Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2017/3316 E. 2018/6147 K. 09.10.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/3316
KARAR NO : 2018/6147
KARAR TARİHİ : 09.10.2018

MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

Taraflar arasında görülen davada … … 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 24.05.2017 tarih ve 2017/93-2017/533 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olduğu anlaşılmakla, duruşma için belirlenen 09.10.2018 günü hazır bulunan davacı vekili Av. … ile davalı vekili Av. … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalının 26/09/2013 tarihli genel kurul toplantısına kadar yönetim kurulu üyesi olarak münferit imza ile davacı şirketi temsil ettiğini, adı geçen genel kurulda davalının ibra edilmediğini, davalının davacı şirkete 614.229,51 TL borçlu olduğunun tespit edildiğini, ihtara rağmen borcun ödenmemesi üzerine davalı hakkında icra takibi başlatıldığını, davalının yaptığı itiraz neticesinde takibin durduğunu ileri sürerek, icra takibine yapılan itirazın iptali ile takibin devamını, %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, ortaklardan alacak olarak gözüken dava konusu borcun çalışanlara açık olarak ödenen paraların muhasebeleştirilmesi sırasında geçici olarak hesabına borç yazıldığını ve şirketten alacakları karşılığı olduğunu, belgesi olmadan defterlere geçen alacağın hüküm ifade etmeyeceğini, ayrıca BK’nın 102. madesine göre ödeme belgesinde nedeni yazmayan ödemelerin muaccel bir borcun ödenmesi için yapıldığının karine olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, ispat yükü davacıda olup, davacının ticari defter kayıtlarına göre alacaklı olduğu, ticari defterler sahibi lehine delil olma vasfına sahip olmakla birlikte, defter kayıtlarında ödemelerin nakit olarak yapıldığının yer aldığı, ancak ödemelere ilişkin herhangi bir belgenin bulunmadığı, defter kayıtlarını destekleyen herhangi bir belge ibraz edilemediği, destekleyici belge olmadan salt ticari defterdeki kayıtların varlığı nedeniyle davanın ispatlanmış sayılamayacağı, delil listesinde de açıkça yemin deliline dayanılmadığı, bu hali ile de davacının ödeme iddiasını ispatlamayamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, anonim şirket yönetim kurulu üyesinin sorumluluğuna dayalı tazminatın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, yukarıda özetlendiği şekilde defter kayıtlarını destekleyen herhangi bir belge ibraz edilmediği, destekleyici belge olmadan salt ticari defterlerdeki kayıtların varlığı nedeniyle davanın ispatlanmış sayılamayacağı gerekçesiyle, reddine karar verilmiştir.
Ancak, davacı tarafça 26.09.2013 tarihli genel kurul toplantısına kadar son 3 yıllık dönemde münferit imza yetkisi ile yönetim kurulu üyeliği görevini üstlenen davalının ortaklar cari hesabında şirkete 614.229,51 TL borçlu olduğunun tespit edildiği, davalının şirkete borçlu görüldüğü işbu meblağı 18.04.2013 tarihinde kendi imzası ile tevsik ettiği, 2012 Faaliyet Yılı Kurumlar Vergisi Beyannamesinde de 631.274,51 TL olarak borçlu göründüğü, davalının 2013 yılında şirket lehine 4 adet çek keşide etmek sureti ile yapmış olduğu kısmi ödemelerle bakiye borcun 614.229,51 TL olduğu iddiası ile açılan işbu davada, davalının, talep edilen meblağın şirketten alınan borç olmadığı, borç olarak görünen miktarın çalışanlara açık olarak ödenen paraların muhasebeleştirilmesi sırasında geçici olarak hesabına borç yazılan ve şirketten olan alacakları karşılığı olan paralar olduğu, 2005 yılından 2013 yılına kadar şirkette yönetici olarak çalıştığı, tarafına yapılmış gibi görünen ödemenin esasen alacağını karşılamaya yeterli olmadığı, borç olarak yazılan miktarın borç değil alacağına karşılık ödenen para olduğunu savunmuştur. Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde alınan raporda da, davacı şirketin 2011-2012-2013 yıllarına ait ticari defterlerinin sahibi lehine delil olma vasfına haiz olduğu, ticari defter kayıtlarına göre, 31.12.2013 tarihi itibariyle davacının davalıdan 614.229,51 TL alacağı bulunduğunun tespit edildiğinin bildirildiğinin anlaşılması karşısında, davalı yöneticinin kendisi tarafından tutulan şirket defter ve kayıtlarında davacı şirketin yaptığı ödemelerin davalıya borç olarak verildiği göründüğünden, şirketten borç olarak aldığı işbu paraları şirket için harcadığı ya da şirketin borcuna karşılık aldığını ispat yükünün davalı üzerinde olduğu kabul edilerek bir değerlendirme yapılıp sonucuna göre karar vermek gerekirken ispat yükü ters çevrilmek sureti ile yanılgılı değerlendirmeye dayalı, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.630,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 09/10/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.