YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/3604
KARAR NO : 2019/357
KARAR TARİHİ : 15.01.2019
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada … 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 15/02/2017 tarih ve 2016/128 E. – 2017/42 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair … Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi’nce verilen 09/06/2017 tarih ve 2017/633-2017/559 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, 02.09.2014 tarihinde “…” ibareli 9. ve 36.sınıftaki mal/hizmetleri içeren marka tescil başvurusunda bulunduğunu, 2014/71450 kod numarası verilen başvurunun Resmî Marka Bülteni’nde yayımlandığını, bunun üzerine davalı şirketin “…” ibareli 9, 14, 35, 37 ve 40.sınıf ürün ve hizmetleri içeren 18.03.2009/13198 ve “…” ibareli 36.sınıf hizmetleri içeren 20.11.2009/62296 sayılı markalarına dayanarak başvurunun reddi istemiyle itirazda bulunduğunu, Markalar Dairesi tarafından itirazın kabul edildiğini ve başvurunun reddedildiğini, bu karara karşı müvekkilinin ret kararının kaldırılması istemiyle itirazda bulunduğunu, itirazı inceleyen YİDK’nın 2016/M-1304 sayılı kararıyla itirazı reddettiğini, kapsamlarında yer alan ürün ve hizmetler itibariyle başvuru konusu işaret ile redde mesnet markalar arasında görsel, sescil ve anlamsal olarak bıraktıkları umumi intiba itibariyle iltibasa neden olmayacağını, zira müvekkilinin anılan işareti ve markalarını zaten kullanmakta olduğunu, “…” ibaresinin tanımlayıcı olduğunu, bu sebeple ayırt ediciliğinin bulunmadığını ve işarette yardımcı unsur konumunda olduğunu ileri sürerek, YİDK kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … ve Marka Kurumu vekili, kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı … vekili, anlamsal, görsel ve sescil olarak başvuru konusu “…” ibareli işaret ile redde mesnet “…” ibareli markaların bıraktığı genel izlenimin aynı olduğunu, zira “…” ibaresinin her ikisinde asıl ve ayırt edici unsur olduğunu, bunların da anlamsal, görsel ve secil olarak çok yakın olduklarını, diğer farklılıkların geri planda kaldığını, redde mesnet markanın reddedilen ürün ve hizmetlerle aynı türden olan ürün ve hizmetleri aynen içerdiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından anlamsal, görsel ve sescil olarak başvuru konusu “…” ibareli işaret ile redde mesnet “…” ibareli markaların bıraktığı genel izlenimin aynı olduğunu, zira “…” ibaresinin her ikisinde asıl ve ayırt edici unsur olduğunu, redde mesnet markalar ile başvuru konusu işaretin “…” ve “…” ibareleri itibariyle aynı veya benzer (varsa) anlamsal, sescil ve görsel etkiyi bıraktıkları, bütünsel olarak bıraktıkları izlenimin bu marka ve işaretlerin birbirleriyle ilintili oldukları yönünde kanaat oluşturduğu, bir kısım ekler itibariyle anlamsal ve biçimsel olarak küçük bir fark varsa bile bu farklılığın ürün ve hizmetlerin ortalama tüketicilerinin önemli bir kısmı tarafından fark edilmesinin veya bilinmesinin mümkün olmadığı, redde mesnet alınan markaların kapsamındaki 9 ve 36.sınıftaki ürün ve hizmetlerle, başvuru konusu işaretin kapsamında olup reddedilen 9 ve 36.sınıftaki ürün ve hizmetlerin ilişkili ve aynı türden bulunduğu, çünkü bu ürün ve hizmetlerin aynı dağıtım kanallarından geçtikleri, aynı işyerlerinde sunuldukları, birbirleri yerine ikamet edilme, tamamlama ve rekabet etme olanaklarının bulunduğu, ortalama tüketici ve yararlanıcı kitlesinin özellikle marka ve başvuru konusu işaretlerin asıl ve ayırt edici unsurlarının ayırt edilemeyecek derecede benzer olması da göz önüne alındığında bu iki markayı ilişkilendirmesinin kaçınılmaz olduğu, anılan ürün ve hizmetlerle ilgili satın alma veya yararlanma süresi içerisinde davalının “…” ibareli markasıyla sunulan ürün ve hizmetleri satın almak veya yararlanmak isterken davacının “…” işaretiyle sunulan ürün ve hizmetleri satın alma yönünde tercihte bulunabilecekleri, başvuru konusu işaretin kullanılıyor olmasının ve hatta tanınmış marka olmasının dahi nispi ret nedeninden etkilenmeksizin tescile olanak sağlamayacağı, zira tescilde teklik ilkesinin bulunduğu, davalı kurum kararının başvuru kapsamında olup da reddedilen mal ve hizmetler bakımından hukuka uygun bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
… Bölge Adliye Mahkemesince, dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, redde mesnet markalar ile başvuru konusu işaretin “…” ve “…” ibareleri itibariyle aynı veya benzer (varsa) anlamsal, sescil ve görsel etkiyi bıraktıkları, bütünsel olarak bıraktıkları izlenimin bu marka ve işaretlerin birbirleriyle ilintili oldukları yönünde kanaat oluşturduğu, bir kısım ekler itibariyle anlamsal ve biçimsel olarak küçük bir fark varsa bile bu farklılığın ürün ve hizmetlerin ortalama tüketicilerinin önemli bir kısmı tarafından fark edilmesinin veya bilinmesinin mümkün olmadığı, redde mesnet alınan markaların kapsamındaki 9 ve 36.sınıftaki ürün ve hizmetlerle, başvuru konusu işaretin kapsamında olup reddedilen 9 ve 36.sınıftaki ürün ve hizmetlerin ilişkili ve aynı türden bulunduğu,başvuru konusu işaretin kullanılıyor olmasının ve hatta tanınmış marka olmasının dahi nispi ret nedeninden etkilenmeksizin tescile olanak sağlamayacağı, zira tescilde teklik ilkesinin bulunduğu, davanın YİDK iptali davası olup, hükümsüzlük davasının sonucunun mahkemece beklenmemesinde bir usulsüzlük olmadığı, alınan bilirkişi raporunda da aynı yönde mütalaa verdildiği anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK’nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK’nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 13,00 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 15/01/2019 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.