Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2017/4279 E. 2019/3496 K. 07.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/4279
KARAR NO : 2019/3496
KARAR TARİHİ : 07.05.2019

MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

Taraflar arasında görülen davada Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 14/12/2016 tarih ve 2014/270-2016/699 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş olduğu anlaşılmakla, duruşma için belirlenen 07.05.2019 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacı vekili Av. Çiğdem Durgun Lüle dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; Samsun 3. İş Mahkemesinin 2007/402 esas 2008/250 karar sayılı dava dosyasında, davacı … tarafından TEDAŞ aleyhine iş kazası nedeniyle uğranılan zararın tazmini davası açıldığı, davanın kısmen kabulüne karar verildiği, kararın kesinleştiği, mahkeme kararının Ankara 23. İcra Müdürlüğünün 2008/9841 sayılı dosyasıyla takibe konulduğu, müvekkili tarafından takip ve dava giderleri dahil 312.804,79-TL ödeme yapıldığı, TEDAŞ ve YEDAŞ arasında 24/07/2006 tarihinde imzalanan İşletme Hakkı Devir Sözleşmesinin 7. maddesinde dağıtım faaliyetinin yürütülmesi amacıyla gerçekleştirilen iş ve işlemlerden kaynaklanan sorumluluğun dönemsel olarak paylaştırıldığı, 7.4 maddesine göre dağıtım faaliyetinin TEDAŞ tarafından yürütüldüğü dönemde bu faaliyetin yürütülmesi amacıyla gerçekleştirilen her türlü iş ve işlemlerin bütün sorumluluğun TEDAŞ’a ait olduğu ileri sürülerek sözleşme tarihinden önce yürütülen faaliyetten kaynaklı mahkeme kararı gereği 3. kişilere yapılan ödemelerin tüm giderlerle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; davanın haksız, yersiz ve hukuki dayanaksız olduğunu, öncelikle kesin hüküm ve derdestlik itirazında bulunduklarını, alacağın zamanaşımına uğradığını, sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak davasının mülga 818 sayılı BK’nın 66. maddesi gereği 1 yıllık zamanaşımı süresinde açılması gerektiğini, özelleştirmenin ÖİB tarafından gerçekleştirildiğinden davanın husumet yönünden reddi gerektiği, Özelleştirme İdaresi ile davacı arasında imzalanan hisse satış sözleşmesinin “Alıcının Taahhütleri” başlıklı 9.3 ve 9.4 maddeleri gereğince, fiili devir aşamasında bilanço çalışmaları yapılarak devre esas bilanço belirlendiğinden dolayısıyla geçmişe yönelik borç ve alacak işlemleri kesinleştirildiğinden davacının geçmiş yıllara ilişkin olarak müvekkili kurumdan herhangi bir talepte bulunmasının mümkün olmadığını, ihale şartnamesinin 22/d maddesinde hisselerin devrinin gerçekleşmesinin ardından ayıba karşı tekeffül hükümleri başta olmak üzere yürürlükteki mevzuat kapsamında herhangi bir fiil ve/veya hukuki nedene dayanarak idareden veya TEDAŞ’tan talepte bulunulmayacağını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece tüm dosya kapsamına göre; İHDS öncesinde davadışı işçi tarafından açılan davada gerçekleşen iş kazasında TEDAŞ’a %5 kusur izafe edildiği, işçi tarafından müşterek ve müteselsil sorumluluk kapsamında YEDAŞ’a karşı dava açıldığı ve tazminat talep edildiği, YEDAŞ tarafından icra dosyasına 312.804,79 TL ödeme yapıldığı, bir diğer icra dosyasına müteselsil sorumluluardan Geoteknik…Ltd. Şti. tarafından da 154.500,00 TL ödeme yapılmış olduğu, bu ödemenin öncelikle faiz ve masraflara mahsup edildiği, bu ödemenin işbu dava ile doğrudan ilgisinin olmadığı, davacının dava dışı işçiye ödediği tazminat yönünden öncelikle iç ilişkide müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu, dava dışı üçüncü kişilere yöneltmesi gereken sorumluluk miktarını davalıya yöneltmesinin doğru olmadığı, davacının davalıya rücu edebileceği sorumluluk miktarının hükme esas alınabilir bilirkişi raporunda belirlendiği üzere 18.400,28 TL olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; dava, işletme hakkı devir sözleşmesinden kaynaklanan rücuen alacak istemine ilişkindir. Taraflar arasında akdedilen İHDS’nin 7.4 maddesi uyarınca, dağıtım faaliyetinin davalı tarafından yürütüldüğü dönemde bu faaliyetin yürütülmesi amacıyla gerçekleştirilen her türlü iş ve işlemlerin bütün sorumluluğunun davalıya ait olduğu ve yine bu kapsamda üçüncü kişiler tarafından ileri sürülecek talep ve davalardan doğacak her türlü mali yükümlülüğün de davalı tarafından karşılanacağı düzenlenmiştir. Buna göre, dağıtım faaliyetinin davalı tarafından yürütüldüğü sırada üçüncü kişinin iş kazası nedeniyle malül olması üzerine açılan rücuya konu dava nedeniyle diğer davalılarla müteselsil sorumluluk gereğince davacı tarafından icra dosyasına yapılan ödemenin tamamından davalının sorumlu olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, davacı tarafından yapılan ödemenin tamamından davalının sorumlu olduğu gözden kaçırılarak; mahkemece, İHDS’nin 7.4 maddesi uyarınca davalı …’ın sorumlu olduğu döneme ilişkin Samsun 3. İş Mahkemesinin 2007/402 esas 2008/250karar sayılı dosyasında, meydana gelen iş kazasında davalı …’ın % 5 oranında kusurlu olduğunun belirtildiği, dolayısıyla davacı tarafından yapılan ödemeden de davalının kusuru oranında sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmesi yerinde görülmemiş, kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine; (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 2.037,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 942,69 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 07/05/2019 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

