Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2017/472 E. 2018/7465 K. 28.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/472
KARAR NO : 2018/7465
KARAR TARİHİ : 28.11.2018

MAHKEMESİ :FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

Taraflar arasında görülen davada … (…) 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 13/07/2016 tarih ve 2015/72-2016/116 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin davacı – karşı davalı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı – karşı davalı vekili, müvekkili şirket adına … nezdinle tescilli, tanınmış” … “, “…” ve “… ” ibareli markalarının bulunduğunu, dünya çapında uzun yıllardır tescilli olan bu markalarını özgün ayakkabı şekilleri üzerinde kullanılmakta olduğunu, ayakkabı kutu ve tanıtım malzemelerinin de kendileri ile özdeşleştiğini, davalı …’nin “…” ve “… ” markalarını kullanarak ve müvekkilinin ayakkabılarının üzerine kendi markalarını koyarak tescilli markalarına tecavüz ve haksız rekabet yarattığını, bunun yanında müvekkilinin özgün ayakkabı şekillerinin, kutularının ve tanıtım malzemelerinin de taklit edildiğini, davalı … Lojistik A.Ş’nin de hiç bir teknik zorunluluk bulunmamasına rağmen, müvekkilinin özgün ayakkabı şekillerini ve kutularını taklit ederek haksız rekabet yarattığını ileri sürerek davalıların marka hakkına tecavüzünün ve haksız rekabetinin tespitine, men’ine, sonuçlarının ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiş, karşı davanın reddini istemiştir.
Davalı-karşı davacı … vekili, davanın reddini istemiş, karşı davasında da, davacı-karşı davalının yanlış beyanlarla müvekkili şirketi kötülediğini ve bunun haksız rekabet olduğunu ileri sürerek haksız rekabetin tespiti ile 5.000 TL maddi ve 5.000 TL manevi tazminatın tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı … Lojistik ve Dış Ticaret Ltd. Şti. vekili, diğer davalının muvafakati ve ödenen marka kullanım bedelleri karşılığında ayakkabı satışı yaptığını, davacı ürünleri ile iltibas oluşturmadığını ve haksız rekabette bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, uyulan bozma ilamı sonrasında yapılan yargılamada iddia, savunma ve tüm dosya kapsamı uyarınca … ve … ibareli markaların ayakkabı kutu ve etiketleri üzerinde bulunduğu, davalının ürettiği ayakkabılarda davacının markası olan markaların ayrı ayrı kullanıldığı, davacı ayakkabılarının özgün tasarıma ve ayırt edici özelliklere sahip özgün ürünler olduğu, ortalama tüketicinin gördüğünde henüz markayı görmese bile … ve
… markalı ürünü tahmin edebileceği, asıl dava yönünden davalılardan … Plastik A.Ş.’nin üreterek diğer davalı … Lojistik Ltd. Şti.’ne satışa sunmak suretiyle davacıya ait markaların ayakkabılarda kullanıldığı ayrıca bu ayakkabıların özgün tasarım niteliğinde bulunduğu, davalının davacıya ait özgün tasarım ve etiketleri kendine ait … markasını kullandığı ürünlerde de kullandığı gerekçesiyle …FSHHM’nin 2011/58 Esas 2011/302 karar sayılı ilamın 3. maddesi dışındakiler Yargıtayca bozma gerekçesi yapılmadığından kesinleşmiş olmakla hüküm kurulmasına yer olmadığına, davalı … Lojistik Dış Tic. Ltd. Şti. tarafından davacının kullanmakta olduğu etiketler ile iltibas yaratır nitelikte kullanım nedeniyle ….’nın 56 maddesi gereğince haksız rekabetin ve davalılardan … A.Ş.’nin ürettiği ayakkabılarda davacı markasını kullanmış olması sebebiyle marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespitine, menine, sonuçlarının ortadan kaldırılmasına karar verilmiştir.
Kararı, davacı-karşı davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Asıl ve karşı dava haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi ile maddi ve manevi tazminat taleplerine ilişkin olup mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. Gerek mülga 1086 sayılı HUMK’un 382 ve devamı maddelerinde gerekse yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın 294 vd. maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca hükme bağlanmıştır. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle hükmün açık, anlaşılır ve şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil olarak kurulması ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun bulunması gerekir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş olacaktır. Kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki olmaması gerektiği gibi, gerekçe ile hüküm fıkrası arasında da çelişki bulunmaması yasal bir zorunluluk olup, HMK’nın 298/2. maddesinde gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı düzenlenmiştir. Kararların bu hususlara aykırı oluşturulması mahkeme kararlarına duyulan güveni sarsacağı gibi, verilen kararların hukuki denetiminin yapılmasını da olanaksız kılmaktadır.
Somut olayda mahkemece ilamın gerekçe bölümünde “Asıl dava yönünden davalılardan … Plastik A.Ş.’nin üreterek diğer davalı … Lojistik Ltd. Şti.’ne satışa sunmak suretiyle davacıya ait markaların ayakkabılarda kullanıldığı ayrıca bu ayakkabıların özgün tasarım niteliğinde bulunduğu davalının davacıya ait özgün tasarım ve etiketlerini kendine ait … markasını kullandığı ürünlerde de kullandığı tespit edilmiş olduğundan” şeklinde belirleme yapılmış olmasına rağmen, hüküm fıkrasında “Davalı … Lojistik Dış Tic. Ltd. Şti. tarafından seçenek özgürlüğü varken davacının kullanmakta olduğu etiketler ile iltibas yaratır nitelikte kullanım nedeniyle ….’nın 56 maddesi gereğince haksız rekabetin ve davalılardan … A.Ş.’nin ürettiği ayakkabılarda davacının markasını kullanmış olması sebebiyle marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespitine, menine, sonuçlarının ortadan kaldırılmasına,” demek suretiyle, gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratır ve infazda tereddüt oluşturur şekilde karar verilmesi doğru olmamış, kararın re’sen bozulması gerekmiştir.
2-Bozma sebep ve şekline göre, davacı-karşı davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, kararın re’sen BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı-karşı davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacı – karşı davalıya iadesine, 28/11/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.