06/05/2010 tarihli bir adet banka genel müdürlüğüne yazılmış beyan dilekçesi sunmuştur. Söz konusu dilekçe ve içeriğine davacı tarafça açıkça itiraz edilmemiştir. Bankaca yaptırılan grafolojik inceleme sonucuna göre de davada varlığı iddia edilen haksız ödemelere ilişkin dekontlardaki imzaların varislerden …’a ait olduğu belirtilmiştir. Dosya kapsamı ve toplanan deliller itibariyle davacının hesapları üzerinde …’ın yetkisi bulunmaksızın tasarruflarda bulunduğu ve bu hususun 06/05/2010 tarihli belgede de ikrar olunduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece bu vakalar ile davacı murisinin hesabından yapılan usulsüz ödemelere sonradan icazet verip vermediği hususu tartışılmaksızın 06/05/2010 tarihli belgenin vekaletname niteliği taşımadığından bahisle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı banka lehine bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 18/10/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.