Davalı şirketin, 02.04.2004 tarih, 2004/22 sayılı Özelleştirme Yüksek Kurulu kararı ile özelleştirme kapsamına alındığı, özelleştirmenin işletme hakkı devri ve hak sahibi şirketlerin hisselerinin blok satışının yapılması kararı benimsendikten sonra, TEDAŞ’ın 20 ayrı dağıtım şirketi oluşturduğu, davacı şirketin de bu 20 şirket arasında yer aldığı, dağıtım şirketlerinin dağıtım lisansına sahip olmaları yanında sermayesinin tamamınında davalı kuruma ait olduğu, ancak davalı kurumdan ayrı birer tüzel kişiliğe sahip olarak dağıtım şirketlerinin faaliyet gösterdiği, Özelleştirme İdaresince görüşüne başvurulan, Danıştay 1. Dairesinin kararları uyarınca, TEDAŞ’ın faaliyet alanında yer alan ve dağıtım faaliyeti için gerekli olan işletme varlıkları üzerinde, mülkiyet hakkı saklı kalmak kaydı ile işletme hakkının devri suretiyle özelleştirmenin yapıldığı, bu bağlamda, öncelikle, davalı … ile %100 hisselerine sahip olduğu 20 elektrik dağıtım şirketi arasında dağıtım varlıklarının işletilmesine ilişkin “İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi” imzalandığı, 4628 sayılı Kanun’un 14.maddesine 5496 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile eklenen “TEDAŞ’ın faaliyet alanında yer alan ve dağıtım faaliyeti için gerekli olan işletme ve varlıklar üzerinde, mülkiyeti saklı kalmak kaydı ile TEDAŞ ile belirlenen dağıtım bölgelerinde faaliyet göstermek üzere kurulan elektrik dağıtım şirketleri arasında işletme hakkı devir sözleşmesi düzenlenebilir” hükmüne istinaden TEDAŞ ile %100 kamu hissesine sahip davacı arasında işletme hakkı devir sözleşmesi imzalandığı, daha sonra %100 kamu hissesinin blok satış yöntemiyle özelleştirilmesi amacıyla ihaleye çıkarıldığı, davacı şirket için ihale şartnamesi çerçevesinde dava dışı şirketin teklif verdiği ve davacı şirketin devrinin imzalanan HSS ile gerçekleştiği, böylece davacı şirketin özelleştirilmesinde hisse satış modelinin uygulandığı, böylece, davacı şirketin tüzel kişiliğine bağlı hukuki statüsü korunarak, davacı şirketin tüm kamu hisselerinin dava dışı şirkete devredildiği, İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi, İhale Şartnamesi ve Hisse Satış Sözleşmesi ile anlaşılmıştır.
Özelleştirme kapsamındaki devirlerde, idarenin bu tür tasarrufları özel hukuk hükümlerine tabi olup, ÖUHK’da BK’nun hükümlerinin uygulanmıyacağı belirtilmemiştir. O halde özel hukuk hükümlerine tabi bu tasarruflara da mülga BK’nın m.179 uygulanabilir. (Arıcı, Mehmet Fatih, Ticari İşletmenin Aktif ve Pasifi ile Devri-2008 BASI, Sayfa 62).
Öte yandan ticari işletmenin devrinde olağan olan, işletmeye ait malvarlığının aktiflerinin yanı sıra, pasiflerinin de devrin kapsamına dahil edilmesi, böylece pasiflerin bir anlamda teminatını oluşturan aktiflerle birlikte bir bütün olarak devredilmesidir. (Bk m.179, TBK m.202, TTK 11/3)
Yukarıda yapılan tespit ve açıklamalardan sonra, somut olaya gelindiğinde; İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi bağıtlandığında, davacı şirketin %100 hissesi davalı …’a ait olup, Özelleştirme İdaresi’nin %100 davalı hissesini ihaleye çıkarması üzerine, dava dışı şirketce hisselerin tümü satın alınarak, hisse satış sözleşmesi imzalanmıştır. Bu bağlamda uyuşmazlığın hisselerin %100 devrini sağlayan ticari işletme devri niteliğinde olan, hisse satış sözleşmesine göre uyuşmazlığın çözümlenmesi gerekeceği kuşkusuzdur. Belirttiğim nedenlerle, 29/12/2010 tarihli hisse satım sözleşmesine göre davanın reddi gerekirken,davalı ile yine davalının %100 hisseye sahip olduğu dönemde bağıtlanan İşletme Hakkı Devir Sözleşmesine göre uyuşmazlığı ele alıp çözümleyen çoğunluk görüşüne karşıyız.