Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2017/2872 E. 2019/476 K. 17.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/2872
KARAR NO : 2019/476
KARAR TARİHİ : 17.01.2019

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 21. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada … … Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 14/12/2016 tarih ve 2014/316 E – 2016/703 K. sayılı kararın davacı vekili ve davalı … … vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine – kabulüne dair … Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi’nce verilen 25/04/2017 tarih ve 2017/183-2017/200 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin %60 ortağı olduğunu, diğer davalılar … …’nun %35, …’in %5 hissedar bulunduğunu, ortaklar kurulunun 25/05/2004 tarihli kararı ile üç ortağın 20 yıl süre ile şirket müdürü olarak atandığını, üç ortaktan ikisinin müştereken şirketi temsil edebileceğini hüküm altına alındığını, davalı … …’nun şirketin her faaliyetini ortaklık payının azaltılması olarak nitelendirerek mahkemeye taşıdığını, şirketin borca …k olduğunu, şirketin 2008 yılından beri gayri faal olduğunu, davalı … …’nun … Asliye Ticaret Mahkemesi’nde şirket ortaklığından çıkarılmasına ve kâr payının tahsiline karar verilmesi istemi ile dava açtığını, şirketin tasfiyesinin görüşülüp karara bağlanması için yapılan toplantılara davalıların katılmadığını, şirketin tasfiyesi yönünde karar alınamadığını ileri sürerek davalı şirketin feshi ve tasfiyesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … … vekili, davacı şirket müdürü aleyhine yürütülen bir dizi ceza soruşturması bulunduğunu, davacının basiretsiz, haksız tasarrufları nedeniyle aleyhine açılan pek çok derdest dava olduğunu, şirketin borcu olduğu zarar ettiği iddialarının gerçek olmadığını, şirket zararı varsa da, bunda tam kusurlunun davacı olduğunu, davacının kendi kusuruna dayanarak şirketin feshini talep etmesinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, derdest davalar sonuçlanmadan şirketin feshine karar verilemeyeceğini, davacının şirketin feshi için muhik ve haklı sebebinin bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, uyuşmazlığın ortaya çıkmasında davacının kusurlu olduğu, hiç kimsenin kendi kusuru ile sebep olduğu olaydan kendi lehine yarar sağlayamayacağı, ortaklar arasındaki çok ciddi anlaşmazlıklar özellikle şirketin mali açıdan çok kötü olduğu ./..
dikkate alındığında şirketin feshi dışında alınacak hiçbir önlemin şirketin amacının gerçekleşmesine hizmet etmeyeceği gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesinin kararına karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna, davalı … … vekili tarafından katılma yolu ile istinaf yoluna başvurulmuştur.
… Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre, şirketin feshine ilişkin TTK’nın 636/3. maddesinde öngörülen haklı sebebin davacı açısından gerçekleşmediği, davacının kusurlu olduğu, hiç kimsenin kendi kusuru ile sebep olduğu olaylardan kendi lehine yarar sağlayamayacağı gerekçesiyle istinaf talebinin esastan reddine ilişkin İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen gerekçesi yazıldıktan sonra son paragrafta şirketin feshi dışında alınacak hiçbir önlemin şirketin amacının gerçekleşmesine hizmet etmeyeceği kanaati ile davanın reddi gerektiğini de gerekçe yapması mahkemenin ilk gerekçesi karşısında hüküm ifade etmeyeceğinden son paragraftaki gerekçenin hükümden çıkarılmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 353/1-b.2 maddesi “Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında duruşma yapılmadan karar verilir.” hükmünü haiz olup, anılan hüküm doğrultusunda Bölge Adliye Mahkemesince, ilk derece mahkemesinin önceki gerekçesiyle çelişki oluşturan ikinci gerekçesini çıkarmak suretiyle hükmün gerekçesi değiştirildiğinden, HMK 353/1-6-2 uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak çelişki oluşturmayan ilk gerekçeye bağlı olarak yeniden hüküm kurmak yerine HMK’nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca başvurunun esastan reddine dair karar verilmesi yerinde olmamış, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine,
17/01/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.