Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2017/3633 E. 2019/259 K. 14.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/3633
KARAR NO : 2019/259
KARAR TARİHİ : 14.01.2019

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada … 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 16/11/2016 tarih ve 2016/153 E. – 2016/392 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair … Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi’nce verilen 25/05/2017 tarih ve 2017/537-2017/491 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin 2014/88378 numaralı ‘…+ŞEKİL’ ibareli marka tescil başvurusuna davalı şirketçe kendisine ait 93/007797 numaralı ‘…’ ibareli marka mesnet gösterilmek suretiyle iltibas vakıasına dayalı olarak yapılan itirazın Markalar Dairesi tarafından kabul edildiğini ve başvurunun reddedildiğini, anılan karara karşı müvekkilince yapılan itirazın ise nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, kurum kararının yerinde olmadığını, kapsamlarında yer alan ürünler itibariyle başvuru konusu işaret ile redde mesnet marka arasında iltibasa neden olacak bir benzerlik bulunmadığını, kaldı ki davalının redde mesnet markasının kullanılmaması sebebiyle hükümsüzlüğü istemiyle .. 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/659 esas sayılı dosyasında dava açtıklarını, anılan davanın bekletici mesele yapılması gerektiğini ileri sürerek davaya konu … YİDK kararının iptaline karar verilmesini istemiştir.
Davalı kurum vekili, kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı şirket vekili, anlamsal, görsel ve sescil olarak başvuru konusu “…+ŞEKİL” ibareli işaret ile redde mesnet “…” ibareli markanın bıraktığı genel izlenimin aynı olduğunu, zira, asıl ve ayırt edici unsurlarının aynı anlama gelen “…” ibareleri tarafından temsil edildiğini, şekillerin yeterli ayırt edicilik sağlamadığını, redde mesnet markanın reddedilen ürün ve hizmetlerle aynı türden olan ürün ve hizmetleri aynen içerdiğini, iltibas ve haksız yararlanma doğmasının kaçınılmaz olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre,davacının “”….” ibareli 32.sınıf ürünleri içeren 13.05.2014/40266 sayılı marka ile “…+şekil” ibare ve biçimli 32.sınıf ürünleri içeren 2013/105527 sayılı marka tescil başvurusunun sahibi olduğu, davacının, davalıya ait redde mesnet markanın kullanılmaması sebebiyle hükümsüzlüğü istemiyle .. .3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/659 esas sayılı dosyasında dava açtığı, davanın derdest bulunduğu, redde mesnet alınan markanın “…” ibareli olduğu, bu markanın asıl ve ayırt edici unsurunun “…” ibaresinden oluştuğu, diğer unsurların ayırt edicilikte yeterinde ön planda olmadıkları, davacının başvurusunun da “…+ŞEKİL” ibareli olduğu, başvuru konusu işarette “…” ibaresinin de asıl ve ayırt edici unsur olduğu, şeklin ifade edilmesinin ve hatırda tutulmasının olanaksızlığı karşısında bu işarette de asıl ve ayırt edici unsurun … ibaresi tarafından temsil olunduğunun açık bulunduğu, redde mesnet marka ile başvuru konusu işaretin “…” ile “…” ibareleri itibariyle aynı veya benzer anlamsal, sescil ve görsel etkiyi bıraktıkları, bütünsel olarak bıraktıkları izlenimin bu marka ve işaretlerin birbirleriyle ilintili oldukları yönünde kanaat oluşturduğu, bir kısım ekler itibariyle küçük bir fark varsa bile bu farklılığın ürün ve hizmetlerin ortalama tüketicilerinin önemli bir kısmı tarafından fark edilmesinin veya bilinmesinin mümkün olmadığı, bu sebeple var olması muhtemel anılan farklılığın marka ile başvuru konusu işaret arasındaki görsel ve sescil benzerliğin etkilerini geri plâna itmeye yeterli olmadığı, redde mesnet alınan markanın kapsamındaki 32.sınıftaki sade, meyvalı ve kolalı gazoz ürünleriyle, başvuru konusu işaretin kapsamında olup reddedilen 32.sınıftaki enerji içecekleri ürünlerinin ilişkili ve aynı türden bulunduğu, çünkü bu ürün ve hizmetlerin aynı dağıtım kanallarından geçtikleri, aynı iş yerlerinde sunuldukları, birbirleri yerine ikame edilme, tamamlama ve rekabet etme olanaklarının bulunduğu, özellikle işletmesel bağlantılandırma ihtimalinin da iltibas kavramı içerisinde bulunması sebebiyle aynı tür sayılmasının zorunlu olduğu,anılan ürün ve hizmetlerin alıcısı ve yararlanıcısı konumundaki ortalama tüketici ve yararlanıcı kitlesinin özellikle marka ve başvuru konusu işaretlerin asıl ve ayırt edici unsurlarının ayırt edilemeyecek derecede benzer olması da göz önüne alındığında bu iki markayı ilişkilendirmesinin kaçınılmaz olduğu, redde mesnet markanın kullanılmamış olmasının itiraza mesnet gösterilmesine engel olmayacağı, zira kullanmamanın korumanın şartı olmadığı, redde mesnet markanın sonraki bir tarihte kullanmama sebebiyle hükümsüzlüğüne karar verilmesi, hükümsüzlüğün etkisinin yargı kararlarında da gösterildiği üzere hüküm tarihinden geriye yürütülmesinin de iş bu davaya etkisinin olmayacağı, çünkü YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığının tesis edildiği tarihteki hukuki koşullara bağlı bulunduğu, kurumun kararı tesis ettiği tarihte redde mesnet markanın kullanılıp kullanılmadığının araştırma yetkisinin olmadığı, ancak verildiği tarihteki hukuki koşullara tabi olarak yargısal denetimi yapılması gereken YİDK kararının iptali istemli davalara etkisinin olmayacağı, bu sebeple anılan davanın beklenmesine de gerek bulunmadığı, davacının, işbu davaya konu başvuru tarihinden evvel tescil edilip kullanılmış ve başvuru konusu işaretten bağımsızlaşmış olan bir marka tescili bulunmadığı, başvurusu tescil edilmemiş, tescilli markası ise başka bir işareti içermekte, ayrıca yargılama konusu başvurudan sonraki tarihte tescil edilmiş bulunduğu, bu nedenle davacının yargılama konusu son başvurusunun konusu olan işaretin, seri markaların tescil edilebileceğine ilişkin yargısal kararla ortaya konulan ilkeden yararlanmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstinaf Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK’nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK’nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 13,00 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 14/01/2019 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.