Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2017/2990 E. 2019/325 K. 15.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/2990
KARAR NO : 2019/325
KARAR TARİHİ : 15.01.2019

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada … 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 27/10/2016 tarih ve 2015/368 E. – 2016/248 K. sayılı kararın davalılar vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair … Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi’nce verilen 26/04/2017 tarih ve 2017/392-2017/359 sayılıkararın Yargıtayca incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin Türkiye’de gıda sektörünün öncü firmalarından biri olduğunu, çok sayıda “…” ve “…S” esas veya münhasır unsurlu markanın bulunduğunu, davalı şirket tarafından TPE nezdinde yapılan … ÇOK… ibareli marka tescil başvurusunun ilanı üzerine yaptıkları itirazların ret edildiğini, söz konusu TPE YİDK kararının 556 sayılı KHK hükümlerine aykırı olduğunu, dava konusu markada yer alan “…” sözcüğünün davalı şirketin üst/çatı markası olup bir çok alt markası ile birlikte tescil ettirildiğini ve kullanıldığını, bu durumun müvekkili adına tescilli ve tanınmış marka statüsünde olan “ÜLKER” üst/çatı markası gibi olduğunu, söz konusu üst/çatı marka dışında dava konusu başvuruda yer alan ikinci ve vurguyu üzerinde taşıyan sözcüğün ise “ÇOK…” olduğunu, bu sözcükte müvekkili markaları gibi “…” sözcüğüne vurgu yapıldığını, tek farklılığın bu sözcüğün başında yer alan “ÇOK” hecesi olduğunu, “ÇOK sözcüğünün ise “1. sayı, nicelik, değer, güç, derece vb. bakımından büyük ve aşırı olan, az karşıtı (sıfat), 2. aşırı bir biçimde (zarf)” anlamlarına geldiğinden 29, 30 ve 32. sınıflarda yer alan gıda ürünleri açısından tanımlayıcı olduğunu, “ÇOK” sözcüğü 556 sayılı KHK m. 7/1-c hükmü gereğince tek başına tescili mümkün olmayan ve ayırt ediciliği bulunmayan bir sözcük olduğunu, dava konusu markanın okunuş itibariyle de müvekkil markaları ile benzer olduğunu, başvuru konusu markanın sahibinin müvekkili markalarının tanınmışlığından yararlanma amacı ve kötüniyetli olduğunu, dava konusu marka ile müvekkili markalarının aynı emtiaları kapsadığını, 556 sayılı KHK m. 8/1-b hükmüne açık aykırılığın söz konusu olduğunu ileri sürerek Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 2015-M-6409 sayılı Kararının iptali ve 2013/108840 kod numaralı “… ÇOK…” ibareli marka başvurusu tescil ile sonuçlanmışsa 29, 30 ve 32. sınıflarda yer alan emtialar açısından hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … ve Marka Kurumu vekili, kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı şirket vekili, “…” ibaresinin ayırt ediciliği düşük bir ibare olduğunu, bu markanın malın özelliğini belirttiğini, yaratıcı herhangi bir yanının bulunmadığını, bu ibareyi farklı bir kelime içinde bulunduran müvekkilinin tescil talebinde bulunduğu markanın davacı markasından farklı ve rahatlıkla ayırt edilebilir olduğunu, çatı markaların yarattığı algı ile tüketicinin ürünü seçmesinde çok önemli bir aktör olduğunu, özellikle çatı markanın ayırt ediciliği düşük bir kelimeyle birlikte kullanılmasıyla oluşturulan markalarda çatı markanın genel görünüme etkisinin daha büyük olacağını, davacı markalarında “ÜLKER” ibaresinin müvekkili markasında da “…” ibaresi bulunduğunu, … ibaresinin ayırt ediciliğinin düşük olması karşısında bu markaların esas unsurunun “…” ve “ÜLKER” ibareleri olacağını, bu sebeple de birbirinden tamamen farklı nitelikteki dava konusu markaların tüketici nezdinde karıştırılma ihtimallerinin bulunmadığını, “… ÇOK…” ibaresinin özgün ve fantezi bir marka olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince tüm dosya kapsamına göre, dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan mallardan “Biralar; bira yapımında kullanılan preparatlar” hariç diğer tüm malların davacının redde mesnet markalarında yer alan mal ve hizmetler ile aynı/benzer olduğu, başvuruda … ÇOK… ibaresinin dışında herhangi bir şekil unsuru kullanılmadığı, söz konusu markada yer alan “…” sözcüğünün davalının şemsiye markası olduğu, yine davalı markasında yer alan “ÇOK” kelimesinin ” sayı, nicelik, değer, güç, derece vb. bakımından büyük ve aşırı olan, az karşıtı (sıfat), aşırı bir biçimde (zarf)” anlamlarına ve gıda ürünlerinde sıkça kullanılan tanımlayıcı bir ibare olduğu dikkate alındığında, tek başına tescili mümkün olmayan bir sıfat veya zarf olduğu, bu nedenle davalının asıl korumak isteği sözcüğün “…” sözcüğü olduğu, davacı markalarını oluştururken bu ibarenin yanına veya önüne çeşitli tali ya da yardımcı unsurlar ekleyerek markalarını yaratma yoluna gitmiş ve bir çok seri markalar yaratmış olup TPE nezdinde tescilli “…” esas unsurlu markaları göz önünde bulundurulduğunda davacının “…” ibaresinin gıda emtiaları için belli bir ayırt edicilik kazandığı, “Çok…” ibaresi Türkçe’de bir bütün olarak anlamlı bir kelime olmadığından, “…” ibaresi kimliğini/anlamını kaybetmediği, belirtilen nedenlerle “ÇOK” ibaresinin “…” ile bitişik veya ayrı yazılmasının sonuca önemli bir etkisi olmadığı, taraf markaları arasında, davalının emtia listesindeki yer alan mallardan “Biralar; bira yapımında kullanılan preparatlar” hariç diğer tüm emtialar yönünden KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında iltibas oluştuğu, gerekçesiyle YİDK iptali talebi yönünden davanın kısmen kabulü ile TPE YİDK’nın 15/07/2015 tarih 2015-M-6409 sayılı kararının davacının itirazının reddi ile ilgili kısım yönünden biralar bira yapımında kullanılan preperatlar dışındaki 29, 30, 32 sınıfların tamamı yönünden iptaline, YİDK iptaline ilişkin fazlaya dair talebin reddine, marka henüz tescil edilmediğinden hükümsüzlük talebi konusunda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Karara karşı davalılar vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
… Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre, davalılar vekillerinin istinaf başvurusunun, ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden kanuna aykırı bulunmadığı gerekçesiyle esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davalılar vekillerinin temyiz istemlerinin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK’nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK’nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 13,00 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalılardan ayrı ayrı alınmasına, 15/01/2019 tarihinde kesen olarak oybirliğiyle karar verildi.