Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2017/4170 E. 2019/1050 K. 11.02.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/4170
KARAR NO : 2019/1050
KARAR TARİHİ : 11.02.2019

MAHKEMESİ : … BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

Taraflar arasında görülen davada … …. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen …/04/2017 tarih ve 2016/91 E. – 2017/143 K. sayılı kararın davalılar vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair … Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi’nce verilen 30/06/2017 tarih ve 2017/622-2017/639 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi birleşen davada davalı TPMK vekili ve davalı şirket vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; müvekkilinin tanınmış, “MOBİL” esas unsurlu bir çok markanın sahibi olduğunu, davalının “SMOBİL+Şekil” ibareli, 2014/9279 sayılı, 4, 37 ve 39. sınıf mal ve hizmetleri içeren marka tescil başvurusuna karıştırılma ihtimali, tanınmışlık, kötü niyet vakıa ve hukuki sebebine dayanılarak yapılan itirazın, Markalar Dairesi Başkanlığınca kısmen kabul edilerek başvuru kapsamından, 4/1, … sınıf ürünler ile 39/1. sınıf hizmetlerin çıkarıldığını, bu karara karşı müvekkilince yapılan itirazın nihai olarak … tarafından reddedildiğini, kararın haksız ve hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek …’nın 2015/M-13059 sayılı kararının iptalini ve “SMOBİL+Şekil” ibareli, 2014/9279 sayılı, 4, 37 ve 39. sınıf mal ve hizmetleri içeren davalı markasının hükümsüzlüğü ile sicilden terkinini talep ve dava etmiştir.
Davalı kurum vekili; kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket vekili: markalar arasında karıştırılma ve ilişkilendirme riskinin olmadığını, müvekkil markasının farklı bir kompozisyonda tasarlandığını, esas unsurun “S+Şekil” ibaresi olduğunu, müvekkilinin reddedilen sınıflar yönünden markanın kullanımına son verildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma, kısmen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davacının dünyada ve Türkiye’de petrol ve petrol ürünleri alanında faaliyette bulunan tanınmış bir şirket olduğu, ticaret unvanının ve markalarının asıl ve ayırt edici unsurunun “MOBİL” ibaresinden oluştuğu, TPMK nezdinde tanınmışlık kaydının bulunduğu, somut ve soyut olarak ayırt edicilik vasfının bulunduğu, davalıya ait başvuru konusu “SMOBİL+Şekil” ibareli markanın da asıl ve ayırt edici unsurun “MOBİL” ibaresinden oluştuğu, işarette yer alan “S” harfinin ve şeklin ayırt edicilikte bu ibareye göre oldukça geri planda kaldığı, taraf markalarının anlamsal, görsel ve işitsel olarak benzer olduğu, ortalama tüketicilerin markaları ilişkilendirebileceği, farklı işletmelere ait iki ayrı marka olduğunu algılayamayacağı, davacının “MOBİL” ibareli markasının, davalı markasından önce de tanınmış bir marka olduğu, davacı markasının tanınmışlık derecesinin ilgili sektörün dışına da taşmış bulunması karşısında, bir an için farklı tür sayılabilecek 4, 37 ve 39. sınıftaki mal ve hizmetlere karşı 556 sayılı KHK’nın 8/4. maddesi hükümlerine göre de korunmasının zorunlu olduğu, davalı başvurusunun konusu olan işaretin tescilinin, davacı markasının tanınmışlık yahut bilinirliğinden doğan imajın 4, 37 ve 39. sınıf ürünlere etkisinin mümkün olduğu, davacının reklâm gücünden haksız biçimde yararlanacağı, bu bağlamda davalının, davacı markasının tanınmışlığından istifade etmek suretiyle toplumun dikkatini çekmek ve onun temsil ettiği imaj ve güvenin, hiç bir masraf ve çaba harcanmadan kendi ürün veya hizmetlerine devrini sağlama olanağının bulunduğu, davacının “MOBİL” ibareli markasının ayırt edici gücünün yüksek bulunduğu, anılan işaretin uzun yıllardır, sadece davacı tarafından sürekli ve kesintisiz biçimde kullanıldığı, davalının bu eylemiyle zamanla davacı markasının ekonomik değerini zayıflatarak ayırt edici niteliğinde zarar vermesinin muhtemel olduğu, 556 sayılı KHK’nın 8/4.maddesi uyarınca davalı başvurunun tescilini engelleme olanağının bulunduğu, davacı ile benzer sayılabilecek sektörde faaliyette bulunan davalının, davacıya ait tanınmış bir marka olduğunu bildiği müşahede olunan Türkçe’de sık kullanılmayan ve çok eski tarihlere dayanan markanın ayırt edilemeyecek derecede benzerini adına marka olarak tescilinin haksız ve kötü niyetli olup bu eylemi ile marka hakkını haksız rekabette bir araç olarak kullandığı gerekçesiyle davanın kabulüne, …’nın 2015/M-13059 sayılı kararının davacı itirazlarının reddi yönünden iptaline, davalı adına tescilli 2014/9279 sayılı “SMOBİL+Şekil” ibareli markanın hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmiştir.
Karara karşı birleşen davalı kurum vekili ve davalı şirket vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
… Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre; birleşen davalı kurum vekili ve davalı şirket vekili istinaf başvurusunun, taraf markalarının emtialarının benzer olduğu, markaların karıştırılma ihtimalinin bulunduğu ve seri marka algısı yaratabileceği, davacı markasının tanınmış marka olması nedeniyle başvuru konusu hizmetler yönünden haksız yararlanma riskinin bulunduğu, davacı ile aynı sektörde hizmet veren davalının, davacının tanınmış markasını bilmemesinin mümkün olmadığı, mahkemece davalının kötü niyetli olarak kabulünde bir isabetsizlik bulunmadığı, ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden kanuna uygun olduğu gerekçesiyle esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, birleşen davalı kurum vekili ve davalı şirket vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, birleşen davalı kurum vekili ve davalı şirket vekilinin temyiz istemlerinin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK’nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK’nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye …,00 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalılardan ayrı ayrı alınmasına, 11/02/2019 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.