Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2017/2996 E. 2019/254 K. 14.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/2996
KARAR NO : 2019/254
KARAR TARİHİ : 14.01.2019

MAHKEMESİ : … BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada … 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 14/12/2016 tarih ve 2015/22 E. – 2016/392 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kabulüne dair … Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi’nce verilen 17/04/2017 tarih ve 2017/281-2017/347 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, taraflar arasında 24.03.2014 tarihinde davalıya ait 2010/28111 sayılı “… + şekil” markasının kullandırılması için lisans sözleşmesi akdedildiğini, davalının bu sözleşme ile anılan markanın kullanımını münhasıran müvekkiline verdiğini, davalının müvekkilinin ticari ilişki içerisinde olduğu ve atkı sattığı RUFFNEK … Firması ile iletişime geçerek müvekkilinin müdürü hakkında asılsız iddialarda bulunduğunu, yine aynı şekilde … Şirketi ile de iletişime geçerek üretimi ve satışı yapılan … ve …’nin atkı lisansının başka firmada da olduğuna, … atkı lisansının sadece kendilerinde olduğuna yönelik mail attıklarını, davalı yanın müvekkilinin ticari ilişkilerini örseleme çabasında olduğunu, inhisarı verilen lisans sözleşmesine rağmen kendisinin de markayı kullanmaya devam ettiğini, haksız ve kötüleyici beyanlarla müvekkilinin markayı kullanmasını önlemeye çalıştığını ileri sürerek, davalı yanın fiillerinin haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitini, önlenmesini, 10.000 TL manevi ve 1.000 TL maddi tazminatın ve sözleşmede cezai şart olarak öngörülen 10.000 USD’nin davalıdan tahsilini ve hükmün ilanını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı şirket sahibi …’ın 12.12.2011-14.03.2014 tarihleri arasında pazarlamacı sıfatıyla müvekkili şirkette çalıştığını, …’ın şirket adına alınması gereken internet alan adını şahsına ait şirket adına tescil ettirdiğini, şirkete ait mail hesaplarını kendi mail adresine yönlendirdiğini, müvekkilinin birçok mailden habersiz kaldığını, iş yapmasının engellendiğini, …’ın şirketten ayrıldıktan sonra bile şirket maillerini kullandığını, akdedildiği iddia olunan sözleşmenin müvekkilinin bilgisi dışında oluşturulduğunu, şirket yetkilisi …’in … tarafından kandırıldığını, davacıya söz konusu markanın kullanılmasına ilişkin münhasıran yetki ve izinin 10 yıl süreyle verildiğini, hiçbir şirketin markasının kullanım hakkını 10 yılı aşkın süre ile başka şirkete 500 USD+KDV karşılığı devretmeyeceği gibi sözleşmeye aykırılık halinde yasal haklara ilaveten cezai şart olarak 10.000
USD ödeyeceğinin düşünülemeyeceğini, şirket faaliyeti açısından hayati önem taşıyan sözleşmeyi şirketin yetkilerinin tek başlarına imzalayamayacağını, bu nedenle sözleşmenin hukuken geçerli olmadığını, davacı yanın lisans bedeli olan 500 USD+KDV’yi bugüne kadar müvekkiline ödemediğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir
İlk Derece Mahkemesince, iddia, savunma ve benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda, 556 sayılı KHK 21/10. maddesinde yer alan, “Lisans sicile kayıt edilmediği sürece iyi niyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülemez.” hükmü de dikkate alınarak, …’nin 29/02/2016 tarihli yazısında 2010/28111 sayılı markanın üzerinde herhangi bir lisansın gözükmediğinin belirtildiği, taraflar arasındaki lisans sözleşmesinin … 37. Noterliğinin 13/04/2015 tarihli 09102 sayılı ihtarnamesi ile feshedildiğinin kabulü gerektiği, davalı tarafın elektronik maillerinde dava konusu markaya ilişkin herhangi bir bildirimde bulunmadığı gibi bu markayı da kullanmadığı, ticaret unvanını kullanmasının lisans sözleşmesine aykırılık teşkil etmediği, davalının elektronik verilerinin ve internet sitesindeki kullanımlarının, taraflar arasında imzalanan inhisari lisans sözleşmesine aykırılık oluşturmadığı gerekçesiyle ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstinaf Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davacının haksız rekabet iddiasının dayanağı 02.07.2014 tarihli elektronik postada, davalı tarafça kendisine ait ticaret unvanının kullanıldığı, lisans sözleşmesine konu marka davalı tarafından kullanılmadığı gibi TTK’nın 55 vd. maddelerinde belirtilen haksız eylem teşkil edebilecek nitelikte bir beyanda da bulunulmadığı, bu nedenle mahkemece davacının anılan elektronik postaya dayalı davasının reddedilmesinde bir isabetsizliğin bulunmadığı, ancak davalı vekilinince 18.04.2014 tarihli elektronik postanın müvekkilinden sadır olmadığı konusunda hiçbir savunmada bulunulmadığı, anılan elektronik postada, davalı tarafından münhasır lisans konusu markanın kullanılmadığı bu nedenle lisans sözleşmesine aykırı bir davranışın söz konusu olmadığı ancak, lisans sözleşmesinin 13.04.2015 tarihinde davalı tarafça feshedilmesinden önce, aynı sektörde faaliyet gösterdiği anlaşılan başka bir şirkete, davalı tarafından, davacının temsilcisi … …’ın davalı şirketteki işine son verildikten sonra, iletişimi engellemek için tüm verileri çalmış olduğunun bildirilmesi ve davacı yetkilisi tarafından yapılacağı kastedilen dolandırıcılığa maruz kalınmaması için kendileri ile irtibata geçilmesinin tavsiye edilmesi şeklinde beyanda bulunulmasının, TTK’nın 55/1-a-1. maddesinde düzenlenen haksız rekabet fiilini oluşturduğu, her ne kadar bilirkişi raporunda, bu hususların doğru olması halinde haksız rekabetin oluşmayacağı, doğru değilse haksız rekabet teşkil edeceği mütala edilmişse de, davacının da müşterisi olduğu konusunda uyuşmazlık bulunmayan bir şirkete, davalı tarafından bizatihi böyle bir mail gönderilmesinin haksız rekabet oluşturduğunun kabulü gerekeceği, davacı yanca cezai şart talebinde bulunulmuşsa da, somut olayda davalının bizatihi lisans sözleşmesine aykırı bir eylemi, lisans sözleşmesine konu markayı kullanması gibi bir ihlali bulunmadığı, haksız rekabet eyleminin, genel hükümlere göre 3. kişilere elektronik posta göndermek suretiyle oluştuğu bu nedenle davacının cezai şart isteminin reddi gerektiği gerekçesiyle istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne, davalının 18.04.2014 tarihli elektronik posta göndermek eyleminin haksız rekabet oluşturduğunun tespitine ve önlenmesine, 1.000 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline, 5.000 TL manevi tazminatın, 18.04.2014 tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1-) Dava, taraflar arasında akdedilen inhisari marka lisans sözleşmesinin davalı yanca aynı zamanda haksız rekabet de teşkil eden davranışlarla ihlal edildiği iddiasına dayalı haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi ile maddi manevi ve tazminat ve cezai şartın tahsili istemlerine ilişkindir. Bölge Adliye Mahkemesi tarafından, davalı şirketin, marka lisans sözleşmesiyle kullanım hakkını davalıya devrettiği markayı kullanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de, davalı şirketçe, … isimli şirkete gönderilen 02.07.2014 tarihli e-mail yazışmasında, kendisine ait ticaret unvanı yanında kullanım hakkını davalıya devrettiği markayı da kullandığı anlaşıldığından
Bölge Adliye Mahkemesi tarafından bu husustaki davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün davacı yararına bozulmasını gerektirmiştir.
2-) Davalı vekilinin temyiz itirazlarına gelince, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından haksız rekabetin varlığı kabul edilerek, haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi ile maddi ve manevi tazminata hükmedilmişse de, davalı tarafından dava dışı şirkete gönderilen 18.10.2014 tarihli mail yazışmasında, davacı şirketin değil davacı şirket müdürünün hedef alındığı, davacı şirkete karşı haksız rekabet oluşturacak bir ifadeye yer verilmediği gözetilmeksizin haksız rekabetin tespitine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün davalı yararına bozulmasını gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazların kabulü ile, Bölge Adliye Mahkemesi kararının, BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının, BOZULMASINA, HMK’nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine. ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 14/01/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.